ABD Savunma Bakanı Christoph Miller, salı günü yaptığı açıklamada, Başkan Donald Trump’ın, 15 Ocak 2021’e kadar Afganistan ve Irak’taki askeri varlığın 2.500 asker seviyesine çekilmesine yönelik bir karar aldığını duyurdu.
Amerikan kuvvetlerinin yakın dönemde düzenli olarak bölgeden çekilmesi, birçok kişinin bu çekilmelerle birlikte İran’ın nüfuzunun artacağını ve IŞİD’in tekrar sahneye çıkacağını düşünmesi nedeniyle toplum içinde belli bir tedirginlik meydana getirdi.
Son çekilme açıklamasının hemen ardından, aralarında ABD büyükelçiliğinin de bulunduğu yabancı elçiliklere ev sahipliği yapan ve son derece iyi korunan Bağdat’taki Yeşil Bölge roketlerle hedef alındı. 2020 yılı boyunca bu tür saldırılar, Irak’taki vaziyetin sembolü misali, sık sık yaşandı.
İran'ın Irak Üzerindeki Yoğun Varlığı
Saldırıyı gerçekleştirenlerin Tahran destekli Şii milisler olduğu düşünülmektedir. Son birkaç yılda, Hizbullah Ketibesi gibi silahlı grupların güç kazanması ülkede istikrar sağlama faaliyetlerine büyük darbe vurdu.
Hizbullah Ketibesi, 2014 yılında IŞİD’e karşı savaşmak için kurulan Haşdi Şabi çatısı altındaki 40 gruptan birisidir.
O dönemki Irak Başbakanı Haydar el-Abadi, ülkenin silahlı kuvvetlerini 2018 yılında yeniden yapılandırınca Haşdi Şabi bünyesindeki gruplar, Hizbullah Ketibesi de dahil olmak üzere Irak ordusunun resmi birer birliği oldu.
Bu, hükümetten, iş dünyasına ve orduya Irak’ın iç işlerine müdahale eden İran’ın nüfuzunu arttırarak, Tahran’ın, komşusunun karar verme süreçlerini direkt olarak ele geçirmesini ve ülkedeki güç mücadelesinden en tepede çıkmasını sağladı.
Atlantik Konseyi bünyesinde görev yapan C. Anthony Pfaff’ın açıkladığı gibi, Tahran’ın destek vermeye devam etmesi nedeniyle, Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi’nin, artık devletin kadrolu elemanı olan bu militanları kontrol etme girişimleri sonuçsuz kaldı.
“İran’ın belirli Şii milislere verdiği destek onları Irak hükümetinin içselleştirme ve kontrol etmeye yönelik çabalarına son derece dirençli bir hale getirdi. Eğer bu gruplara dışardan yardım gelmiyor olsaydı, hükümetin ödeneklerine daha bağımlı halde olacakları için Irak yönetiminin taleplerine daha uysal yaklaşırlardı.”
En Çok İran'ın İşine Yarayacak
ABD askerlerinin Irak’tan çekilmesine yönelik karar, gücün büyük oranda İran’a kaymasına neden olacaktır. Bu durum, Trump’ın İran’ı “maksimum baskı taktiği” ile uzun süredir zayıflatmaya çalıştığı göze alındığında son derece komiktir.
Çekilme sürecine giden yol geçtiğimiz ocak ayında, Tahran bağlantılı grupların elindeki Irak meclisinin ABD kuvvetlerinin ülkeden çıkarılmasına yönelik aldığı karar sonrası açıldı.
Washington Enstitüsü bünyesinde görev yapan David Pollock, uluslararası kamuoyunun yardımı ile Irak’ta atılan temellerin gelinen noktada kaybedilme tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu ifade etmekte ve söz konusu çekilmenin fayda ve zararlarını şöyle sıralamaktadır:
“ABD askerleri eğer Irak’ta kalırsa, bu sayede bölgedeki Amerikan pozisyonu sağlamlaşırken İran’ın habis nüfuzu geriler. Ancak bu askerler ayrılırsa Irak, Saddam dönemindeki yıkıcı uluslararası yalnızlığa düşme tehlikesi ile karşı karşıya kalır ve İran’ın avcı politikalarına olan direnci daha da azalır.”
ABD ve müttefiklerinin işgali ile başlayan süreçte Saddam Hüseyin’in koltuğundan indirilmesinin ardından gelen ve on yıllardır devam eden şiddet ve kargaşa hali nedeniyle Irak devleti vatandaşlarını korumaya vakıf hükümetler ve kurumlar üretememektedir. Binlerce Iraklı, Tahran’ın nüfuzu, militanların sokakları ele geçirmesini, yozlaşmayı ve adam kayırmayı protesto etmek için aylardır protesto gösterileri düzenlemektedir. Pfaff, İranlı milis grupların Irak’ta yürüttükleri faaliyetler çerçevesinde” bu protestocuları öldürdüğünü, kaçırdığını ve işkence ettiğini” de ekledi.
20 Ocak’ta Joe Biden’e başkanlık görevini devredecek olan Trump, bu tarih gelmeden, başkan olmadan önce sözünü verdiği üzere “askerleri eve getirmeye” çalışmaktadır.
İlk başta 5.000 olan Irak’taki ABD askeri sayısı bugün itibariyle 3.000 civarında ancak salı günü yapılan açıklamaya göre bu sayı 2.500’e çekilecek. Trump tarafından birkaç gün önce görevine son verilen Miller’ın halefi Mark Esper, Irak sınırları içinde belirli seviyede bir ABD askeri varlığı tutulacağının sözünü verdi.
IŞİD'e Karşı Yürütülen Savaş
ABD’nin bölgeye dair planlarının sonuçlarından faydalanacak olan tek aktör İran değildir zira Amerikan askerlerinin Irak’tan çekilmesiyle birlikte IŞİD’e ile mücadele de sekteye uğrayacaktır. Uluslararası IŞİD karşıtı koalisyon her ne kadar geçtiğimiz yılın mart ayında silahlı grubun mağlup edildiğini açıklamış olsa da militanların özellikle son dönemde yeniden bir araya geldiği ve kaçakçılık ile haraç kalemleri üzerinden hala milyonlarca dolar gelir elde ettikleri bilinmektedir.
Küresel Politika Merkezi (Center for Global Policy) isimli düşünce kuruluşunda görevli Hişam el Haşimi bu konuda şu ifadeleri kullanmıştı: “IŞİD, Irak’taki şu son gelişmeleri, operasyonel fırsatlar olarak kullandı: ekim ayından beri devam eden geniş çaplı protestolar, hükümetin istifası sonrasında gelen siyasi duraksama, PMF lideri Ebu Mehdi el-Mühendis’in ABD saldırısıyla öldürülmesi, ABD kuvvetlerinin Irak’tan çekilmesi.”
COVID-19 salgını bu gelişmelerde büyük bir rol oynadı zira yeni askerler arasında hastalığın yayılmasını engellemek amacıyla uluslararası koalisyon güçleri Iraklı askerlerin eğitimlerini yılın büyük bir bölümünde geçerli olmak üzere askıya aldı.
Soufan Merkezi isimli düşünce kuruluşunda kıdemli araştırmacı olarak çalışan Colin P. Clarke’a göre “salgından IŞİD’den fazla faydalanan çok az grup vardır.”
Eğitimler birkaç ay önce tekrar başladı ancak örneğin Almanya gibi ülkeler ülkedeki eğitim personeli sayısını büyük oranda azalttı.
Bütün bunlar yaşanırken, yüzlerce silahlı savaşçı, nüfuzun daha seyrek olduğu Selahaddin gibi uzak bölgelere çekilerek buralardan ölümcül saldırılar gerçekleştirmeye devam etti.
ABD varlığının daha da küçülmesiyle birlikte oluşacak güç boşluğu nedeniyle bu silahlı grubun faaliyetlerinin artabileceğini ifade eden Pollock bu konu ile alakalı şunu söyledi: “Bu tür saldırıların sıklığı ve sayısı, ABD ve müttefiklerinin askeri baskısının olmadığı bir durumda mutlaka artacaktır.”
Sonuç olarak, sürekli azalan Irak devlet otoritesi ve ABD’nin askerlerini çekmesiyle oluşacak güç boşluğu kombinasyonu Orta Doğu’daki en önemli devletlerden birini tehlikeye atabilir. Irak’ın böyle bir durumla karşı karşıya kalmasından ilk faydalanacak olan aktörler ise İran ve IŞİD olur.