Suriye’deki yeni anayasa yazım sürecini değerlendiren Evrensel gazetesi yazarı gazeteci Hediye Levent İdlib ve Suriye’nin kuzeyindeki durumun bu çalışmaları doğrudan etkileyeceği yorumunu yaptı. Suriye Kürtleri ile Şam arasında anayasa yazım süreci dışında farklı bir süreç işlediğini belirten Levent, “Suriye’de yeni bir dönem için çok çekişmeli, bol krizli süreçler yaşanıyor” dedi.
Hediye Levent’in “Anayasa savaşı başladı” başlıklı yazısı şöyle:
Anayasayı hazırlayacak komisyonun belirlenmesi aylar süren bir çekişmeye dönüştü.
150 kişilik komisyonun 50 üyesini Şam’ın, 50 üyesini muhalefetin ve 50 üyesini de BM’nin belirlemesi gerekiyordu. Ancak Şam’ın listesindeki bazı isimleri muhalefet destek aldığı ülkeler aracılığıyla veto etti, muhalefetin listesine Şam itiraz etti, BM’nin listesine iki kesimden de itirazlar yükseldi. Sonuç olarak 2017 ortasından itibaren yürütülen müzakerelere ve çabalara rağmen bir komisyon kurulamadı.
Ankara’da Erdoğan-Putin ve Ruhani’nin katılımı ile gerçekleşen zirvenin gündemlerinden biri de anayasa komisyonu kurulması meselesi oldu. Liderlerden gelen açıklamalara bakılırsa Rusya ve İran’ın bastırması ile Şam biraz geri adım atmış görünüyor ancak Türkiye’nin ve dolayısıyla muhalefetin de tam olarak istediğini alamadığı söylenebilir.
Son olarak BM de anayasa komisyonunun kurulması konusunda iyimser yorumlar yapılabilecek kadar ilerleme sağlandığını duyurdu. BM’nin açıklamasındaki temkinlilik payı aslında sürece ilişkin gidişata dair fikir veriyor; her an her şey olabilir!
Komisyonu oluşturacak isimler konusunda uzlaşmaya varılması en önemli eşiklerden biriydi. Şimdi sırada komisyonun bir araya gelmesi, minimum düzeyde de olsa uyum içinde çalışmaya başlaması, yeni anayasayı hazırlama süreci dahil birçok bol krizli eşikler var.
Şam bu gelişmeyi kendi lehine ve olumlu şeklinde yorumluyor. Şam’a göre Şam, süreci tek başına kontrol edebilecek güçte değil ancak özellikle anayasa yazım sürecinde rahatsız olduğu maddeleri bloke edebilecek kadar etkili olabilecek pozisyonda.
Suriye’deki durum sadece anayasa hazırlık çalışmaları ile sınırlı değil elbette. İdlip ve Suriye’nin kuzeyindeki durum bu çalışmaları doğrudan etkileyecek gibi görünüyor.
Nitekim Şam’ın ABD ile ilişkilerinden rahatsız olduğu Kürt oluşumlar/PYD’ye dair geçtiğimiz günlerde BM’ye yazdığı mektupta ağır ithamlar yer almıştı. Mevcut duruma göre PYD komisyonda temsil edilmeyecek ancak Şam’ın Suriye Kürtlerini tamamen gözden çıkarması, çatışma riskini tırmandıracak kadar sert bir yaklaşım sergilemesi çok olası görünmüyor. Zaten Şam ile Kürtler arasında sık sık kesintiye uğrasa da BM’nin de dahil olduğu anayasa hazırlanması sürecinden farklı bir süreç yürüyor.
Diğer taraftan Türkiye’nin Afrin ve el Bab gibi bölgelerde kendine bağlı komiteler oluşturma çabası uzun süredir devam ediyor. Türkiye’nin bu yapıları anayasa komisyonuna olmasa da Suriye’deki yeni siyasi yapıya dahil etmeye çalışması beklenebilir.
Bir de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “ABD ile istenen gelişmeler sağlanmazsa eylül sonuna kadar kendimiz askeri operasyona başlarız” dediği Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölge oluşturulması meselesi var. Türkiye bu bölgeye en az 1 milyon Suriyeliyi yerleştirmeyi planlıyor. Türkiye’nin tek başına operasyon yapması ne kadar gerçekçi tartışmaları bir tarafa güvenli bölgeye yerleştirilecek Suriyelilerin neye göre seçileceği de Suriye’deki yeni siyasi yapının oluşturulması çalışmalarını doğrudan etkileyebilir.
Velhasıl Suriye’de yeni bir dönem için çok çekişmeli, bol krizli süreçler yaşanıyor. Anayasa komisyonunun oluşturulması da süreç içinde önemli bir süreç olarak değerlendirilebilir. Ancak Suriye’deki kriz ve ayaklanma dönemi Suriyelilere bırakılmadığı gibi yeni Suriye’nin inşa edilmesi de Suriyelilere bırakılmayacak.