2015 yılının sonunda düzenlenen Riyad Konferansı sırasında, BM'nin 2254 sayılı karar uyarınca kurulan Suriye Muhalefeti Müzakere Yüksek Kurulu, ‘İstanbul merkezli Suriye Ulusal Koalisyonu’nu, ülke içerisindeki en büyük blok olan Ulusal Koordinasyon Komitesi’ni, Kahire ve Moskova’dan iki platformu ve ülkenin güney ve kuzeyindeki silahlı grupların temsilcilerini’ içeriyor. Fakat sahadaki durum son üç yıl içerisinde değişti ve hükümet güçleri ülkenin güneyinin ve Şam'ın doğusundaki Guta bölgesinin kontrolünü ele geçirdi.
Geçen yılın başlarında Soçi’de yürütülen siyasi süreçte, Ulusal Diyalog Konferansı uyarınca bir anayasa komitesi kurulması meselesi üzerine odaklanılırken, Astana süreci kapsamında daha ziyade siyasi boyuta odaklanıldı.
Siyasi çözümün çıkmaza girmesi, yeni BM Özel Temsilcisi Geir Pedersen'in bu yılın başında göreve başlaması, yeni ve kapsamlı bir yaklaşım konusunda açıklamalar ile birlikte muhalif siyasi güçleri birleştirmek üzere birtakım girişimler ortaya atıldı.
Bu girişimlerden 4 tanesi şöyle:
1. Demokratik Ulusal Cephe
Şarku’l Avsat’a konuşan Ulusal Koordinasyon Kurulu'nun Başkanı Hasan Abdulazim şunları söyledi:
“Ulusal Koordinasyon Kurulu'nun genişletilmesi fikri, bir yıldan daha fazla bir süredir var. İlk önce ülke içerisinde geniş kapsamlı bir konferans düzenlemek üzere, gerek dahildeki gerekse de hariçteki güçleri içeren Demokratik Ulusal Cephe için bir hazırlık komitesi kuruldu. Rusya, Çin ve Arap ülkeleri bu girişimin farkındaydılar.”
Girişimin siyasi bildiri taslağında, “Yeni Suriye; anayasası, uluslararası sözleşmelere ve bildirilere saygı duyan çok uluslu ve çok kültürlü bir devlettir. Ayrıca bu devletin vatandaşları, özgür ve herhangi bir ayrımcılık söz konusu olmaksızın hak ve ödevlerinde bütünüyle eşittirler” ifadeleri yer aldı.
Bildirinin devamında şu ifadelere yer verildi:
“Halkımızın barışçıl ayaklanmasının tiranlık, radikalizm, taassup, militarizasyon ve dış müdahaleler tarafından frenlenmesi, halk hareketinin ulusal demokratik çerçevesinin yerini askeri çatışmaların alması ve muhalifler arasında birleşik bir pozisyonun yokluğu ile birlikte uluslararası toplum, muhalifler için gereken ihtimamı ve özeni göstermekte isteksiz davrandı, Suriye krizinin çözümü ertelendi ve terör tehdidi öncelikli bir sorun haline geldi. Başta 2012 Cenevre Bildirgesi ve 2118 ve 2254 sayılı kararlar olmak üzere ilgili uluslararası meşruiyet kararları doğrultusunda gerçekleştirilecek siyasi bir çözüm, Suriye krizinin tek ve en etkili çözümüdür.”
Hazırlık komitesi kapsamında gerçekleştirilmek istenen üç hedef arasında, “Demokratik Ulusal Cephe'nin kurulması ve aktifleştirilmesi, Suriye’deki bütün ulusal muhalif güçleri kapsayacak bir Ulusal Kurtuluş Konferansı'nın düzenlenmesi, koşullar elverdiği takdirde Suriye toplumunun tüm bileşenlerini temsil edecek ve BM’nin gözetiminde gerçekleştirilecek genel ve kapsamlı bir Suriye Ulusal Konferansı'nın toplanması” yer alıyordu.
Ayrıca bildiride, ‘Suriye sorununun uluslararası boyut kazanmasının ardından siyasi çözümün uluslararası güçler arasındaki uzlaşıya bağlı hale geldiğine ve Kürt meselesinin, Kürt halkının varlığının tanınması ve ulusal haklarının anayasa tarafından güvence altına alınması yoluyla adil bir şekilde çözülmesi gereken ulusal bir mesele olduğuna’ dikkat çekildi.
Bildiri, Ulusal Koordinasyon Kurulu, Dayanışma Partisi, Cumhuriyetçi Parti, Suveyda Ulusal Girişimi ve komünist kadrolar tarafından imzalandı.
2. Suriye Ulusal Girişimi
Bazı muhalifler, Rusya tarafından gerekli güvencelerin sağlanması halinde Şam’da veya Cenevre'de düzenlenecek ulusal bir konferans çağrısı hazırlıkları kapsamında, Suriye Ulusal Girişimi’ni başlatma yolunda ilk adımlarını attılar ve ülke içerisindeki muhaliflerin yanı sıra bölgesel ve uluslararası taraflardan destek almak için çalıştılar.
Demokratik Ulusal Cephe liderleri bu harekete katılmayı kabul ederken, diğer bazı muhalifler bu girişime yönelik eleştirilerde bulundular.
Suriye Ulusal Girişimi’nin 16 sayfalık bildirisinde şu ifadelere yer verildi:
“Arap ve Doğu aleminde bir canlanışın ve uyanışın meşalesini yakan bir toplumun yavaş yavaş ölümüne tanık oluyoruz. Bu halkın kaderini belirleyecek kararların, hariçteki güçler arasındaki uzlaşılar tarafından dikte edilmesini teessüfle izliyoruz. Askeri zafer fikrinin sadece bir masaldan ibaret olduğuna dair hiçbir şüphemiz olmadı. Bu yüzden siyasi bir çözümün bu bataklıktan çıkmanın tek yolu olduğunu vurgulamaya çalıştık.”
Suriye'nin toprak bütünlüğünün vurgulandığı bildiride, ‘savaşın sona ermesi, devlet ve toplumun yeniden yapılanması, ulusal ordunun partizanlıktan, ideolojik tutumlardan ve mezhepçilikten uzak bir şekilde yeninden inşa edilmesi, güvenlik hizmetlerinin yeniden gözden geçirilmesi, yeni güvenlik hizmetlerinin niteliğinin ve rolünün anayasaya dahil edilmesi, yabancı tüm savaşçıların ve milislerin ülkeden çıkışının planlanması” gibi hususlarının önemine dikkat çekildi.
Bildiride, üzerinde uzlaşı sağlanan herhangi bir anayasa komitesinin görevinin, ‘insan hakları ve eşitlik ilkelerinin güvence altına alınması, Suriye devlet kurumlarının korunması ve yasama, yürütme ve yargı erklerinin ayrılması gibi hususları temin etmek’ olduğu kaydedildi.
İktidar kurumlarının, ‘periyodik seçimlere ve yürütme, yasama ve yargı otoriteleri arasındaki tam bir ayrışmaya’ dayanması gerektiğine dikkat çekilen bildiride, ‘bağımsız bir kuruluş tarafından düzenlenecek seçimlerin sonuçlarına saygı gösterilmesi ve sonuçların oy sandıkları tarafından belirlenmesi’ gerekliğine vurgu yapıldı.
Arif Delila, General Muhammed el-Hac Ali, Heysem Menna ve Halid el-Mahamid gibi isimler tarafından imzalanan bildiride, Suriye Ulusal Konferansı’nın uluslararası güvenceler ve yine uluslararası bir denetim kapsamında Suriye toprakları içerisinde belirlenecek bir yerde yapılması gerektiği vurgulandı.
3. Ulusal Kurtuluş Cephesi
Türkiye'de yaşayan muhalifler ve özellikle Suriye'nin kuzeyindeki silahlı grupları içeren Ulusal Kurtuluş Cephesi, 14 Mart'ta Hatay İskenderun’da geniş kapsamlı bir konferans düzenlemeye çalıştılar, fakat konferans sürpriz bir şekilde iptal edildi.
Konferansın siyasi bildiri taslağında şu ifadelere yer verildi:
“Suriye halkının fedakarlıkları ile şekillenen büyük devrimimizin ilkelerine bağlıyız. Bu ilkelerin başında Beşşar Esed rejimini ve onun iktidarının temellerini devirmek yer alıyor.
Suriye'deki devrimin haksızlığa, zulme ve yolsuzluğa karşı bir devrim olduğunu teyit ediyor ve devrimin bir iç savaş olduğunu reddediyoruz.
Uluslararası toplumu, Cenevre-1 Bildirisine ve Güvenlik Konseyi'nin 2118 ve 2254 sayılı kararlarına dayanan siyasi çözümü uygulamaya çağırıyoruz.
Suriyelilere umut veren siyasi süreç, gerçek bir siyasal geçişle başlar ve Suriyelilerin -herhangi bir müdahale söz konusu olmaksızın- anayasalarını hazırlamalarını ve liderlerini özgür, adil ve şeffaf seçimlerle seçmelerini sağlar.
Türkiye'nin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarındaki çabalarını ve tırmanışı azaltma alanındaki çalışmalarını destekliyoruz. Ayrıca Fırat'ın doğusundaki güvenli bölgeyi koruma çabalarının desteklenmesi gerektiğini vurguluyoruz. Suriye ordusunda Türk ordusunun varlığının, Suriye halkının bir talebi olduğunu açıklıyoruz ve Rusya’dan meşruiyetten yoksun olan Suriye rejimini desteklemeyi bırakması yönündeki çağrımızı yineliyoruz.”
4. Suriye Bildirge Meclisi
Suriyeli olup yurtiçi ve yurtdışında yaşayan farklı oluşumları temsil eden isimler arasında iki yıldan uzun bir süredir devam eden gizli görüşmelerde taraflar, anayasanın üstünde ve ilkeler düzeyinde “Suriye’de bir arada yaşamayı sağlayacak davranış ilkeleri” belirleyerek kamuoyuna açılma ve sosyal destek alabilmek umuduyla bir "Bildirge" hazırlamak için “Suriye Bildirge Meclisi” kurma kararı aldılar.
Suriye devletinin geleceği için sosyal ve siyasi bir düzene ulaşılması ve vatandaşlığa dayalı yeni toplumsal kurallar koyulması için Suriyelilerin aralarındaki eski ve yeni anlaşmazlıkları çözmek üzere bir araya gelen söz konusu katılımcılar tarafından hazırlanan bildirgede şu kurallar yer aldı:
1 - Suriye’nin toprak bütünlüğü korunmalı
2 - Her şey açık ve net olmalı
Suriye’deki durum tüm çıplaklığıyla tanınmalı. Şeffaflık, Suriye halkının korkularını kökten yok etmek için etkili bir diyalogun başlangıç noktasıdır.
3 - Kazanan da yok kaybeden de
Suriye savaşının ne kazananı ne de kaybedeni var. Kaybeden yalnızca Suriye halkı olmuştur.
4 - Kimse masum değil
Suriye’deki tüm tarafların Suriye halkına karşı yapılan saldırılarda masum olmadıkları karşılıklı olarak kabul edilmiştir.
5- Suç Şahsidir
Yapılan her türlü hak ihlalleri karşısında hesap verebilirlik, devlet yapısında temel bir meseledir. Hesap verebilirlik intikam, marjinalleştirme ve dışlama değildir. Kişiseldir ve kimse bir gruptan sorumlu tutulamaz. Aynı şekilde bir grup da bir kişinin yaptıklarından sorumlu tutulamaz.
6 - Zararların tazmini
Suriyelilerin zarar gören mallarının ve kendilerinden zorla alınanların tazmin veya iade edilmesi ve Mart 2011'den bu yana yerlerinden edildikleri memleketlerine geri dönme hakkı verilmesinin yanı sıra bu hakların türü ve kaynağına bakılmaksızın, söz konusu tarihten önce zarara uğrayan kişilerin haklarının gereklilikleri, öncelikleri ve korunmalarının da dikkate alınması gerektiği kabul edilmiştir.
7 - İnsani dosyaların takibi
Suriyelilerin mahkumlar, kaybolanlar ve mağdurların aileleriyle ilgili olarak hep birlikte Mart 2011'den sonraki çatışmalardan kaynaklanan yaralanma ve sakatlanma gibi insani dosyaları izlemesi gerektiği ve aynı şekilde söz konusu tarihten önceki benzer durumların da takibine karar verilmiştir.
8 - Suriye’nin toplumsal kimliği
Suriye toplumunun ulusal, dini, kültürel, etnik açılardan çeşitliliklere sahip bir toplum olduğu kabul edilmeli. Suriye’de hiçbir sınıfın sosyal, kültürel, ulusal, siyasi, dini ve mezhep merkezli hayatı tekelleştirilemez.
Suriye toplumu, bireyin bir milliyete, dine, mezhebe veya aşirete ait olma hakkı çiğnenmeksizin milliyet, din veya mezhep açısından siyasileştirilemez.
9 - Suriye’nin ortak mirası
Suriye tarihi, bu topraklarda yaşayan ve halen yaşamaya devam eden tüm medeniyetlerin ortak mirasıdır. Tüm bu medeniyetlerin oluşturduğu mirasın özü ve tezahürlerinin korunması tüm Suriyelilerin asli görevdir.
10 - Suriyeliler arasındaki eşitlik ilkesi ve özgürlüklerinin korunması
Suriyelilerin eşitlik hakları ve özgürlükleri hiçbir şekilde pazarlık konusu olamaz.
Bu bildirgeye imza atan taraflar, yukarıdaki ilkelere göre hareket etmeyi ve bu ilkeleri çevrelerine yaymak için çalışmayı taahhüt ederler.
Son görüşme turu, Suriyeli oluşumlardan 24 temsilcinin katılımıyla Cuma ve Cumartesi günleri Almanya’nın başkenti Berlin’de gerçekleşti. Oturuma katılan 24 kişiden 11’i Suriye, 13’ü ise yurtdışından iştirak etti. Oturuma Suriye’den katılanlar arasında eski milletvekili, önde gelen isimler, devlet ve halk düzeyinde etkili şahsiyetlerden 9 alevinin yanı sıra muhalifler ile ülkenin doğusu, kuzeyi, güneyi, orta kesimleri ve Şam’dan “devrimci” aşiretlerin liderleri, Kürtler ve Hristiyanlardan önde gelen isimler yer aldı.
Tüzüğü imzalayan isimler, nerede oldukları fark etmeksizin tüm Suriyelilere, devletlere ve uluslararası topluluklara yönelik davranış kuralları hususunda sorumlu bir kurum olarak Suriye Bildirge Meclisi’ni kurma kararı aldılar. Ayrıca gerçekleştirdikleri son oturumda, ‘üç meclis sözcüsünün belirlenmesi, katılımcıları içeren çalışma komitelerinin oluşturulması ve 11 ilkeyi açıklamak üzere operasyonel bir yol haritasının oluşturulması’ hakkında görüşmelerde bulundular.