Bu devleti affetmeyeceğim'

Bedile Demirbacak, Saray İlçesine bağlı Şerefxane köyünde yaşıyor.
18.05.2014, Paz - 16:10
 Bu devleti affetmeyeceğim'
Haberi Paylaş
Bedile Demirbacak, Saray İlçesine bağlı Şerefxane köyünde yaşıyor. Bugün 80 yaşında olan Bedile Demirbacak’ı çevresindeki insanlardan ayıran ise hayatı boyunca yaşadığı trajediler.

33 Kurşun katliamında babası, 2006 yılında ise oğlu mazot kaçakçısı olduğu gerekçesiyle askerler tarafından öldürülen Demirbacak, “Bize bu zulmü yapan devlete hakkımı helal etmiyorum ve bu devleti asla affetmeyeceğim” diyor.

Kendisine evlendikten sonra verilmiş olan nüfus cüzdanında ismi Bedile ancak köylüler arasında ‘Dayike Bedê’ olarak biliniyor. Bedile Demirbacak, Saray İlçesine bağlı Şerefxane köyünde yaşıyor. Bugün 80 yaşında olan Bedile Demirbacak’ı çevresindeki insanlardan ayıran ise hayatı boyunca yaşadığı trajediler.

Dayika Bedê önce 1943 yılında Orgeneral Muğlalı’nın talimatıyla katledilen ve tarihe 33 kurşun katliamı olarak geçen olayda babası Memi’yi kaybetti. Uzun yıllar baba acısı çeken ve bu olayı asla unutamayan Demirbacak’ın oğlu Cemil ise 2006 yılında Mazot kaçakçısı olduğu gerekçesiyle askerler tarafından öldürüldü. İlk doğduğu günlerde ise köyleri askerler tarafından yakılan Bedile Demirbacak 80 yıllık hayatında büyük acılar ve felaketler yaşadı. Demirbacak 33 kurşun katliamından sonra köylerine baskın düzenleyen Hasan Yüzbaşı’nın ağlamayı yasakladığını ve başlarına asker dikerek yas tutmalarına izin vermediğini söyledi. Demirbacak, “Bize yasımızı tutmayı bile yasaklayan bu devleti ben affetmiyorum ve hakkımı helal etmiyorum. Bize çok büyük zulümler uygulandı” diye konuştu.

51210

33 kurşun katliamı sırasında 10 yaşında olan ve Şimdi 4 çocuğuyla yaşayan Demirbacak yaşadıklarını anlattı.

“BABAMI SÜREKLİ GÖTÜRÜP İŞKENCE YAPIYORLARDI”

33 kurşun katliamı gerçekleştiği zaman 10-12 yaşlarında olduğunu belirten Bedile Demirbacak yaşananları şöyle anlatıyor: “Bir gece gelip babamı ve köylüleri alıp götürdüler. Zaten önceleri köylerde büyük zulümler vardı. Başçavuş ve askerler sürekli köye baskınlar düzenliyorlar ve köyün erkeklerini dayaktan geçiriyorlardı. Bir keresinde hatırlıyorum annemin gözleri ağrıyordu ve doktora gitmesi gerekiyordu. Bir keresinde ona dedim ki ‘Babam seni doktora götürsün’ ve bana aynen şu cevabı verdi: ‘Kızım başçavuş gelip onları götürüyor sabaha kadar dövüyor. O yüzden o beni hastaneye götüremez’ demişti. Babamın ismi Memiydi. Sonra bir keresinde babamı dövdükten sonra eve getirdiler ve her tarafı yara içindeydi. Annem gözlerinin çok ağrıdığını söyleyince Başçavuş yüksek sesle gülerek ‘İşte kocan burada seni hastaneye götürsün’ deyince annem çok öfkelendi ve onlara dedi ki ‘Kocamı bir haftadır götürmüş dövüyorsun, nasıl beni doktora götürecek.’ İşte annemin gözlerinin ağrıdığı bugünlerde yine bir gece gelip babamı ve diğer köylüleri alıp götürdüler.”

“ATLI SÜVARİLER MARŞLAR SÖYLEYEREK ÖNÜMÜZDEN GEÇİYORDU”

Katliamın olduğu gün atlı süvarilerin marşlarla geçişler yaptığını anlatan Demirbacak, “Hatırlıyorum 33 kişiyi 15-20 gün Saray’da tuttular. Orada küçük bir odada tutuluyordu. Babam biz ağladığımızda ‘Ağlamayın 3-4 güne kadar bizi bırakırlar’ diyordu. Öldürüleceklerinden haberleri yoktu. Çünkü tek bir suçları yoktu ve bırakılacaklarından o kadar emindiler ki. Biz onları sürekli ziyarete gidiyorduk. Onlara battaniye ve çuval içinde yiyecek götürüyorduk. İşte yine bir seferinde elimizde yiyecek malzemesi ile yaklaşık 40 kadın ve bir o kadar çocukla birlikte Saray’a doğru yola çıktık. Saray’a yaklaştığımız sırada bir grup asker önümüzü kesti ve köyümüze dönmemizi istedi. Biz hapishanedekilere ekmek götürmek istediğimizi söyleyince bir asker bize ‘Onların hepsini öldürdüler’ diyerek kara haberi verdi. Êngiz gölü civarında askerler çevremizi sardı. Sürekli olarak atlı birlikler geçiyordu ve marşlar okuyorlardı. Akşama kadar süren bu geçişlerden sonra askerler bize ‘Hadi kalkın, köyünüze geri dönün’ dediler. Bizler cenazelerimizi almak istedik ama ‘Yasak’ dediler. Bari cenazelerimizi son kez görelim dedik ona da ‘Yasak yasak’ diyerek izin vermediler. 70 yıldır cenazelerin bulunduğu alanı tel örgü ile çevirdiler ve oraya girmemize izin vermiyorlar” diye konuştu.

“HASO YÜZBAŞI YAS TUTULMASINI YASAKLADI”

Demirbacak, feryat ve figanlarla köye döndüklerinde ise Yüzbaşı Hasan’ın askerleriyle tüm köyü kuşattığını ve kimsenin evinden çıkmasına izin vermediğini söyledi. Hasan Yüzbaşı’nın o gün köyde yas tutulmasını, ağlamayı yasakladığını aktaran Demirbacak, “Haso yüzbaşı kimsenin ağlamasına izin vermemek için her tarafa nöbetçi askerler koymuştu. Biri ağladığında askerler müdahale ediyordu. Haso yüzbaşı o kadar büyük bir zulüm yapıyordu ki çok iyi hatırlıyorum bazıları köşede kıyıda ya da gece yarısı gizli gizli ağlıyordu. Daha sonra taziye için gelen akrabalarımıza bile izin verilmiyordu. Bu yüzden gece yarısı gizlice taziyeye gelen vardı” dedi.

“O İNSANLAR SUÇSUZ, GÜNAHSIZDI”

Katliamda katledilen 33 köylünün masum olduğunu dile getiren Demirbacak, “Allah kabul etmesin hepsi suçsuz günahsız insanlardı. O insanlar kaçakçı falan bile değillerdi. Benim babam kendi halinde bir çiftçiydi. Kaçakçı oldukları tamamen iftiradır. Öldürülenlerin içinde Veli Muhtar vardı çok iyi hatırlarım. Bu insanlar suçsuz, günahsız insanlardı. Bu insanları Mustafa Orgeneral öldürdü” diye konuştu.

“O YILLARDA ASKERLER KÖYLERİMİZİ YAKTI”

O dönemde köyde yaşanan diğer zulümlere de tanıklık eden Demirbacak tanıklık ettiği bazı işkenceleri ise şöyle anlattı: “Haso yüzbaşı ve askerleri köylülerin sırtına biniyorlardı ‘Çok yorulduk bizi şu tepeye kadar götürün’ diye. Yani çok büyük acılar çektik. Mesela köyün erkekleri karakolun duvar yapımında bedava köle gibi çalıştırılıyordu. Bizim Şerefxane köyü benim doğduğum zaman askerler tarafından yakılmış ve köylüler göçe zorlanmıştı. 33 Kurşun Katliamı olduğu sırada Değirmigöl köyünde yaşıyorduk. O dönem bu mıntıkada ki birçok köy askerler tarafından yakıldı. Uzun yıllar sonra köyümüze geri dönebildik.”

33 KURŞUNDAN 66 YIL SONRA BU DEFADA OĞLUNU ASKERLER ÖLDÜRDÜ

33 kurşun katliamında babasını kaybeden Demirbacak, 63 yıl sonra 2006 yılında da oğlu Cemil Demirbacak’ı kaybetti. Cemil Demirbacak 2006 yılında mazot kaçakçılığı yaptığı gerekçesiyle askerler tarafından öldürüldü. Oğlunun 30 yaşında göz göre göre katledildiğini kaydeden Demirbacak, “Benim oğlumu da 8 yıl önce askerler öldürdü. 30 yaşındaki oğlum öldürüldü ve Türk askerleri öldürdüler oğlumu. Mazot kaçakçısı olduğu gerekçesiyle öldürdüler.”

“BU DEVLETİ AFETMEYECEĞİM, HAKKIMI HELAL ETMİYORUM”

Devletin hem babasını hem oğlunu öldürdüğünü söyleyen Demirbacak sözlerini şöyle tamamladı : “Ben bu devlete hakkımı helal etmiyorum. Bu devleti affetmeyeceğim. Devlet bu anlattığım zulümler için en azından bizden bir özür dilemeli.
Nerina Azad
Bu haber toplam: 21202 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:15:53:14