Gazeteci Fehim Taştekin, Türkiye’nin HTŞ’yi kullanarak muhalif güçleri yapılandırmasını ele aldığı ve geçtiğimiz günlerde Antep’te gerçekleştiren toplantının ayrıntılarını anlattığı yazısında, Toplantının Türkiye ve Ortadoğu basınında nasıl yorumlandığını yazdı.
Fehim Taştekin’in Al Monıtor’de yer alan yazısı şöyle;
Türkiye, geçen ay Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) bileşenleri arasındaki kavgaları fırsata çevirerek Afrin’e giren Heyet Tahrir el Şam’ı (HTŞ) bir sopa olarak kullanarak Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı bölgesindeki muhalifleri yeniden organize etmeye çalışıyor. Türk yetkililer SMO bileşenlerine ortak askeri komuta ve tek sivil idare oluşturulması için telkin ve tehditlerde bulunuyor.
HTŞ, 11-13 Ekim’de Cephet’uş Şamiyye’nin başını çektiği Üçüncü Kolordu’yu Afrin’den çıkardıktan sonra Azez’e ilerlerken Türkiye’nin gözetiminde masaya oturup bir anlaşma yapmıştı. 14 Ekim’de imzalanan anlaşma ortak askeri komuta ve sivil idarenin kurulması, silahlı örgütlerin şehirlerdeki kontrolü genel güvenlik birimine bırakıp cephe hatlarına gitmesini içeriyordu. Türkiye’nin de bu mutabakattan sonra HTŞ’den İdlib’e dönmesi için 21 Ekim’e kadar süre tanıdığı öne sürülmüştü. HTŞ’nin tamamen çekilmek yerine bazı güçlerini kamuflaj değiştirerek Afrin’de tuttuğuna dair bilgiler paylaşılıyor.
Bu anlaşmadan sonra Türk istihbarat ve askeri yetkilileri hem HTŞ hem SMO grupları ile görüşmeler yaptı. Son toplantı 2 Kasım’da Gaziantep’te gerçekleşti. Toplantıya HTŞ ile ortak hareket eden Hamza Tümeni Komutanı Seyf Ebu Bekir ve Süleyman Şah Tümeni Komutanı Muhammed el Cassim’in yanı sıra Üçüncü Kolordu Komutanı Hussam Yasin ve Sairun Komutanı Fehim İsa ve bazı güvenlik yetkilileri katıldı. Bazı komutanların bu toplantıya katılmayı reddettiği de aktarıldı. Hatta Türk yetkililerini protesto eden bir grubun görüntüleri paylaşıldı.
Peki, çok kısa süren ve talimatları iletme havasında geçen bu toplantıda ne oldu? Tüm grupların ortak komuta çatısı altında toplanması, farklı operasyon odalarının kapatılması, kent merkezlerindeki kontrol noktalarının tek bir güvenlik aygıtına bırakılması, İdlib sınırlarından El Bab ve Cerablus’a kadar örgütlerin gelir kapısı hâline getirdiği geçişlerin bir mali komiteye devredilmesi, ortak fon oluşturulması, örgütlerin elindeki hapishanelerin kapatılması ve aranan kişilerin askeri yargıya teslim edilmesi istendi. Bundan sonra herhangi iç çatışmanın ilgili örgütlerin dağıtılmasına gerekçe olacağı belirtildi.
Ayrıca Türkiye ile gruplar arasında koordinasyon için bir düzenleme öngörüldü. Buna göre Türkiye ile temaslar sadece “geçiş hükümeti”, “savunma bakanlığı” ve SMO şemasındaki üç kolordunun katılımıyla oluşturulacak bir danışma komitesi aracılığıyla sağlanacak. Bunun dışında silahlı gruplar Türk yetkililer, kurumlar ya da üçüncü (yabancı) taraflarla iletişim kurmayacak. Bazı örgütlerin ABD gibi ülkelerle temaslarından Ankara’nın rahatsız olduğu düşünülüyor.
Taleplere uyulmadığı takdirde bu grupların alternatifsiz olmadıkları da vurgulandı. Bu HTŞ’nin sivil ve askeri idareyi ele almasının önünün açılacağı mesajı olarak da algılanıyor.
Aslında talepler HTŞ ve Üçüncü Kolordu arasında imzalanan anlaşmanın içeriğini yansıtıyor. Ancak toplantıdan sızan bilgiler HTŞ’nin durumunun ne olacağına dair fikir vermiyor. Sadece başına buyruk örgütlerden SMO’nun üç kolordusu altında hareket etmelerinin istendiği belirtiliyor. Bu bilgilerle iktifa edilirse İdlib’deki hâkim düzenin bu yeni yapılanmanın dışında tutulduğu anlaşılıyor.
Esad yönetimiyle normalleşmeyi şiddetle savunan Aydınlık gazetesi yalnızca 27 dakika süren toplantıda Türk yetkililerin HTŞ’nin Afrin’den tamamen çıkartılacağını ve HTŞ’yi Afrin’e getiren Ahrar’uş Şam, Hamza Tümeni, Süleyman Şah Tümeni ile Feylak’uş Şam’ın cezalandırılacağını söylediğini öne sürdü.
Hükümete yakın Türkiye gazetesi ise toplantının dört saat sürdüğünü belirterek “Gruplar sil baştan dizayn ediliyor. Askerî yapılanma açısından milat olarak değerlendirilen toplantıda mevcut durumun devam etmeyeceği bütün muhataplara iletildi. Türk yetkililer, kişi eksenli ve lokal bazlı yapılanmaların nizami orduya dönüştürülmesinin mecburi olduğunu anlattı” denildi.
Lübnanlı El Ahbar gazetesi ise terör listelerindeki HTŞ’nin genişlemesi nedeniyle baskı altında kalan Ankara’nın kontrol haritasını eski hâline getirme umudu verdiğini ama 40 dakikayı geçmeyen toplantının yapılış şekli, komutanlara söz verilmemesi ve Türk yetkilinin yağdırdığı emirlerin “şoke edici” olduğunu yazdı. Bu kısa görüşmede HTŞ’nin Afrin\'den çıkarılması için nasıl bir mekanizma izleneceği ya da öngörülen planları yönetecek tarafların kimler olduğu konusunda bilgi verilmedi. El Ahbar’a konuşan muhalif kaynaklara göre toplantıda HTŞ ile ortak hareket eden örgütlerin cezalandırılacağına dair bir ifade geçmedi, Türk yetkililer sadece talimatları iletip bunların yerine getirilmesi için iki aylık bir süre tanıdı.
Suriye yönetimine yakın El Vatan gazetesi ise örgüt temsilcilerin kendilerine yapılan muameleden çok rahatsız olduğunu, hatta Türk yetkilinin komutanlardan birini HTŞ’nin Afrin’e girmesini kolaylaştırmak için rüşvet almakla suçlayıp aşağıladığını, sıralanan 20 talimata aykırı hareket edenleri soruşturmak, tutuklamak ve mal varlıklarına el koymakla tehdit ettiğini öne sürdü.
HTŞ ile Üçüncü Kolordu arasında bir başka toplantının 30 Ekim’de İdlib’de gerçekleştiğini yazan El Vatan, Cephet’üş Şamiyye’nin etkisini azaltan 14 Ekim anlaşmasının MİT’in desteğiyle sağlandığını, Türkiye’nin şimdi El Bab, Cerablus ve Azez’in HTŞ’ye devri için baskı yaptığını ve eninde sonunda bunun olacağını iddia etti.
Türk yetkililer Gaziantep’teki toplantıdan önce Suriye’nin Atme kasabasında Ebu Muhammed el Colani liderliğindeki HTŞ yetkilileriyle görüştü. Bu görüşmeden sonra Colani’nin örgütün kontrolünü Halep kırsalına genişletme konusundaki tutumunu terk etmedi. HTŞ’nin yılbaşına kadar SMO’dan beklenen yapılanmanın gerçekleşmeyeceği ve kendi planlarına alternatif oluşturamayacağı öngörüsüyle rahat davrandığı belirtiliyor. MİT’in HTŞ’nin önünü açarak Cephet’üş Şamiyye’yi cezalandırdığı da öne sürülüyor. Bu örgüte yönelik kızgınlık Karabağ ve Libya savaşlarına asker vermeyi reddetmesine bağlanıyor. HTŞ ile ortaklık kuran Hamza ve Süleyman Şah tümenleri ise Türk istihbaratı ile en fazla teması olan iki örgüt.
Bu toplantıların sunduğu tablo, Türkiye’nin SMO’nun ilan edildiği 2019’dan beri bitmeyen karmaşadan duyduğu hayal kırıklığını yansıtıyor. Aynı zamanda bu çabalar Ankara’nın HTŞ’yle bu grupları yola getirmeyi umduğunu gösteriyor.