PKK’nin üst düzey yöneticisi Mustafa Karasu, PKK’ye yakın haber sitesi ANF’ye yaptığı açıklamalarda, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin DEM Partili milletvekilleriyle tokalaşmasının ardından başlayan “yeni çözüm süreci” tartışmalarını değerlendirdi.
Karasu şöyle konuştu:
“Hareketimiz, Kürt sorununun demokratik siyasi çözümünden yana”
‘’Kuşkusuz, hareketimiz de Kürt demokratik siyaseti de Türkiye’nin gerçek demokrasi güçleri de her zaman Kürt sorununun makul demokratik siyasi çözümünden yanadır. Böyle bir çözüm isteyen her siyasi güçle ilişki içinde olur. Bu, her şeyden önce Türkiye’nin demokratikleşmesi için önemli ve olmazsa olmaz bir adımdır. Türkiye gerçekliği ve yüzyıllık politikaları dikkate alındığında, ancak demokratik zihniyette olanlar bu adımı atarlar. Türkiye’de hem Kürt sorununun çözümünde adım atılacak hem de demokratik zihniyette olunmayacak. Türkiye gerçeğinde böyle bir durum söz konusu olmaz.
AKP, 2002’de bazı demokratik söylemlerle iktidara geldi. İslami çevreler geçmişte bazı baskılar gördüğünden, içlerinde demokratik eğilimde olanlar da vardı. AKP’yi iktidara getiren sürecin ise 12 Eylül askeri darbesiyle başladığını bilmek gerekir. Kürt halkının özgürlük istemlerini tamamen tasfiye etmek ve bunun için Kürtleri yalnız bırakıp kuşatmak için siyasal İslam’ın devlet içine alınması kararlaştırıldı. Yani Kürt soykırımını tamamlamada devlet politikasının yanında olmaları için sistem içine alındılar. AKP’yi ve siyasal İslam’ı değerlendirirken bu politikayı unutmamak gerekir.
“Çözüm süreci kötü bir şeymiş gibi tartışmalar yürütülmesi hiçbir mantıkla izah edilemez”
Kürt sorununun çözümü kadar Türkiye için güzel ve iyi bir şey olabilir mi? Tabii ki bizler de, Kürt demokratik hareketi de her zaman bir demokratik çözümden yanayız, diyoruz. Bunu söylemezse kendileriyle çelişmiş olurlar. Bu açıdan, bazı muhalif kanallarda sanki çözüm süreci kötü bir şeymiş gibi tartışmalar yürütülmesi hiçbir mantıkla izah edilemez. Böyle önünü arkasını tartışmadan çözüm sürecini olumsuz bir şey gibi tartışmak, Kürt halkı ve demokrasi güçleri tarafından Kürt karşıtlığı olarak anlaşılır. Kendine muhalif diyen kanalların tartışması şu yönlü olabilir. Kürt sorunu çözülmeli, Türkiye’nin demokratikleşmesi için bu gerekir, ancak MHP ve AKP zihniyeti bu sorunu çözmez, eğer Kürt sorununun çözümünü ve Kürtlerle barışmayı istiyorlarsa, o zaman Kürt sorununun çözümü konusunda atacakları adımları ortaya koysunlar, demelidirler.
Eğer MHP ve AKP’nin kurduğu oyunun maskesini düşürmek istiyorlarsa bunu söylemelidirler. Kürtler, bu bir oyundur, mevcut politikalar ortada, bu politikalar değişmeden biz bu oyunun parçası olmayız, diyebilir. AKP-MHP iktidarının gerçekten de Kürtleri mücadeleden alıkoymak, Kürt soykırımı politikasını daha rahat yürütmek için bazı Kürtlerin kafasını karıştırmak ve PKK’ye karşı çıkın, diyerek Kürt halkının özgürlük mücadelesini zayıflatmak amacıyla böyle bir oyun kurduklarını söyleyebilirler. Açık adımlar ve politika değişiklikleri görmedikçe, bunu söylemelidirler. İmralı’da hukuk çiğneniyor, ağır tecrit uygulanıyor, zindanlar ölüm evleri haline gelmiş, binlerce siyasetçi içeride ve her gün tutuklamalar ve Kürt kültürü üzerinde baskılar var. Bu durumlar değişmeden Kürt sorununun çözümü için samimi niyet ortaya konulmuş olamaz.
Kürtler, böyle tavır koyabilir. Ancak muhalifler, çözüm sürecinin olumsuzluğu üzerinden tartışma yaparlarsa, bu demokratik bir anlayış olmaz; demokratik olmayan bir tutum olur. Aslında AKP-MHP iktidarının şimdiye kadar ki politikaları onaylanmış olur.
“CHP, çözümden yana inisiyatif alarak gerçek bir sosyal demokrat parti olabilir”
Aslında bu süreçte ne tutum takınılacağı önemlidir. CHP’nin politikalarının yönünün ne olacağını da ortaya koyacaktır. CHP, açıkça “Kürt sorununda bir çözüm olursa biz destek veririz” diyerek inisiyatif koyabilir. Bu, Kürt sorununda inisiyatifi ele almak anlamına gelir. CHP’yi gerçek demokratik çizgiye oturtur. Böylece bir daha CHP’ye “bölücülerin yanındasınız, şunun yanındasınız” diyerek bir suçlama içine giremezler. CHP, muhalif kanallarda bazılarının ortaya koyduğu yaklaşımın tersine, bizzat kendisi Kürt sorununun çözümünde inisiyatif alabilir. Böylece AKP-MHP’nin muhalefeti suçlama ve Kürtleri oyalama politikasını boşa çıkarmış olur. CHP’nin gerçek bir sosyal demokrat parti olması önündeki en büyük engel, MHP-AKP ve bazı çevrelerin CHP’nin Kürt sorununda politika üretmelerini engelleyen suçlayıcı ve töhmet alında bırakan yaklaşımlarıdır.
CHP, AKP-MHP’nin, DEM Parti’ye verdiği mesajları fırsat bilerek bu durumu aşabilir ve gerçek bir sosyal demokrat parti haline gelebilir. Eğer muhalif kanallarındaki bazı kişilerin Kürt sorununun çözümü konusunu olumsuz bir tartışma haline getirmelerini aşamazsa CHP, yerel seçimler dönemindeki görüntüsünü kaybeder; böylece AKP-MHP’nin kurduğu oyunun içine girmiş olur. MHP ve AKP’nin Kürt sorunu konusunu araçsallaştırmalarının önemli bir nedeni de, Türkiye’de gerçek bir demokrat ya da sosyal demokrat duruş ve programın ortaya konulmamasıdır. Bilindiği gibi, dünyanın her yerinde bu tür sorunlarda sol güçler ve kendisine sosyal demokratlar diyenler, olumlu yaklaşım gösterirler.
“Bahçeli’nin söylediği, özel savaş siyaseti gereğidir”
Devlet Bahçeli’nin el sıkması da özel savaş siyaseti gereğidir. Bu yönüyle, Devlet Bahçeli’nin el sıkmasından ve söylemlerinden bir şey çıkarmaya çalışmak Türk devlet gerçeğini, özellikle de Türk devletinin temel politikası olan ve hala sürdürülen Kürt soykırım politikasını anlamamaktır.’’