Ne insanlık, ne de Kürt tarihinde hiç bir devrim maaş stratejisiyle ya da buna uygun sloganlarla gelişmemiştir. Devrim ya sistemlerin baskı ve zulmüne karşı veya işgale gerçekleşir, ya da ulusal bağımsızlık amaçlıdır. Kürt ulusunun büyük emekler ve şehitler verierek bugün ulaştığı sonuç şudur: Barışçı bir tarzda, Irak\'a bağlı kalmak veya bağımsızlığını ilan etmek seçeneklerinin oylanacağı bir referandum. Açıktır ki hiç bir onurlu ve gerçek Kürt, Irak\'a bağlı kalmayı seçmez.
Ne yazık ki tarih yine tekerrür etti ve bir kısım hain, dar görüşlü ve çıkarcı çevre, bağımsızlık sürecinin önünü kesmek amacındadır ve buna uygun olarak Kürt ulusunun en radikal düşmanlarıyla elele vererek, elde edilen kazanımları da onlara teslim etmek istemektedir. Bölge yönetimindeki zayıflıkları ve hayatın zorluklarını bahane ederek, kaderimizi Irak merkezi yönetimiyle birleştirmek amacındadırlar.
Sirwa Abdulwahid\'in kendisini Bağdat\'taki Kürt temsilcisi olarak tanıtarak ilan ettiği şudur: \"Bağdat sadece Kürdistan\'ın bağımsızlığını reddetmekle kalmamalı, ama aynı zamanda Kürdistan Hükümeti\'ni, Kürdistan Başkanı ve diğer Kürt yöneticilerini de yargılamalıdır.\" Sirwe Abdulwahid ve herkes biliyor ki Kürdistan birgün bağımsız olacaktır; ancak Sirwa\'nın isteği, Kürt düşmanlarının isteğiyle aynı biçimde, Kürdistan peşmergesini Bağdat\'a bağlamaktır. Ve o şöyle feryat etmektedir: \"Bölge peşmergenin parasını yemektedir, dolayısıyla peşmerge gidip maaşını Bağdat\'tan almalıdır.\" Bununla da kalmayan Sirwe Abdulwahid, Kürt ulusunun değerlerine dil uzatmıştır. Bizim şehitlerden daha yüksek hangi değerimiz vardır, ki toprağımız da şehitlerimizin bir ifadesidir? Sirwe hangi cesaretle, kimlerin desteği ve yönlendirmesiyle, halkımızın en kutsal değerlerinden böyle çirkince bahsedebilmektedir?
Bağımsızlık mücadeleleri tarihinde, ulusal ve ülke savunmalarında, birçok dünya halkları, bağımsızlık ve özgürlüklerine ulaşmak veya bağımsızlık ve özgürlüklerini savunmak için, zamanı gelmiş, kemerlerini, ayakkabılarını ve hatta ölü etini yemek zorunda kalmışlardır.
Henan Fetlawi gibi yeminli Kürt düşmanlarının Sirwe\'yi alkışlamaları değil beni hayrete düşüren; ama daha garip olan, Goran hareketinin bunu kabul etmesi ve maskesini düşürerek gerçek yüzünü halka pervasızca gösterebilmesidir.
Noşirvan, Goran\'ı kin ve nefret temeli üzerine kurdu ve Kürt ulusal birliğinden intikam almak amacındaydı; başlangıçta da Mam Celal Talabani\'yi özellikle hedef seçti. Arap baharı geldiğinde de, bunu Kürt islamcılarıyla ittifak kurmak için fırsat bildi. Hayatı boyunca kendisini Marksist-Maoist olarak tanıtmış, tamamen İslam karşıtı hatta tamemen din karşıtı bir ideolojiye sahip olan Noşirvan\'ın islamla bu ittifakı da mut\'a nikahı gibidir. İstediği tek şey İslam partilerini kendi amaçlarına uygun intikam aracı olarak kullanmaktır.
Noşirvan, iktidarı ele geçiremezse Kürdistan bölgesini çökertmek amacındadır. 17 Şubat 2012\'deki kalkışmasındaki temel sloganları reform değil, \"Değiştir ve Yık!\" sloganlarıdır. Bu planları tutmayınca ve yıkma amacına ulaşamayınca, muhalefetten vazgeçerek hükümete katıldı ve önümüzdeki dört yılın barış yılı olacağına yemin etti. Oysa bu sadece siyasi bir kurnazlıktı. Onun müttefikleriyle beraber hükümete katılmasının amaçları şunlardı: 1. Önemli atrihsel kazanımlara temel olan KDP-Yekiti anlaşmasını yıkmak, 2. Bazı zayıflıklara dikkat çekerek halkın duygularına hitab etmek, böylece hükümetten çekilirken şiin görünmek ve hükümeti de işlevsiz bırakmak. Parlamento ve Kürdistan Bölgesel Hükümeti\'ni felç etmek en önemli amacıydı. Bu amacında da başarılı olmayınca, yüzünü dış güçlere döndü. Kendisinin dediği üzere, \"böyle kalmayacak, kullanacağımız başka kartlarımız da var\". Sonradan açığa çıktı ki, kullanmak üzere kenarda beklettiği güçlü kartı Nuri Maliki idi. Ve Nuri Maliki, Kürdistan\'ın en katı düşmanlarındandır, DAEŞ örgütünün oluşmasında en etkili kişidir, Kürdistan bölgesi bütçesini kesen kişidir; ki sadece Kürtler değil, Sunni Araplar ve Şiilerin de büyük kesimi de Maliki\'yi böyle tanımaktadır. Sonradan Musul\'u DAEŞ\'e teslim edecek ordusunun komutanlarına hitaben Maliki şöyle demişti: \"F-16\'lar elimize geçene kadar sabredin, ondan sonra Kürdistan bölgesine saldırıp orayı alacağız.\" 2012\'deki Goran kalkışmasında 17 Şubat\'ta Zerevani güçleri şiddet ve karmaşanın önünü almak üzere Süleymaniye\'ye ulaştıklarında, Moşirvan saklandığı yerden bir mesaj verdi ve şöyle dedi: \"Bütün bu olaylarda ne benim ne de Goran\'ın payı yoktur, bunlar bir kısım başıbozuktur.\" Daha sonra Kürdistan Başkanı tepeye çıkmamamız emrini verdi, sorunun siyasi yollarla çözülmesini umuyordu. Ancak ortalık durulduktan sonra Goran çevresi fitne planlarına devam etti.
Derler ki, \"kıskançlık bencilliğe, bencillik çelişkiye, çelişki karşıtlığa, karşıtlık boy ölçüşmeye, boy ölçüşme düşmanlığa yol açar\". Ve içinde boy ölçüşmenin düşmanlığa dönüştüğü bir millet artık zavallılık içinde yaşar. Oysa bizim milletimiz gerçek ve doğru yolunu bulmuştur, çekemeyenlerin fitne ve hesaplarını anlamıştır, bağımsızlık kervanı nihai amacına ulaşmak üzere yoluna devam etmektedir ve köpeklerin havlaması onu durdurmanın bir yolu değildir.