"Yol yakınken, henüz vakit geçmemişken, muhtevalı bir vicdan muhasebesinin zarureti, deyim yerindeyse herkesin elini husumet tetiğinden çekmesi samimi niyazım ve iyi niyetli beyanımdır. Başka Türkiye yoktur."
Bahçeli, 1 Ekim Salı günü Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Grup Toplantısı'nda partililere böyle seslendi.
"Başka Türkiye yok" vurgusunun peşinde şu ifadeler vardı:
"...Bu düşüncelerimi hiçbir karşılık beklemeksizin dile getirdiğimi, artık bir kader ve karar anında bulunduğumuzu özellikle aziz milletim çok iyi bilmelidir."
Aynı gün saat 15:00 sularında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin üçüncü yasama yılının açılış oturumunda, Bahçeli'nin salondan ayrılacağı sıra Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Bursa Milletvekili Efkan Ala ile birlikte DEM Parti sıralarına yöneldiği, meslektaşlarıyla içten bir şekilde selamlaştığı görüldü.
Karar gazetesinden Yıldıray Oğur, üzerinde pek durulmayan Efkan Ala detayı için şöyle diyor:
"Efkan Ala, çözüm süreci döneminin İçişleri Bakanı’ydı ve Dolmabahçe açıklamasındaki en üst düzey yetkiliydi. Ve AK Parti’de hala demokratik reform, Kürtlerle diyalog gibi meselelerde adı öne çıkan isimlerin başında geliyor. Tam o sırada onun da ayağa kalkıp Bahçeli ile DEM sıralarına gitmesi ilginç bir andı."
Dolmabahçe açıklamasında, PKK'nın silahlı mücadeleye son vermesi ve siyasi çözüm yollarının önceliklendirilmesi gibi maddeler yer alıyordu. Ayrıca, açıklamada demokratikleşme ve insan hakları vurgusu da yapıldı.
DEM Parti Eş Başkanı Tuncel Bakırhan, Grup Başkanvekili Sezai Temelli, Van Milletvekili Pervin Buldan, Ağrı Milletvekili Sırrı Sakık, Bahçeli'nin tokalaştığı kişilerdi.
Resepsiyonda gazetecilerin karşısına çıkan MHP Genel Başkanı, DEM Partililerle tokalaşması hakkında "Yeni bir döneme giriyoruz, dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım" diye konuştu.
Euronews bu tokalaşmadan sadece bir gün sonra DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Koçyiğit'e ulaştı.
Tokalaşmanın "siyasetin doğasında" olduğunu, "özel bir anlam çıkarılmaması" gerektiğini söyleyen Koçyiğit, Bahçeli'nin "...ülkemizde barışı sağlamak lazım" şeklindeki açıklamasına atfen, "Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümü için sürekli söz söyledik çaba harcadık" dedi.
"Barışın bu ülkede temel bir ihtiyaç olduğunu, iç barışı sağlamanın bugün ekmek kadar, su kadar hayati bir ihtiyaç olduğunu hep ifade ettik ve bunun altını çizdik. Barışı sağlamak adına hemen elleri, kolları sıvamak gerekiyor."
Geleceğe dair de "toplumsal barış" mesajları veren Koçyiğit, "Gerçek anlamda bütün siyasi partiler bütün toplumsal kesimler toplumsal barışı sağlama sürecine katkı sunarsa inanıyorum ki önemli bir mesafe kat edilebilinir" diye konuştu.
Bahçeli, DEM Partililerle tokalaşmasından bir hafta sonra, yeni bir TBMM Grup Toplantısı'nda bu kez, "Siyasette hiç kimseyle, hiçbir partiyle kategorik olarak alıp veremeyeceğimiz, konuşup çözemeyeceğimiz bir şey yoktur" diye seslendi.
"Doğaçlama olmayan bu iyi niyetli tutumumu, siyasi nezaketten öte önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı çarpışması ve yeni anayasa için cephe genişletme çabası olarak görenler mayın tarlasında söğüt gölgesi arayan zavallı biçarelerdir."
Bahçeli ayrıca, "Uzattığım el, 'Gelin Türkiye partisi olun, gelin teröre cephe alın, gelin bin yıllık kardeşliğimizde kenetlenin' temenni ve teklifidir" vurgusunda bulundu.
"Türk ve Türkiye Yüzyılı'nda sıfırlanmış terör ve bölücülük melanetinden sonra, aşımızı beraber taşıralım, işimizi birlikte artıralım, huzur ve güvenliğimizi el ele çoğaltalım, nitekim dünya genelinde Türkiye Cumhuriyeti'nin yeryüzü cenneti olmasını sağlayalım."
Bahçeli, DEM Partililerle "gelişigüzel, anlık dürtülerle, dümenden veya düzenden" el sıkışmadığını söylüyordu.
1 Ekim'de, TBMM'nin yeni yasama yılının açılışında, bazı Cumhuriyet Halk Partili (CHP) milletvekillerinin de ayakta karşılamasıyla kürsüye gelen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ilk konuşmasında 1982 Anayasası'na değinmişti.
Türkiye'deki mevcut 2709 Sayılı Anayasa, 12 Eylül Darbesi'nden sonra askeri yönetimin emriyle Danışma Meclisi tarafından hazırlanmış, 18 Ekim 1982 tarihinde Milli Güvenlik Konseyi (MGK) toplantısında kabul edilmişti.
Erdoğan, 9 Ekim'de, partisinin haftalık grup toplantısında bu kez DEM Partililerle tokalaşan Devlet Bahçeli'ye övgüde bulundu.
"Bahçeli’nin Meclis’in ilk günün de ve dün yaptığı açıklamaları takdirle karşılıyoruz. Cumhur İttifakı’nın uzattığı elin muhatapları tarafından anlaşılmasını bekliyoruz" diyen Erdoğan,
"Biz yeni yasama yılında siyasette artık farklı bir üslup ve söylem istiyoruz. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin açıklamalarını takdirle karşılıyor, Türk demokrasisi ve 85 milyonun kardeşliği adına çok kıymetli buluyoruz" ifadelerini de kullandı.
"Beklentimiz, hiçbir ayrım yapmadan meclisteki tüm siyasi partilerin de bu yaklaşımla hareket etmesidir.”
Gazeteci İlhami Işık, Meclis'teki normalleşme rüzgarlarının bölgesel konjonktürden bağımsız olmadığını söylüyor.
"Türkiye, 2013 çözüm sürecinde geç kaldığı reflekslerini bugün hızlıca harekete geçiriyor" diyen Işık, "Hatırlarsanız Arap Baharı’nın Suriye’de kırılma süreci öncesi İran, stratejik bir hamle ile Kürtler Esad karşıtı koalisyonda yer almasınlar diye Rojava’nin PYD’de kalmasına izin verdi" diye ekliyor.
"Bu gelişmeyi okuyamayan ve PKK’nin yeni pozisyonunu sağlıklı değerlendiremeyen devlet aklı, geçmişte yapmış olduğu klasik görüşme ve adımlarla bu durumu anlatacağını hesaplayarak ve sadece kaygı ve endişelerden kaynaklanan bir ruh hali ile 5 ay sonra çözüm sürecini başlatmış oldu. Ama geç kalmıştı."
Işık ayrıca, "Bugün ise çözüm süreci döneminde oyun kurucu ve oyun bozucu olan İran’ın kabus gibi çöktüğü bir dönemde değil, İran üzerinde kabusların dolaştığı bir dönemi yaşıyoruz" ifadelerini kullandı.
"Olağanüstü bir durum yaşanmasa yakın bir zamanda şimdiye kadar görünmeyen trafiğin görüneceğine hep beraber şahit olacağız."
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, 8 Ekim'de, TBMM Grup Toplantısı'nda hem Devlet Bahçeli'ye hem de yasama yılının açılışında anayasa değişikliğini gündemine alan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a seslendi.
Hatimoğulları, Devlet Bahçeli'nin "Türkiye partisi olun" şeklindeki çağrısına, "Türkiye’de yoksulun, işçinin, emekçinin, kadının doğa ve insan hakları savunucularını savunurken biz bir Türkiye partisiyiz zaten," dedi.
Bahçeli'nin "...ülkemizde barışı sağlamak lazım" sözlerini de şu şekilde yanıtladı:
"Türkiye'de tabii ki iç barışa ihtiyaç vardır. İç barıştan kastımız; bir yandan Kürt sorunun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi, özgürlükler alanının ciddi bir biçimde genişlemesi lazım."
1982 tarihli Anayasa hakkında da, "Yeni bir anayasa yapımına her zaman ihtiyaç olduğunu belirttik. 12 Eylül Anayasası ile gidilemez. 'Yol temizliği'nden bahsettiğimiz; bugün yargıda çok fazla hatalar var. Orada bir düzenlemenin yapılması, başta Kobani ve Gezi Davası olmak üzere AİHM kararlarının uygulanması..." ifadelerini kullandı.
"Her şey dil değişikliğiyle başlar" diyen AK Parti'nin eski milletvekili Mehmet Metiner, "Çözüm siyaseti için en elzem olan şey, tavır değişikliğini gösterir bir dili sahiplenme ve çözüme giden yolu açan demokratik diyaloji yöntemine samimiyetle sarılmadır" diyor.
"Demokratik siyasetin gerektirdiği normalleşme, müzakere ve diyalog sürecinin yerleşik hale getirilmesidir. Bu iklim oluşturulmadan söylenecek her söz duvara çarpar."
Tüm bunlar yaşanırken Al Monitor'den Amberin Zaman'ın bir yazısı da gündem oldu. Zaman, Ankara kulislerinde yankılandığı söylenen "yeni çözüm süreciyle" ilgili "somut adım" atıldığını iddia etti.
"Hükümet ile Öcalan arasında fiili müzakerelerin yeniden düzenlenmesi için istikşafi görüşmeler başladı" diyen Zaman, "İmralı Cezaevi’nde tutulan Abdullah Öcalan’ın PKK liderleriyle doğrudan görüşmesine izin verildi" ifadelerini kullandı.
Zaman'ın "Kürt dosyasını yakından bilen" diye tanımladığı ve konuştuğu üç kaynaktan biri, “Öcalan, Kandil Dağı’ndaki PKK liderlerine silahlarını bırakmayı müzakere etmenin zamanının geldiğini söylediğini” aktardı.
Kaynaklardan bir diğeri ise Bahçeli'nin DEM Partililerle tokalaşması için, “Kürtlerle diyaloğa şiddetle karşı çıkan Bahçeli’nin kamuoyuna ilk ulaşan kişi olması, Erdoğan’ın 'biz ciddiyiz, bizi engellemeyecek' deme şekli” ifadelerini kullandı.
Üçüncü kaynak ise "Yeni bir barış sürecinin başladığını söyleyebiliriz" dedi.
Fakat PKK lideri Abdullah Öcalan'ın avukatı İbrahim Bilmez, söz konusu iddialardan "haberdar olmadıklarını" ve Öcalan ile 3,5 yıldır "iletişim kuramadıklarını" söyledi.
Karar'dan Sema Kızılarslan'a konuşan Bilmez, “Eğer böyle bir görüşme ya da haberleşme olsaydı avukatlar mutlaka bilgilendirilirdi. 2021’den beri hiçbir şekilde İmralı’dan haber alamıyoruz" dedi.
Türkiye'de çözüm süreci
Çözüm süreci, Türkiye'de 2013-2015 yılları arasında PKK ile Türk devleti arasında başlayan müzakereleri ifade ediyor. Bu süreç, Kürt sorununu barışçıl yollarla çözmek amacıyla başlatılmıştı.
Sürecin temel unsurları arasında, silah bırakma, demokratik reformlar ve Kürt kimliğine yönelik hakların genişletilmesi yer almaktaydı. PKK lideri Abdullah Öcalan, bu müzakerelerde kilit bir figür olarak rol almıştı. Ancak 2015'te çatışmaların yeniden başlamasıyla çözüm süreci fiilen sona ermişti. Bu dönem, Türkiye'deki siyasi dinamiklerde önemli değişimlere neden olmuştu.