Barış çoğunluk tarafından çok istenilen ama zor elde edilen bir seçenek, savaş ise azınlığın istediği ama kolay çıkartılan bir seçenek. Kolay başlatılan savaş, dünyanın hiçbir yerinde kolayca bitmemiş. AKP ve Erdoğan iktidarı döneminde başlayan “Kürt Açılımı” projesinde görünen belirgin olan, savaşın içindeki askerlerin dahi barış adımlarından çok memnun olduğuydu. Ancak ırkçı ve milliyetçi çevrelerin hoşuna gitmedi ve uzun bir Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonrası barış masası devrildi.
MGK tarafından alınan o karar sonrası bütün Türkiye Erdoğan’ın çok sık tartıştığı ve 3-4 maddeyi değiştirerek kaldıracağını zannettiği ve halka da zannettirdiği askeri vesayetin kaldırılması sadece palavradan ibaretmiş. Askerler hem Kürt Açılımı’na son verdiler, hem HDP’nin AKP iktidarını deviren 80 milletvekilini sonlandırdılar hem de 15 Temmuz darbe girişimi bahanesiyle her zaman olduğu gibi hükümete son verip, ülkenin askeri idare hegemonyasında yönetilmesine tekrar yol açtılar.
Türkiye’de bunlar yaşanırken ve gitgide barıştan uzaklaşırken (İlginç olanı şu an savaşmıyorken) dünyanın birçok ülkesindeki Kürtler, birçok ülke liderleri ya da bürokrasisiyle görüşmeler yapıyor. Bunlardan birisi, hatta en önemlilerinden birisi de Suriye’den İlham Ahmed’in görüşmeleri. O yüzden bugünkü yazımı sorduğum sorulara verdiği yanıtlarla İlham Ahmed’e bıraktım.
Öncelikle son ABD ziyaretinizle ilgili sormak istiyorum. Trump döneminde ABD verdiği sözleri yerine getirmedi ve askerlerinin bir kısmını çekti. Ancak sonra birçok alana geri gelip yerleşti. Kısaca bir belirsizlik durumu vardı. Biden döneminde değişen ne oldu. ABD ziyaretinizde bu konuda verilen sözler veya güvenceler var mı?
Bu son süreçte gerek Suriye ve gerekse de Kuzeydoğu Suriye konusunda gerek alanda bulunan güçlerle, gerekse de diğer etkili güçlere görüşmeler gerçekleştirdik.
Bu görüşmelerin ana çerçevesi var olan problemlere bir çözüm üretilmesi amacıylaydı, hem de görüş alışverişinde bulunduk. Tabi görüştüğümüz güçlerin önerilerini, bakış açılarını değerlendirme imkânı bulduk. Tarafımızca oluşturulmuş çözüm projelerimizi de taraflara ilettik ve bu konu üzerinde tartışmalar yürüttük. Tüm bu nedenlerden dolayı diplomatik ziyaretlerimiz oldukça verimli ve olumlu geçti.
Rusyadaki temaslarınızda Rusya’nın bir tavır değişikliği yaptığına dair bir hava hissettiniz mi ve soruna tam olarak nasıl bakıyor?
Rusya ile bilindiği gibi bugüne kadar bir çözümün olması, taraflar arasında diyaloğun sürmesi için sürekli bir çaba içindeydik. Buna rağmen Rusya henüz bir çözüm noktası oluşturmayı başaramamıştır. Bu konuda rejimle gereken diyalog kanallarını açmak ve sağlıklı bir şekilde yürütülecek ilişkiler zemini yaratma konusunda çabalarının devamını ve bu konudaki çözüm önerilerimizi konuştuk ve çözüm projemizi kendilerine sunduk.
Bu öneriler ve talepleriniz nelerdi?
Örneğin: Tıl Koçer kapısının açılması konusunu ve buna benzer diğer çözüm bekleyen sorunlar. Öte taraftan çözüm konusunda anlaşma modellerinin ortaya konulması, ortaklaşabileceğimiz konuların gündeme gelmesi konularını dile getirdik. Tabii bu bahsettiğimiz ortak anlaşma maddeleri Suriye geneli için oluşacak bir çözüm çerçevesi içindir. Özellikle de Suriye topraklarında var olan işgallerin bitirilmesi noktasını da kapsamaktadır. İşte Efrin, Serekê Kanîyê ve Gırê Sıpî gibi topraklar...Yani bu gibi genel konular konuşuldu.
Rusya kendi üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmediği konusunda açıklamalarınız vardı…
Siz de biliyorsunuz Rusya'nın bazı sorumlulukları, üzerine düşen görevler var. Rusya Suriye probleminin ta başından beri sahada bulunmakta ve Suriye Rejimini desteklemekte ve her fırsatta Suriye'nin toprak bütünlüğünden bahsetmektedir. Ama Suriye’yi parçalayan ve Suriye topraklarına güç yığan Türkiye gibi devletler her gün Suriye toprakları üzerinde insanlığa karşı suçlar diyebileceğimiz kirli eylemler gerçekleştiriyorlar. Bu işgalin artık son bulması gerekir ki bu Rusya'nın sorumluluğudur aynı zamanda. Hem buna bir çözüm üretmek hem de Suriyeli mülteciler konusunda sağlıklı yollar bulunması, mültecilerin geri dönüşünü sağlayacak adımların atılması ve zeminin oluşturulması için bir yol bulmak, rejime bu konuda adım attırmak gibi konularda tartışıldı.
Peki Rusya sizin bu söylemlerinizi haklı mı yoksa haksız mı buluyor yada şöyle sorayım. Esad’ın Kürtlerle masaya oturması için Rusya’nın gerçekten bir baskısı veya çabası var mıdır?
Tabii Rusya da bu konuda bize hak vermiştir ve bu ve benzer sorunların çözümünün kendi sorumlulukları olduğunu ifade ettiler.
Türkiye’nin Rojava’ya yönelik saldırılarına karşı gerek ABD ve gerekse Rusya’nın önlemleri olacak mı?
Bildiğiniz gibi bazı konularda Rusya ve Amerika'nın ortaklaştığı konular söz konusudur. Yani her iki tarafında çözmek istediği konular mevcuttur ve bu konularda bir çözüme varmak istemektedirler.
Önümüzdeki süreçte hem ABD’nin hem de Rusya’nın sorunun çözülmesi için size yansıyan bir planları var mıdır?
Amerika konusunda da yukarıdaki çerçevesini çizdiğimiz konuları konuştuk ve ayrıca özelikle Afganistan'daki çekilme sonrası oluşan tabloyu ele aldık.
Özelikle Kuzey ve Doğu Suriye halkının düşünce ve hissiyatını paylaştık. Birdenbire plansız, çözümsüz çekilmelerin etkilerinin neler olduğu ve daha önce görüldüğünden bu konuda halkın endişelerini ifade ettik.
Öte taraftan köklü kalıcı bir çözüme varma isteğimizi, diyalog yollarının açılması ve sorunların temelden alışması için gereken adımların neler olabileceği gündemimizi oluşturdu. Amerika nasıl bir rol alabilir bu konuda, nasıl çözüme katkı sunabilir, bu konular da dile getirildi.
Sizin ABD ve Rusyadan beklentileriniz nelerdir?
Yani Rusya ile de, Amerika ile de Kürt halkının geneli için var olan probleme nasıl bir çözüm gerekir konusu gündemdedir.
Hem Türkiye'nin her günkü kapsamlı saldırıları ve beraberinde getirdiği tehlikeler, Kürt halkına karşı devrede olan katliamcı politikalar...
Hem Amerika ile hem de Rusya ile, yani biliyorsunuz Rusya bölgededir ve sınırlarda da güçleri mevcuttur, Kürt kalkına karşı yürütülen inkârcı, katliamcı politikalara karşı nasıl bir duruş gerektiği konularını ifade ettik. Ki bu konularda her iki tarafa da sorumluluklar düşmektedir.
Yani mesele sadece Kuzey Doğu Suriye'ye yapılan saldırılar ve bu saldırıları durdurma meselesi de değildir. Mesele sadece bu dar alanda ele alınsa, buda gösterir ki, katliam ve inkar politikaları, Kürt halkını yok etmek için yürürlükte olan fiziki ve kültürel soykırım devam edecek demektir. İşte asıl mesele Kürt halkının problemlerine temelden bir çözüm üretmek, Suriye'de olsun, Kuzey Kürdistan'da olsun ve diğer ülkelerinin sınırları içinde olsun, genel bir çözüm bulmak, Kürt halkına karşı yürütülen soykırımın son bulması gerekmektedir.
Yani görülmektedir ki, Kürt halkına karşı günden güne artan saldırılar süre gelmektedir.
Sizce ABD ve Rusya Türkiye’nin asıl amacının ne olduğu konusunda ön görüleri var mı ?
Artık herkesçe anlaşılmış olan şu ki, Türkiye kendi ajandasını yürütmek için bahaneler oluşturmaktadır. İşgal projesini gerçekleştirmek için, sınırlarını genişletmek için, tarihsel ajandasını uygulamaya sokmak için, bahaneler, sebepler üretmektedir. Bu çerçevede ‘ben teröre karşı savaş yürütüyorum, ben kendi ülkemi savunuyorum, milli güvenlik çerçevesinde harekete ediyorum’ nakaratı, bütün bunları bahane gösterip Kürt halkına saldırıyor. Böyle bir kanaat bütün dünyada oluşmuş durumdadır. Bunun böyle olduğu tabi tarafımızca aşikardır.
Son yıllarda insansız hava araçlarıyla Rojava’ya da saldırılar yapılıyor. Buna karşı bir sessizlikte var...
Bugün Güney Kürdistan'da yaşanan işgal hareketi gözler önündedir. Her gün bu saldırılar daha da kapsamlı hale getiriliyor, saldırılarda kimyasal silahlar kullanılıyor hem bölge üzerinde hem de Kürt güçlerine karşı. Rojava'da her gün saldırılarını insansız hava araçlarıyla gerçekleştirmekte. Halkı, kurumları, bireyleri hedef almaktadır. Yani istikrarın oluşmaması için halkı sürekli bir savaş durumunda, korku ikliminde tutmaktadır.
Kısaca hem bölgede hem de Ortadoğu coğrafyasında bir istikrarın sağlanması için Kürt halkının problemine bir çözüm üretmek gerektiği açıktır. Kürt halkına karşı şimdiye kadar yürütülen bu düşman tutumun bir son bulması gerek.
Kürt halkı bölgenin en köklü milletlerindendir, onların millet olmaktan doğan doğal hakları mevcuttur. Onlar da bir toprağa, bir davaya, bir dile, kültüre sahiptirler. Onların da var olmaktan gelen doğal hakları neyse bunlara bir çözüm üretmek gerektiği açıktır. İşte bu probleme bir çözüm üretildiğinde bu Suriye'yi de kapsayacaktır. Suriye'de de bir istikrar oluşur, Türkiye sınırları içinde de bir istikrar oluşur ve diğer ülkelerde de Kürt etnisitesine sahip her ülkede belli bir normalleşme sağlanır. Bu bölge üzerinde genel bir olumluluk gösterecektir.
Görüşmelerinizde bu saldırıları, yürütülen politikaları aktarma imkanlarınız oluyor mu?
Nerede görüşme gerçekleştirmişsek bu konuyu kanaatimiz çerçevesinde dile getirmişizdir ve kanaatlerimize yaklaşan bir bakış açısı da yakaladığımıza inanıyoruz. Yani Kürt halkının haklarının teslimi konusunda bir paydaşlaşma ve bir çözüm gerektiği fikri genel bir kabul oluşturmaktadır.
Bu çerçevede atılması gereken adımlar nedir, nasıl olacaktır, bu ve benzeri konular da gelecek görüşmelerde tekrar ele alınacaktır.