Newroz, halkın çözüm iradesidir

2600 yıllık bir destanı bu kadar güncel ve önemli kılan şey nedir? Bu sorunun cevabı, 90 yıllık inkâr, baskı ve asimilasyon politikalarına karşı Kürt halkının verdiği mücadelede yer almaktadır. Varlığı, ulusal demokratik hakları yok sayılan bir halkı.
23.03.2014, Paz - 08:51
Newroz, halkın çözüm iradesidir
Haberi Paylaş
2600 yıllık bir destanı bu kadar güncel ve önemli kılan şey nedir? Bu sorunun cevabı, 90 yıllık inkâr, baskı ve asimilasyon politikalarına karşı Kürt halkının verdiği mücadelede yer almaktadır. Varlığı, ulusal demokratik hakları yok sayılan bir halkın ‘varım’ deme günü olan Newroz’u ortak geçmiş üzerinden geleceği kurma mücadelesinin sembolü yapan şey, bu mücadelenin güncelliğinden başka bir şey değildir. Ve son 30 yıldaki Newroz kutlamaları, 80’lerin sonu-90’ların başlarındaki dizginsiz devlet terörüne karşı ‘var oluş’ ve ‘diriliş’ mücadelesinden bugün ülke ve bölge siyasetinin kurucu unsurlarından biri haline gelmesine kadar Kürt ulusal demokratik mücadelesinin de özeti gibidir. İnkâr politikalarının tuzla buz olduğu günümüz koşullarında Newroz, Kürtlerin ulusal-demokratik talepleri sahiplenme düzeyini ortaya koyan; bir çözüm iradesi olarak halkın gücünü gösteren bir mücadele günü olarak anlam kazanmıştır.

2013 Newroz’u, Kürt sorununun çözümünde silahları devre dışı bırakması, ‘demokratik siyaset’ dönemini başlatması bakımından tarihi bir adım olmuştu.

Bu adımı doğuran koşulları hatırlayarak başlayalım. 2011’de AKP Hükümeti’nin Suriye’de Esad rejimini devirme hesaplarına Rojava’da Kürtlerin kendi geleceklerini belirleme yönündeki girişimlerini engelleme politikası eşlik ediyordu. Bu politikanın içerideki ayağında ise askeri-siyasi operasyonlarla Kürt hareketini tasfiye etme girişimleri yer alıyordu. Ancak Suriye üzerinden sürdürülen Bölgesel kamplaşmada, bu kamplaşmanın dışında yer alma politikasını uygulamaları, Kürtleri dengeleri değiştirebilecek bir siyasi güç haline gelmişti. Kürtlerin Rojava’da kendi özerk yönetimlerini kurmaları böylesi bir siyasi denge ortamında gerçekleşti. Ve Suriye’de batağa saplandıkça AKP’nin Kürtlere karşı politikası da uygulanamaz hale geldi. Artık mevcut politikanın uygulanamazlığı, 2012 sonlarında başlayıp 2013 başlarında kamuoyuna duyurulan Öcalan ile yapılan görüşmeleri doğurdu. AKP, bir yandan Öcalan ile görüşmeleri başlatarak Kürtleri kendine karşı konumlanmış bir güç olmaktan çıkararak zaman kazanmaya çalışıyordu. Ama öte yandan da Rojava’da Öcalan çizgisindeki PYD’nin gücünü kırmak için el Kaide çetelerine destek vermekten Barzani ile ekonomik-siyasi ilişkilerini kullanmaya kadar her yolu deniyordu.

Kürt hareketi ise, devleti/AKP’yi masaya oturtan şeyin Bölgesel gelişmelere bağlı olarak kazandığı güç ve sürdürdüğü mücadele olduğunu biliyordu. Bu nedenle Öcalan, Rojava üzerinden AKP/devlet ile Bölgesel düzeyde görüşmeler yapabileceğini söylemiş ve bu yaklaşım AKP cephesinde ciddi rahatsızlık yaratmıştı. Nihayetinde “görüşme süreci”, Kürtler bakımından hem devleti masaya oturmaya zorlamış olmaları ve ülke kamuoyunda kendi mücadele ve taleplerinin meşruluğunu kabul ettirmeleri ve hem de Rojava’daki kazanımlarının korunup uluslararasında tanınmasını sağlamaları bakımından büyük bir önem taşıyordu.

2013 NEWROZU’NDAN BU YANA NELER YAŞANDI?

Taraflar arasında anlaşmaya varıldığı belirtilen ‘merdiven stratejisi’ne göre, karşılıklı adımlar atılarak süreç ilerletilecekti. Ancak daha ilk adımda süreç tökezledi. PKK’nin ‘çatışmasızlık’ kararından sonra AKP, silahlı güçlerin geri çekilmesi için gerekli yasal güvenceleri meclisten geçirmeyi reddetti. Bölgede adım atamaz hale geldikçe ABD’nin ayağına dolanmaya başlayan ve bu nedenle de uluslar arası sermaye güçlerinin de desteğini kaybetmeye başlayan AKP, içerde de ‘çözüm’ü değil; kendini güvenceye almaya yönelik ‘paketler’ hazırladı. AKP’nin sıkıştıkça baskı, şiddet ve yasaklara daha fazla sarılması, Gezi olayları ile başlayan Haziran direnişinin başlamasına neden oldu. Bu süreçte Kürt hareketi, direnişi destekleyen açıklamalar yapsa da “çözüm süreci”ni devam ettirme kaygısıyla birleşen bu direnişe görece uzak durma eğilimi içinde oldu. Ancak AKP, her sıkıştığında “darbe” söylemine sığınıp “çözüm süreci”ni kendine kalkan yapsa da sürecin hiçbir yasal dayanak-güvenceye kavuşturulmadan devam ettirilmesini yeterli buldu. Ama AKP, adı demokratikleşme ile özdeşleşmiş bir sorun olan Kürt sorununun çözümü yerine kendini güvenceye almak için adımlar attıkça, aslında kendi sonunu da hazırladı. Gezi süreci (Haziran direnişi) ve son 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarından sonra her geçen gün baskı, yasak ve şiddet politikalarına daha fazla sarılsa da AKP’nin ülkeyi artık eskisi gibi yönetemez hale geldiği ortadır.

UMUT VE KAYGI

İşte 2014 Newroz’u, çözüm beklentisinin yerini giderek sürecin ne olacağı kaygısına bıraktığı koşullarda kutlandı. Bir milyonu aşkın insanın buluştuğu görkemli Amed Newroz’unda KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın ve Öcalan’ın mesajları, sürecin iki farklı yanına dikkat çekmeleri bakımından önemliydi. Bayık, açıklamasında AKP’nin demokratik siyasetle çözüm istemediğinin ortaya çıktığını ve AKP’nin çözüm önündeki en önemli engel haline geldiğini söylüyordu. Bu engelin ortadan kaldırılması için halkları, demokratik bir program etrafında mücadeleye çağırıyordu. Öcalan ise, hükümetin ağırdan alma, tek taraflı yürütme ve yasal temelden kaçınmasına rağmen sürecin devamını önemli bulduklarını söylüyor ama gelinen yerde yasal dayanakları oluşturulmuş bir müzakerenin kaçınılmaz hale geldiğini söylüyordu. Nihayetinde müzakere süreci, bir mücadele süreciydi ve muhatap AKP olduğu kadar devletti de. Dolayısıyla KCK, bu sürecin mücadele yanına dikkat çekiyor, Öcalan da görüşmelerin sürdürülmesinin önemine vurgu yapıyordu.

Newroz meydanındakiler ve bu süreci mücadeleleri ile var eden milyonlar bu mesajları dikkatle dinlediler. Çünkü AKP’yi/devleti masaya oturtanın da, AKP’li ya da AKP’siz çözümün de tek güvencesinin de kendi mücadeleleri olduğunu biliyorlardı. Bu nedenle daha şimdiden yerel seçimlerin hemen öncesinde Kürdistan ve Türkiye’nin birçok kentinde kutlanan 2014 Newroz’unun Kürt halkı ve demokrasi güçlerinin çözüm ve demokratik geleceği birlikte kurma mücadelesinin iradesi olarak kendilerini gösterdikleri bir gün olarak tarihe geçeceğini söyleyebiliriz.

Yusuf KARATAŞ

www.evrensel.net

Nerina Azad
Bu haber toplam: 9579 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:10:04:10