ABD-Türkiye ilişkilerini ve Suriye'deki gelişmeleri yakından izleyen, Atlantik Konseyi'nin kıdemli uzmanlarından olan Aaron Stein, DW Türkçe'nin sorularını yanıtladı.
Stein, "Türkiye'yi izleyen herkes bunun gerçekçi bir fikir olmadığını, otoriterleşmiş Türkiye'de bunun uzak bir ihtimal olduğunu söyleyecektir. Erdoğan'ın yeniden PKK ile görüşmeleri başlatması için hiçbir siyasi motivasyonu yok. Ama nihayetinde bu, Suriye'nin kuzeydoğusunda bir çözümün, Arap-Kürt gerilimini sona erdirmenin de tek yolu” dedi.
Stein, YPG'nin PKK'nın Suriye uzantısı olduğunu ancak ABD'nin Suriye'de kaldığı müddetçe YPG ile işbirliği yapacağını düşünüyor.
ABD, Türkiye ile Menbiç'te ortak devriyelere başladı. Türkiye'nin bazı YPG mevzilerini bombalaması üzerine bu sefer ABD askerleri, Türkiye sınırında YPG ile de devriyeye çıktı. Bu yaşananlar ne anlama geliyor?
Türkiye ile ABD'nin ortak devriyeleri haftada bir, Menbiç'in dışında ve Amerikalı bir komutanın komutasında gerçekleştiriliyor. Taraflar somut angajman kuralları üzerinde mutabık kaldılar. Burada olan biteni şöyle değerlendiriyorum: Türkiye bu sonuçtan memnun değil. Amerikalıların da çok gönüllü olduğu kanaatinde değilim. Türkiye, Fırat'ın doğusu konusunda, daha fazla taviz koparabilmek için ABD üzerinde yeniden baskıyı artırmak istiyor. Benim Türk siyasetini izlerken bir numaralı kuralım Erdoğan'ı ciddiye almak. Türkiye analisti olmak dünyanın en kolay işi, yeter ki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ciddiye alın. Biliyorsunuz kendisi Fırat'ın doğusu konusunda bir şeyler yapacağını söylüyor ve kanımca bunda ciddi. Savunma Bakanı Hulusi Akar da aynı şeyi söylüyor. Onu da ciddiye alıyorum. Hem bu şekilde bombardımanlar, hem de söylemleriyle, Menbiç'teki gibi yol haritaları üzerinde, anlaşmalar üzerinde mutabakatlar sağlamağa çalışıyorlar.
ABD, Suriye'de alanda PYD ve askeri kanadı YPG'yi en önemli müttefiki olarak görüyor. Türkiye'ye göre ise YPG, ABD'nin de terör örgütü olarak tanımladığı PKK'nın bir uzantısı. Siz PKK ile YPG arasındaki bağları nasıl görüyorsunuz?
PKK'nın Suriye uzantısılar. Geçmişi, liderlik yapısı, sadece yakın bağ olmadığını, operasyonel yönetim ve denetim bağlarının mevcut olduğu görüşünün oluşmasına yol açıyor… Mevcut YPG 2004, 2011 ya da 2014 yılındaki YPG değil. 2018 yılındaki YPG çok daha büyük. Bünyesinde Arap unsurlar da var, her ne kadar karar alma süreçlerinde ciddi bir rol oynamasalar da gücün bir parçasını oluşturuyorlar. Ama çekirdek kadroların hepsi PKK'dan geliyor, Kandil'e gidip eğitim alıp dönen Suriyeli Kürtler de var. Bu modeli Türkiye için de kullanmışlardı. Türk tarafı tespitinde oldukça haklı diye düşünüyorum, PKK dışında PKK hakkında en fazla bilgiye sahip olan da muhtemelen Türk yetkililerdir. Aslında mevzu şu: ABD'li yetkililerin daha büyük kaygısı IŞİD tehdidi, transnasyonel cihatçı terörizm. Bu nedenle de YPG ile işbirliklerini, kendi çıkarları doğrultusunda gerekçelendiriyorlar, her ne kadar bu Türkiye'nin çıkarlarıyla tezat oluştursa da.
Peki o zaman ABD'nin PKK'nın üç yöneticisinin yakalanabilmesi için ödül koyması ve bunun zamanlaması ne anlama geliyor?
Bunlar ABD yönetiminin farklı birimlerinin, planlı olmayan, kapsamlı bir stratejiye dayanmayan, derinlemesine düşünülmemiş hamleleri. Gerçekten de tuhaf.
Size göre Türkiye'nin ABD'yi YPG'ye desteğini kesmesi için ikna etmesi mümkün mü?
Hayır. Öncelikle ABD'de içinden geçilmekte olunan siyasi süreç normal bir süreç değil. Çok olağandışı bir süreçten geçiyoruz ve bu dikkate alınmalı. Trump için en ciddi konulardan biri Suriye'de kalma konusu ve ABD'nin kalabileceği tek yer Suriye'nin kuzeydoğusu. Burada kaldığı müddetçe de YPG, SDG ile çalışmak durumunda. Zaten Türkiye'nin de ABD'nin hızla çekilmesini, sınırında PKK kontrolünde bir proto-devlet ile baş başa kalmak istediğini düşünmüyorum. Bunun yerine örneğin Tel Abyad'da, Menbiç'e benzer mutabakatlar, YPG'yi sınırdan uzaklaştırma, 10 ya da 15 kilometrelik bir tampon bölge oluşturma imkanı verebilir. Ama ABD, Suriye'de kaldığı müddetçe YPG ile işbirliği yapacaktır ve düğüm noktası da bu.
ABD'nin, Türkiye'nin sert itirazlarına rağmen Suriye'de YPG ile işbirliği zemininde kalması mümkün mü?
İşte bu nedenle Menbiç yol haritasına kuşkuyla bakıyorum. Bu yol haritası öncesinde, gerekirse ABD güçlerini de hedef alacaklarını ima eden Erdoğan, yol haritasından sonra söylemini yumuşatmıştı. Ancak şimdi Türkiye yine benzer yaklaşımla, uyarılarda bulunarak, bazı noktaları bombalayarak, yine taleplerine karşılık almaya çalışıyor. Mevcut statüko, ABD açısından büyük zorluklar içeriyor. Çünkü Türkiye ve PKK birbirleriyle savaş halinde. ABD bir gün Suriye'den çıkarsa, Türkiye bu bölgeye müdahale etme hakkını saklı tutacaktır. Bu işi ya rejimle ya rejime rağmen yapacak ya da rejimin yapmasını bekleyecek. Türkiye belki dünyanın en güçlü ülkesi değil ama gözardı edilebilecek bir ülke de değil. Dolayısıyla tüm bu konuları çözmenin tek yolunun çözüm sürecine yeniden dönülmesi olduğunu düşünüyorum. Türkiye'yi izleyen herkes bunun gerçekçi bir fikir olmadığını, otoriterleşmiş Türkiye'de bunun uzak bir ihtimal olduğunu söyleyecektir. Erdoğan'ın yeniden PKK ile görüşmeleri başlatması için hiçbir siyasi motivasyonu yok. Ama nihayetinde bu Suriye'nin kuzeydoğusunda bir çözümün, Arap-Kürt gerilimini sona erdirmenin de tek yolu…
Bunun gerçekleşme olasılığının zayıf olduğunu belirtiyorsunuz, o zaman Türk ordusuyla YPG unsurları arasında bir sıcak çatışmaya doğru mu gidiyoruz? Ya da bölgede Araplarla YPG arasında çatışmalar mı bekliyorsunuz?
Evet. Dediğim gibi ben Erdoğan'ın söylediklerini ciddiye alanlardanım. Ama ABD'nin bölgede olması nedeniyle de sınırlamalarla karşı karşıya. Şu anda bölgedeki durum da sürdürülebilir bir durum değil. Türkiye belirli noktaları bombaladığında, burada devriye gezen ABD askerleri adeta canlı kalkan gibi hareket ediyor.
Trump ile Erdoğan'ın hafta sonunda Paris'te görüşmeleri bekleniyor. Bu görüşmeden nasıl sonuçlar çıkabilir?
Hiç bilmiyorum. Bu tür görüşmelerin gerçekte nasıl geçtiğini öğrenmek zor. Ama ben genelde Türk tarafının Trump'ın söyledikleri hakkında sızdırdıklarını takip ediyorum, çünkü genelde doğru çıkıyor. Bu nedenle bizimkileri değil Türk tarafını izliyorum…