Evrenin keşfinde önemli rol oynayan Hubble teleskobunun çok daha gelişmiş versiyonu olan James Webb'in, bilim dünyasına önemli katkılar sunması bekleniyor. Dünyanın en pahalı deneyi unvanına sahip projenin 10 yıl görev yapması planlanıyor.
Milliyet'te yer alan habere göre, tasarlanmasına Hubble uzay teleskobunun yapımı aşamasında karar verilen James Webb uzay teleskobu, insanlığın uzayı keşif serüveninde yeni bir sayfa açmaya hazırlanıyor. Yıllardır süren tasarım çalışmaları bu projeyi dünyanın en pahalı deneyi haline getirdi. 2011 yılında fırlatılması planlanan teleskop, programdaki sarkmalar sebebiyle tam 10 yıl sonra, 24 Aralık 2021 tarihinde uzay yolculuğuna başladı.
James Webb teleskobunun uzaya fırlatılmasında kullanılan "Ariane 5" roketinin birinci ve ikinci kademe motorlarının iyileştirmesinin yapıldığı laboratuvarı kuran Prof. Dr. İskender Gökalp, "Bu teleskoptan beklentiler astronomi, astrofizik, kozmoloji alanlarındaki bilgileri artırması, sağlamlaştırması ve var olan teorileri doğrulaması veya yenilerinin üretilmesine öncülük etmesi" dedi ve bilim insanlarının James Webb'den umutlu olduğunu belirtti.
Astrofizikçi Dr. Selçuk Topal ise, "James Webb uzay teleskobunun bilim dünyasına en önemli katkılarından biri de hiç olmadığı kadar geçmişe bakabilecek olması" diyerek, teleskobun uzayın keşfi konusunda önemli bir rol üstleneceğini vurguladı.
Adını Nasa Efsanesinden Aldı
Bu uzay teleskobunun adını, 1961-1968 yılları arasında NASA'da görev yapmış ve Ay'a insan gönderen Apollo programının öncül görevleri olan Mercury ve Gemini projelerinin de başında yer almış James Webb'den aldığını söyleyen Astrofizikçi Dr. Selçuk Topal, projenin 30 yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğunun altını çizdi.
Prof. Dr. İskender Gökalp de, "Bu teknik mükemmeliyete erişilmesi 25 yıl aldı ve 10 milyar dolar bütçe gerekti" diyerek James Webb projesi için verilen çabanın büyüklüğünü vurguladı. "Proje maliyeti şimdilik 10 milyar dolar. Önümüzdeki 5 yıl içerisinde yaklaşık 1 milyar dolarlık ilave maliyet olabileceği düşünülüyor" diyen Dr. Selçuk Topal'a göre çok uluslu bir projenin sonucu ortaya çıkan bu teleskobun minimum 10 yıl görev yapması bekleniyor ve James Webb projesinde daha alınacak yol var.
Hubble'dan Çok Daha Gelişmiş
James Weeb teleskobu, insanlığın uzaya yolladığı ilk teleskop değil. James Webb'den önce 1990 yılında fırlatılan Hubble uzay teleskobu evrenin keşfinde önemli rol oynadı. James Webb teleskobu ise Hubble uzay teleskobundan çok daha farklı bir görev ve gelişmişlikle çalışacak.
"James Weeb uzay teleskobu bu sürecin bugünkü safhası" diyen Prof. Dr. İskender Gökalp, "Hubble teleskobuna göre çok daha derin uzaya gönderiyoruz. Hubble 560 kilometredeki bir yörüngede dolaşırken, Webb Dünya'dan 1,5 milyon kilometre uzaktaki bir yörüngeye oturacak" dedi. Bu Ay ile Dünya arasındaki mesafenin yaklaşık 4 katı anlamına geliyor. Prof. Dr. Gökalp, "Bunun anlamı Hubble için yaptığımız gibi bir astronot gönderip tamir etmemiz imkansız" dedi ve Webb teleskobunun hatasız çalışması gerektiğinin altını çizdi.
Teleskopları zaman makinesine benzeten Astrofizikçi Dr. Selçuk Topal ise, "Aslında gözlerimiz de öyle. Neye bakarsak bakalım aslında onun bir süre önceki halini, yani geçmişini görürüz. Çünkü ışık sonlu bir hıza sahiptir. Işık vakum ortamında saniyede 300 bin km hızla ilerler. Kısacası, fizik dilinde anı yaşamak diye bir şey yoktur. Webb teleskobu hiç olmadığı kadar geçmişe bakabilecek" diyerek evrenin ilk yıldızları, ilk galaksiler, ilk süpernova patlamaları, ilk kara delikler, ötegezegenlerin atmosferleri gibi birçok bilinmezliğin cevaba ulaşacağını söyledi.
Dünya'dan 1,5 Milyon Kilometre Uzakta Görev Yapacak
James Webb teleskobu Dünya'dan 1,5 milyon kilometre uzaklıkta bulunan Lagrange 2 bölgesinde görev yapacak. Dr. Selçuk Topal, Lagrange noktasını iki büyük gök cisminin kütle çekim ve merkezcil kuvvetinin eşitlendiği nokta olarak açıkladı. Dr. Topal, "Webb teleskobu Güneş-Dünya doğrultusu üzerinde yer alan ve Güneş'e kıyasla Dünya'nın arkasında kalan 2. Lagrange bölgesine (L2) gidiyor. Bu bölge Dünya'dan 1,5 milyon km uzaklıkta. Lagrange noktasına uzay aracı gönderirseniz yakıttan tasarruf etmiş olursunuz. Teleskop L2 noktası etrafında bir yörüngede hareket edecek ve görev süresi boyunca Dünya ile birlikte Güneş etrafında tur atacak" dedi.
Uzay projeleri sonucunda ortaya çıkan teknolojilerin günlük hayatı da kolaylaştırdığını söyleyen Dr. Topal, evrenin gerçekten büyük ve inanılmaz fenomenlerle dolu bir yer olduğunu söyledi. Prof. Dr. İskender Gökalp ise roket teknolojisinin bugünkü teknolojisine erişmesinin kolay olmadığının altını çizdi ve bu konuda iyileştirmelerin devam ettiğini vurguladı.
Dr. Selçuk Topal, James Webb teleskobunun olası dünya dışı varlıkların tespit edilebilmesinde etkili olacağını söyledi. Dr. Topal, "Popüler kültürün algıladığı biçimde zeki bir uygarlık var mı diye bakmayacak. Ötegezegenlerin atmosferlerini gözleyeceği için atmosferin canlılığı destekleyip desteklemediği hakkında çok daha detaylı bilgiler verecek" dedi. Gözlenebilir evrenin çapının 93 milyar ışık yılı olduğunu söyleyen Dr. Topal, dünya dışında bir yaşam olma ihtimalinin yüksek olduğunu söyledi.
Dr. Topal, NASA'nın uzayda yaşamın keşfedilme ihtimalinde bu durumu insanlığa anlatması için semavi dinlerin temsilcilerinden oluşan 24 teologla anlaşması konusunda da, "Şu an için anladığım kadarıyla Princeton Üniversitesi İlahiyat Araştırma Merkezi'nin bir projesine NASA'dan maddi bir destek geliyor ve o destek kapsamında projeye 24 teolog dahil oluyor. Yani NASA'nın direkt olarak din bilimcileri işe aldığı yok" dedi. Dünya dışında bilinçli bir uygarlığın keşfedildiği senaryonun kültürel, sosyal, dini ve daha birçok açıdan derin etkileri olacağını söyleyen Dr. Topal, bu soruların cevabının kolay olmadığını söyledi.
Uzaydan Gelecek Tehlikeleri Önceden Görebilir Mi?
Netflix'in yeni yayınlanan "Don't Look Up (Yukarı Bakma)" isimli filmi de uzayda başıboş dolaşan ve Dünya ile karşılaşmayı bekleyen göktaşlarına yönelik merakı arttırdı.
Adam McKay'in yönetmenliğini yaptığı kara komedi, Dünya'ya çarpmak üzere hızla ilerleyen gezegen katili bir kuyrukluyıldız karşısında insanların verdiği tepkileri konu alıyor. İki gökbilimcinin fark ettiği bu tehlikeyi NASA'nın Gezegen Savunma Koordinasyon Ofisi'ne bildirmesiyle birlikte olaylar başlıyor.
Gezegen Savunma Koordinasyon Ofisi, 2016 yılında kurulan ve herhangi bir çarpışma riski söz konusu olduğunda hükümete, medyaya ve halka zamanında ve doğru bilgi sağlamaktan sorumlu NASA birimi olarak biliniyor. Filmde bu birimin bu tarz bir kriz durumunda nasıl çalışabileceği de tartışılıyor ve akıllara "Dünya'ya doğru hızla ilerleyen, tehlikeli bir göktaşına karşı NASA ne yapabilir, bunu halka açıklar mı?", "James Webb teleskobu bu tehlikeleri önceden tespit edebilir mi?" gibi soruları gündeme getiriyor.
Webb teleskobunun asıl hedefinin asteroid gözlemi olmadığı vurgulayan Dr. Selçuk Topal, teleskobun sahip olduğu sistemler sayesinde istendiği durumda bu işi de gerçekleştirebileceğini belirtti ve "İnsanlığı ciddi şekilde tehdit edecek en büyük ve en olası kozmik tehdit dev bir asteroidin gezegenimize doğru gelmesi olabilir. İstatistiksel olarak, birkaç milyon yılda bir dinozorların yok olmasına neden olacak büyüklükte bir asteroidin gezegenimize çarptığı düşünülüyor" diyerek böyle bir tehdit karşısında asteroidi bir şekilde yörüngesinden saptırmak en iyi seçenek olarak görüldüğünü vurguladı.
Dr. Topal, Dünya'nın böyle bir tehlikeyle karşı karşıya kalması ihtimaline karşılık NASA tarafından DART isimli farklı bir projenin yürütüldüğünü belirterek, "DART görevi başarılı olursa günü geldiğinde gezegenimizi savunmak için hayati bilgilere erişmiş olacağız" detayını paylaştı. Dr. Topal, konuyla ilgilenen bilim meraklılarına, "Kaostan Kozmosa Evrenin Hikâyesi" isimli kitabını tavsiye etti.
'Bu Yarışta Geri Kalmamalıyız'
James Webb projesi NASA, Avrupa Uzay Ajansı ve Kanada Uzay Ajansı ortaklığıyla bugünlere geldi. Profesör Dr. İskender Gökalp, Türkiye'nin vakit kaybetmeden geniş kapsamlı bir iş bölümü yaparak bu alanda daha da önemli işler yapması gerektiğini vurguladı.
Prof. Dr. Gökalp, "Uzay araştırmaları ve teknolojileri konularına Türkiye kararlı bir şekilde giriyor. Türkiye Uzay Ajansı'nın kurulması bunun göstergelerinden bir tanesi. Elbette bu süreç uzun bir süreç. Ancak daha fazla vakit kaybedilmeden kamu kuruluşları, sanayi ve üniversiteler arasındaki iş bölümü ve ortak çalışma kültürünü oturtup destekleyerek, gereken uluslararası iş birliklerini de geliştirerek 'uzay ülkeleri' arasında yer almamız mümkün. Elbette çok çalışmak, bu stratejiyi hayata geçirecek gençleri iyi yetiştirmek, onlara gereken sorumlulukları bir an önce vermek, yurt dışına gitseler bile eğitimlerini tamamladıktan sonra Türkiye'ye dönmelerini sağlamak gerekiyor. Açıkçası hepimizin elini taşın altına koymamız gerekiyor" dedi.