Yaşananlar geride kalsa da etkileri sürüyor. Bugün Diyarbakır’da harabeye dönen Sur mahalleleri, Hevsel Bahçeleri ile UNESCO’nun koruması altında olan bölgedeki yeni imar planına ilişkin değerlendirmede bulunan Mimarlar Odası Diyarbakır Şube Eş Başkanı Şerefhan Aydın, bir önceki planda tarihi yapıyı bozmamak adına bazı kriterler getirildiğini hatta tüm koruma amaçlı imar planlarının buna göre düzenlendiğini ancak yeni planda buna uyulmadığını belirtiyor.
Aydın, yıkımın önceki imar planına uygun yapılmadığını söylüyor. Zamanında dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu koruma planını referans alacaklarını ifade ettiklerini hatırlatan Aydın, şimdi ise 5-6 mahallede yıkımın gerçekleştiğini ve bunların imar planına göre yapılmadığını belirtiyor. Yasaklı mahallelerinin tamamının yıkıldığını söyleyen Aydın, “Şuanda yıkım sürüyor ama yıkım sadece zarar gören hasarlı yapılarda yapılmadı. Bunların yüzde 20-25 i hasarlı görünüyordu, şimdi ise nerdeyse yüzde yüzünü tamamlayacaklar” diyor.
“Cumbalar yok, pencereler yanlış açılmış, kaplamalar bazalt”
“Çatışmadan etkilenen yapıları temizledik. O yapıları yıktık, kaldırdık” şeklinde söylenenlerin doğru olmadığını belirten Aydın, “Tamamen dokudan bağımsız, eski dokuyu andırmayan, betonarme binalar yapılıyor” diyor.
Aydın, Sur’daki kamulaştırmanın tarihi yapıya etkisini Aydın şöyle anlatıyor: “Eski yapılar, tarihi yapılar, hepsi tamamen taştan yapılmıştır. Kaplama falan değil. Bunlarınki sadece kaplama yapıp yansıtmaktır. Mesela cumba dediğimiz bir konsol çıkıntı vardır eski mimari yapılarda. Şu an yine sözde onu yapıyorlar ama eski dokudan bağımsız. Yanlarında eski tarihi yapılarda da iki yanında pencere var. Bunlar iki yanında pencere açmamışlar direkt önünden açmışlar. Önünden açtığında eski Sur sokaklarda sokaklar dar olduğu için önden pencere açıldığında diğer evin içini görüyorduk. Onun için bu yapılmıyordu. Yanlardan açılıyordu ki sokak görünsün. Hala deniyor ki ‘biz koruma amaçlı imar planına göre yapıyoruz’ ama bakıyoruz ki alakası yok.”
“Tarihi yapılar karakola dönüştürülmüş!”
Aydın, imar planında karakol için sokakları genişlettiklerini de belirterek şöyle konuşuyor: “Bu planı yeni yapmışlar. Tek değişen karakollara giden yolları değiştirmişler. Karakol için 15- 20 metre kadar genişlikte olan sokaklar yapmışlar. Eski imar planı bunu reddediyor. Sağlık ocağı, okul, eski tarihi yapıları karakola dönüşmüş durumda”.
Karakolların etrafı 8 metrelik beton ve taş duvarlarla örüleceği ifade eden Aydın, “Düşünsenize Sur’un içinde evler olacak varsayıyoruz ve etraflarında 8 metrelik surlarla örülecek, Sur içinde Sur. Böyle tezat bir durum. Bu planı yeni yaptılar ve biz buna itiraz ettik” diye konuşuyor.
Sur’daki tarihi yapılara müdahale bununla da kalmıyor. Geniş avlulu yapılar da artık yeni imar planına göre Sur’da yer almayacak. Aydın bu durumu şöyle değerlendiriyor: “Yeni yapılacak yapılarda kesinlikle yapının etrafına bahçe duvarı yapılamayacak ağaçlar dikilemeyecek direkler ışıklar olamayacak. Yani o eskiden mahremiyet dediğimiz alanı olan avlulu evler tamamen yok olacak bu plan uygulanırsa.”
“Sur’un ruhu yok edilecek…”
Hevsel bahçelerinin hemen yanında bir planın yer aldığını belirten Aydın, bu yeşil alanın üzerine kafeler ve restoranlar yapılacağını söylüyor. Aydın, “Buradaki tahribat, UNESCO’nun koruması altında olan Hevsel bahçelerine de zamanla yansıyacak. Burası UNESCO’nun tabirine göre Hevsel bahçelerinin tampon bölgesidir” diyor. UNESCO’dan yapılan açıklamaya göre sadece surların koruma altına alındığını söyleyen Aydın, “UNESCO buna dayanarak sessiz kalıyor oysa ki eğer Sur’un içerisindeki yapılan olmazsa Sur’un da hiçbir anlamı yoktur. Sur içindeki yapılan oradaki kültürel ve tarihi dokunun ruhunu oluşturuyor” ifadelerini kullanıyor. Ruhsuz bir bedenin yürüyen cenazeye benzediğini ifade eden Aydın, “Eğer ki o yapılar yıkılıp tahrip edilirse Sur ruhsuz kalacaktır” diyor.
“Kürdistan’daki yıkıma sessiz kalıyorlar”
Yeni imar planına karşı bir sessizliğin de olduğunu vurgulayan Aydın: “ İlginç bir sessizlik var. Burada insanların yaşam alanları yok edildi. Yüz binlerce insan zorla yerinden edildi. Bölgenin birçok yerinde bu durum böyle. Örneğin Nusaybin’in yüzde 40- 45’i dümdüz edilmiş. Suriye bile bu durumda değil şu anda ama ne basında yer alıyor, ne de dünya buna bir refleks gösteriyor. Tüm bunlar Kürtlere yapıldığı için ve yıkım Kürdistan’da olduğu için böyle bir sessizlik içine girdiklerini anlıyoruz” değerlendirmesinde bulunuyor.
“Bir yapı bu kadar kimliksizleştirilebilir mi?”
Aydın, yapılara yönelik kimliksizleştirmenin söz konusu olduğunu belirterek şöyle konuşuyor: “Özellikle bu hükümet döneminde çok sistematik bir yönelim var. Var olanı yıkıp kendi olanını yapma hevesi, eğilimi, bir hayali var. Örneğin Selçuklu’nun ya da Osmanlı’nın da bir çizgisi vardır ama AKP, TOKİ mantığı ile hareket ediyor ve bir şekilde kimliksiz yapılar oluşturuyor. Bu kimliksizlik onların kimliğidir de diyebiliriz aslında TOKİ yapılarına baktığımızda İstanbul’da da Hakkâri’de birbirinden hiçbir farkı yok. Cephesinden tavanına kadar… Bir yapı bu kadar kimliksizleştirilebilir mi?”
“Halk çaresizlikten kabul ediyor”
Aydın, tüm bu yeni yapılaşmanın halkta hiçbir karşılığı olmadığının da altını çizerek sözlerini şöyle sürdürüyor: “ Halk eğer kabullenmek zorunda kalıyorsa çaresizliktendir. Tasvip ettiği, kabul ettiği anlamı taşımıyor yani. Ama bir kaos dönemindeyiz. Karanlığın en güçlü olduğu zamanlardayız. Karanlığın ise hemen sonrasında bir aydınlık vardır. Biraz da o umutla karanlıktan sonra gelecek olanı bekliyoruz.”
BM: Sur’daki çatışmalarda 2 bin kişi hayatını kaybetti, 500 bin kişi göçe zorlandı
Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi, Kürdistan’daki çatışmalı süreçte 2 bin kişinin hayatını kaybettiğini, 500 bin kişinin yerinden edildiğini açıkladı. Temmuz 2015 ile Aralık 2016 tarihi arası verilerin açıklandığı raporda ayrıca BM İnsan Hakları Komiserliği’ne bağlı heyetin bu kentlere giremediği belirtiliyor. BBC’de yayınlanan raporda, uydu görüntüleri ve bölgede yaşayanların tanıklıkları yer alıyor.
BAS GAZETESİ