Bölge Emek ve Demokrasi Platformu tarafından Diyarbakır’da yapılan basın toplantısında, yetkililere çözüm sürecine dönüş çağrısı yapıldı.
Çağrıya Adıyaman, Antep, Batman, Bitlis, Bingöl, Dersim, Diyarbakır, Elazığ, Erzurum, Hakkari, Maraş, Mardin, Muş, Siirt, Şırnak Urfa, Van gibi illerden STK temsilcileri katıldı.
19 ilden 305 STK temsilcisinin katıldığı basın açıklamasının metninde şu ifadelere yer verildi:
“Türkiye ve dünyada temel hak ve özgürlüklere dayalı, insan haklarına saygılı ortak bir yaşam ideali ekonomik, kültürel, dinsel, etnik vb. her türden “savaş” gerekçesi ile maalesef yaşama geçmemektedir. Türkiye dünyadaki olumsuz gidişattan çok daha fazla insan hakları ve demokrasinin sorununun giderek büyüdüğü, başta inkar, imha ve asimilasyon politikalarından kaynaklı Kürt sorunu olmak üzere temel sorunlarını çözmekten uzaklaştığı ve giderek otoriterleştiği bir süreci yaşamaktadır. Aslında karşı karşıya olunan büyük bir insanlık krizidir. Bu krizin hem Türkiye özelinde hem de dünya genelinde tezahürü ise şiddetin her türünü sistematikleşmesi, yaygınlaşması ve hayatın tek gerçeği olarak toplumlara dayatılmasıdır.
Neoliberal politikalarla kapitalist modernitenin dayatıldığı günümüz dünyasında Türkiye, Bölge’de ve Ortadoğu’da sistemlerinin devamlılığını hesaplamakta ve derinleştirilmektedir. Yine kapitalist sistemden beslenen tekçi zihniyetlerin, her türlü hak gaspına ve baskıya karşı; adalet, eşitlik, demokrasi ve özgürlük için mücadele edilmesi ve bunun ısrarcısı olunması gerektiğinin bilincindeyiz. Bu gibi durumlarda zulüm ve baskı karşısında demokrasi mücadelesinin sürdürülmesi tüm kurum ve yapıların temel sorumluluklarından biridir.
Ancak demokrasi ile Ortadoğu ve Türkiye halkları kazanabilir. Bizler halkların onurlu bir yaşamı hak ettiğini ve bunu da demokratikleşerek; özgürlüğün, hakkın ve hukukun gasp edilmediği yöntemlerle geliştirilebileceğine inanıyoruz. Aksi taktirde; payımıza düşen savaş, kriz ve kaosun derinleşerek devam edeceğini görmekteyiz.
İyiliği emretmek, kötülüğü nehyetmek gibi bir sorumluluğumuz var. Bu anlamda demokrasi, eşitlik ve özgürlükten yana olan tüm kesimlerin; aydınların, yazarların, sivil toplum kuruluşlarının, kadınların, gençlerin ve rusipî’lerin birlikte irade göstereceği, güçlü ve kararlı bir mücadeleyi yükselterek aşacağı inancındayız.
Sivil toplum örgütleri olarak yıllardır yürütmüş olduğumuz barış ve demokrasi mücadelesinde ciddi bedeller ödedik. Ancak verdiğimiz bedeller barış mücadelesinde bizleri ısrarcı bir noktaya getirmiştir. Bu bağlamda barış gibi kutsal bir talebin mücadelemizin gerekçesi olduğunu ifade etmek istiyoruz.
Bu minvalde Türkiye’nin mevcut kaos durumunun tekçi politikalar ile aşılamayacağı görülmektedir. İnkâr, imha ve savaşla hiçbir sorunun çözülemeyeceği, aksine daha da derinleşeceği bilinmektedir. DTK Eş Başkanı Sayın Leyla Güven öncülüğünde başlayan cezaevlerinde ve dünyanın dört bir yanına yayılan açlık grevi eylemleri ve bu eylemlerin sonlandırılması için öncülük eden başta beyaz tülbentli analarımız ve emek demokrasi mücadelesi veren demokrasi güçlerinin yürütmüş olduğu mücadele sonucunda, Türkiye barışına bir adım daha yaklaştığımızı ifade etmek istiyoruz.
Sayın Abdullah Öcalan, gerek 2013 Newroz Bildirgesi’nde gerekse 6 Mayıs 2019 tarihli deklarasyonunda krizden çıkışın; şiddet araçları ile değil, yumuşak güçle yani akıl, politik ve kültürel güçle gerçekleşebileceğini ifade etmiştir.
Demokratik barışçıl çözüm için tarihi bir fırsat ile karşı karşıyayız. Ancak, son dönemlerde yurt içinde ve sınır ötesinde devam eden askeri ve siyasi operasyonlar barış umutlarımıza gölge düşürmektedir. Bu politikalardan bir an önce vazgeçilmeli, insan haklarına saygı, bir arada yaşama iradesine saygının gereği olarak herkesin kolektif haklarının kullanabildiği demokratik yapı inşa edilmelidir. Sonuç alınmadığı bilinen yöntemlerden vazgeçilerek, Kürt sorunun muhatapları ile demokratik barışçıl yollardan çözümü için ortaya çıkan fırsatlar mutlaka değerlendirilmelidir.
Bu kapsamda, demokratik eylemlerimizin tümünü toplumsal uzlaşı ve Türkiye’nin demokratikleşmesi amacı ile gerçekleştireceğimizi bir kez daha ifade etmek istiyoruz.
Demokratik taleplerin tüm halkların talebi haline geldiğini son seçimler bir daha göstermiştir. Bu seçimlerde açığa çıkan toplumsal taleplerin demokratikleşme ile karşılanabileceğinin somut ifadesi dir. Tüm kesimleri demokratikleşme taleplerini yükseltmeye ve ortak mücadeleye çağırıyoruz.
Bizler aşağıda imzası bulunan; Demokratik kitle, emek ve meslek örgütleri olarak; Bölge ve Türkiye’deki tüm halklar, inanç grupları, kadınlar, gençler, STK’lar, demokratik kurum ve kuruluşlar olarak, tüm toplumsal kesimleri demokrasi değerleri etrafında buluşmaya ve mevcut iktidarı otoriter baskıcı politikalarına karşı demokratikleşme taleplerini yükseltmeye, birlikte mücadele etmeye davet ediyoruz. Kürt sorunun, barışçıl demokratik yollardan çözülmesi, onurlu ve kalıcı barışın sağlanması için tüm toplumsal kesimleri sorumluluk alamaya çağırıyoruz.”