Bismil ovası sadece Diyarbakır'ın değil, belki de bütün bölgenin en verimli topraklarına sahip. Ovada arpa, buğday, mısır, ayçiçeğinin yanı sıra kalitesi yüksek bir pamuk da yetişiyor. Bismil'de arazinin yüzde 95'inde tarım yapılıyor.
Bu kadar geniş, tarım üretimine elverişli ve verimli topraklar insanın başını döndürecek güzellikte. Dicle nehrinin Bismil'den geçmesi, ilçeye ayrıca değer katıyor.
Bismil'in tarihinin de oldukça eski olduğunu hatırlatmak gerekiyor. Şimdiye kadar 9 alanda yapılan kazılar, ilçenin tarihinin 4 bin yıl öncesine dayandığını ve birçok medeniyete ev sahipliği yaptığını gösteriyor.
Toprağıyla, tarihiyle ve Dicle ile cazibe merkezlerinden olan Bismil, 15 Haziran'da arazi kavgasında 9 kişinin öldürülmesiyle gündeme geldi. Türkiye, bu olay nedeniyle Bismil'i konuşmaya başladı.
Ancak bu, Bismil'de arazi anlaşmazlığından meydana gelen ilk kanlı olay değildi.
2013 Yılında 8 kişi öldürülmüştü
Sulu ve kuru tarıma elverişli Bismil'in bereketli toprağına 2013 yılında 8 kişinin kanı dökülmüştü. Başköylü Üstün ailesi ile Karatepeli Ek ailesi arasında arazi anlaşmazlığı nedeniyle çıkan silahlı kavgada Üstün ailesinden 8 kişi öldürülmüş, Ek ailesinden de 4 kişi yaralanmıştı.
Hafızalara kazınan bu kanlı olaydan sonra da benzer kavgalar çıkmış, yine can kayıpları yaşanmış ve birçok insan yaralanmıştı.
Bölgedeki arazi anlaşmazlıkları genellikle akraba aileler arasında meydana geliyor ve kimi zaman Bismil'de olduğu gibi kanlı sonuçlara neden oluyor.
Son olayın yaşandığı Şidadi ve Sarıhüseyin köylüleri arasında da akrabalık bağları var.
Katliamın gerçekleştiği yer
Şidadi (Serçeler) köyü ile Sarıhüseyin mezrasının arasındaki mesafe 3, bilemediniz 4 kilometre. 9 kişinin öldürüldüğü tarla, bu iki yerleşim merkezi arasında. Küçük bir köprüyü geçtikten sonra trafik levhaları sağda Sarıhüseyin mezrasını, solda Şidadi köyünü gösteriyor.
Neredeyse iki köyün tam ortasında bulunan tepedeki yanık ekinler de, katliamın yaşandığı yeri…
Alyamaç ve Taş aileleri arasında ihtilafa ve sonunda katliama neden olan arazi bu tepede bulunuyor.
Tepede, yanık ekinlerin üzerinde duran beyaz araç ise, sonradan fark ediyoruz, polislerin kullandığı gözaltı aracı.
İki köyde bir garip taziye
HDP'nin oluşturduğu heyetle birlikte giriyoruz Sarıhüseyin mezrasına. Alışılagelmiş taziye çadırı ya da taziye evinde karşılanmıyor heyet. Bir evin gölgesinde yüzlerce sandalye dizilmiş. Öldürülenlerin yakınları olduğunu düşündüğümüz birkaç kişi heyeti burada selamladı. İmam burada Fatiha okuttu. Çaylar ve sular burada dağıtıldı gençler tarafından.
DBP Eşbaşkanı ve Mardin Milletvekili Saliha Aydeniz burada konuştu ve köylüleri barışa davet etti. Ancak kesif bir sessizlik vardı köyde. Herkes sessizce dinledi Aydeniz'i. Kimse ağzını açıp konuşmayacak gibi görünüyordu. Aydeniz konuşmasını bitirip oturduğunda dinleyenlerden biri, kendisine seslendi. "Davaya oturanlar ne olursa olsun kalkmamalı" dedi adam. Şöyle bir eleştirisi vardı: Katliam gerçekleşmeden önce iki aile arasındaki husumeti gidermek için araya girenler olmuş ancak sonuç alınamayınca geri çekilmişlerdi. Adamın eleştirisi bu süreçte yer alanlara yönelikti. Sesinde çaresizlik, öfke ve en çok acı vardı. Yerine kayyım atanan Bismil Belediyesi Eşbaşkanı Orhan Ayaz, sarılarak sakinleştirdi adamı.
Şidada ise heyet taziye evinde karşılandı. Burada daha büyük bir sessizlik var gibi görünüyordu. İmam Fatiha okuttu, çaylar ve sular dağıtıldı. Siyasetçiler bu kez konuşma yapmadı. Çünkü denildiğine göre kavgada öldürülenlerin birinci dereceden akrabaları yoktu taziye evinde.
Taziye evinin gölgesinde köylüler kendi aralarında konuşuyorlardı. Biri, "Ekinler askerden destek alınarak biçilmeli" diyordu. Yüzlerce, binlerce dönüm arazideki ekili alan biçilmeyi bekliyordu. İçinde bulunulan durumda kim yapacaktı bu işi? Köylüler, bir imece usulü düşünüyordu. Ancak ekinler açılan yaraya merhem olabilecek miydi? Bunu onlar da bilmiyordu.
Yara nasıl açıldı?
Alyamaç ile Taş aileleri arasındaki anlaşmazlık, 369 dönümlük tarla için başladı. Tarla, iki ailenin dedelerinden kalmıştı ve Alyamaç ailesi bu tarlayı yıllardır ekip biçiyordu.
Taş ailesi tarlada hak iddia edince mahkemelik oldular. Bismil yerel mahkemesi Taş ailesini haklı bularak tarlanın 123 dönümünü onlara verdi. Alyamaç ailesi ise bu kararı istinafa götürdü. İstinaf mahkemesinde de yerel mahkemenin kararına uygun bir karar verildi. Dava Yargıtay'a taşındı.
Bütün bu süre içinde iki aile zaman zaman karşı karşıya geldi ve küçük çaplı denilebilecek kavgalar oldu. Kolluk ifadelerini alarak serbest bıraktı.
Bu arada husumeti gidermek için Bismil'deki kanaat önderleri devreye girdi. Ancak onların çabası da sonuç vermeyecekti.
‘İki aileye 4 plan sunduk’
Bismil Kanaat Önderleri Derneği Genel Sekreteri Nufer Şen, "Bugüne kadar belki bin aileyi barıştırdık" diyor.
Derneği 2020 yılında gönüllülerden oluşan bir grupla kurduklarını hatırlatan Şen, sadece Bismil'de değil, bölgenin birçok ilinde barış için emek harcadıklarını vurguladı.
Dernek, Taş ve Alyamaç ailelerinin uzlaşarak barışması için de girişimlerde bulunmuş. Sorunun çözülmesi için iki aileye 4 seçenek sunduklarına dikkat çeken Şen, ortak bir noktada buluşturamadıklarını söyledi. Şen, "İki tarafın da hakemliğimizi kabul edip sunduğumuz plana göre davranması gerekiyordu. İki tarafı da memnun edeceğini düşündüğümüz 4 plan sunduk. Ancak bu planlardan birine bir taraf tamam dediyse öteki kabul etmedi. Aylarca uğraştık, köyler arasında mekik dokuduk ama olmadı. Sonunda biz de çekilmek zorunda kaldık" dedi.
Şen, ayrıca mahkemeye taşınan birçok arazi anlaşmazlığının sürüncemede kaldığına dikkat çekerek, "Bakın mesela 1950'lerden bu yana devam eden toprak davaları var. Mahkemeler hızlı davranmadığı için olaylar buraya kadar gelebiliyor. Halbuki mahkeme sayıları artırılabilir, istinaf mahkemeleri ile Yargıtay bu davalara daha hızlı bakabilirse böyle acı olaylar belki hiç yaşanmayacak. 'Gecikmiş adalet, adalet değildir' diye bir söz var. Bölgedeki bu olaylara bakınca bu söze katılmamak mümkün değil" diye konuştu.
Şen, Taş ile Alyamaç aileleri arasındaki olayın daha da büyümemesi için herkesin elinden geleni yapması gerektiğini söyledi: “Kanaat önderleri, sivil toplum kurumları, vali ve herkes bu olaya el atmalı. Yoksa maalesef daha vahim olaylar yaşanabilir.”
Yerine kayyum atanan Bismil Belediyesi Eşbaşkanı Orhan Ayaz ile de görüştük. Ayaz ise katliamda devletin sorumluluğuna işaret ediyor. Bu iddiasına gerekçe olarak da mahkemelerin karar almakta gecikmesini gösteriyor. Ayaz, "Birçok vicdanlı yargıç vardır mutlaka ve onlar böyle arazi davalarını kısa sürede çözmek istiyorlardır. Ancak devletin bir sistemi var ve bunun dışına çıkamıyorlar. Nedir bu sistem? İşte gördüğümüz gibi birçok arazi davası yıllarca sürüyor. Dava bu kadar uzayınca insanlar kavga ediyor, birbirlerine düşman oluyor ve sonuçta böyle vahim olaylar meydana geliyor" ifadelerini kullandı.
Arazilerin toplulaştırılmasını da eleştirerek, şunları söyledi: "Toplulaştırma yapılırken araziletin sınırları değişiyor. İnsanların 50 yıldır ekip biçtikleri toprak başkasının eline geçiyor ya da hiç bilmediği bir toprağa sahip oluyor. Bu durumda insanlar yıllardır tanıdığı, neye ihtiyacı olduğunu bildiği toprağı tercih ediyor. Husumetlerin çıktığı noktalardan biri de budur."
‘Silahlanma yarışı var’
Taş ve Akyamaç ailelerinin bireyleri arazide ağır silahlarla öldürmüşlerdi birbirlerini. Olayın ardından, "Köylüde bu kadar ağır silah neden bulunur?" gibi haklı sorular soruldu.
Aynı soruyu Ayaz'a da sorduk. Orhan Ayaz, bunun da bir devlet politikası olduğunu belirterek, şunları söyledi: "Devlet silahlanmayı teşvik ediyor ve bölgede bir silahlanma yarışı yaşanıyor. Devlet kimde hangi silah var biliyor ve bunları isterse bir günde toplar. Ancak bunu yapmıyor ve önüne gelene silah ruhsatı veriyor. Her evde bir silahın bulunmasının sonucu da insanların birbirini öldürmesi oluyor."
HDP barış heyeti oluşturacak
İki aileden 9 kişi öldü. Peki bundan sonra ne olacak? Kan davası devam mı edecek? İki aileden de oy alan HDP, kan davasının önüne geçmek için ne yapacak?
HDP'nin bugüne kadar birçok kan davasını bitirdiğini hatırlatan Ayaz, "Olay bu aşamaya gelmesin diye Kanaat önderleri devreye girmiş ancak sonuç alamamışlardı. Şimdi en kısa zamanda, içinde HDP'li siyasetçilerin, din alimlerinin ve kanaat önderlerinin bulunduğu bir barış heyeti kuracağız. Daha fazla insanın ölmesinin önüne geçmek için üstümüze düşeni yapacağız" dedi.