Kürd toplumu yaklaşık yüz yıldır Kürdce anadilinde eğitim hakkına ve olanağına sahip değil. Geçen yüz yıl boyunca konuşucu sayısında ve konuşucuların dilin zenginliğini kullanmasında azalma devam etti. Zazacanın tehlikede olduğu raporlara yansıdı. Bu gerilemeyi telafi etmek için iktidar ve muhalefetin ortak ve kendiliğinden karar alması gerekirken, açıklamalar ve uygulamalar tersini söylüyor. Kürdce konusunda iktidarın ve muhalefetin en büyük partilerinin açıklamaları örtüşüyor. Bu açıklamalardan şu sonuç da çıkarılabilir: İktidar ve muhalefet Kürdce konusunda hemfikirdir. Halbuki, umut verici ikinci bir adım olarak tüm Türkiye’de her okul kademesinde Yaşayan Diller ve Lehçeler dersi zorunlu hale de getirilebilirdi, halen de getirilebilir. Aksine, her seçmeli ders tercih döneminde yaşanan aksaklıklar, bazı Halk Eğitim Merkezlerinde Kürdce sınıfı açma girişimlerinin gerçekleşmemesi, yerel yönetimlerin çekinikliği, seçmeli Kürdce dersini tercih eden öğrenci sayısı ile atanan Kürdce öğretmen sayısının uyuşmazlığı yıllardır devam etmektedir Bu süreci değiştirebilecek yani Kürcdce anadilinin resmileşmesini ve eğitimin başlamasını sağlayacak seçmen Kürd ebeveyn direnci, tutumu çok zayıftır.
Diyarbakır Eğitimi İzleme ve Reform Girişimi (DİERG), bölgesinde yaşayan Kürdler için “Türkçe ve Kürdce anadilinde eğitim” ve bölgesi dışında yaşayan anadili ve/veya babadili Kürdce olan çocuklar için de haftada 2 saatlik “seçmeli Kürdce derslerinin okul öncesinden üniversiteye dek zorunlu hale getirilmesini” önermektedir.
Sivil toplum kuruluşları, düşünce kuruluşları sivil demokratik söylem ve yöntemlerle etki oluşturarak sonuç almanın yollarını dener. DİERG de bunu yapmaya çalışıyor; bir taraftan Kürd toplumunu Kürdceyi sahiplenmesi ve yaygınlaştırması için bilgilendirirken, cesaretlendirirken, diğer taraftan Kürdceye karşı olanlara karşı Kürdcenin doğal toplumsal hak olduğunu belirtiyor ve dahası, yasa koyucuları etkilemeye çalışıyor. Geçmişte Kürdcenin şiddetle ve terörizmle anılmasının verdiği çekinikliği, tedirginliği, önyargıları aşmaya çalışıyor. Seçmeli ders tercih dönemlerinde kampanyalar düzenliyor, düzenlenen kampanyalara destek veriyor, açıklamalar yapıyor. Bu kısıtlı olanaklarla yapılan kampanyalar sayesinde TBMM içinde ve dışında birkaç parti Kürdce eğitim ile ilgili olumlu açıklamalar yaptı. Oluşturulan bu hafif etki sayesinde bu açıklamalar yapıldıysa; Kürd seçmen Kürdceyi tek ve ortak talep haline getirdiğinde oluşacak etki sonuç aldırabilir.
Zazaca ve Kurmanccayı içeren Kürdce anadili TBMM’nin ortak kararı ile yasaklandığı için ancak ortak karar ile resmi dil haline gelebilir. Oy kullanacak Kürd bireyleri yaklaşan seçimlerde bunu tek talep olarak belirleyebilir.
Yaklaşan seçimde meclise girmek isteyen her bir parti, Kürdce adının anayasada açıkça anılarak resmi dil olacağını seçim gününe kadar ilan etmezse; DİERG, Kürd seçmenlerinin sandığa giderek oyunu geçersiz hale getirmesini öneriyor. Sandığa gitmek Kürd toplumunun seçimlerle bir sorununun olmadığını ifade edecek, ancak oyunu geçersiz kılmakla huzursuzluğunu ve talebini somutlaştıracaktır. DİERG bu tutumu diğer Yaşayan Diller ve Lehçelerin konuşucusu seçmen için de önermektedir. Bu makul ve gecikmiş tutum, sivil demokratik bir tepkidir.
DİERG, Kürdcenin resmi dil haline getirilerek bölgede Kürdce ve Türkçe anadilinde eğitim başlatılması için Kürdlere ve Kürdce dostlarına ortak tutum almasını önermektedir. Ortak irade ile Kürdceyi yasaklayan ve ardından birkaç iyileşme sağlayan meclis, yine ortak irade sergileyip bölgede iki dilli yani “Kürdce ve Türkçe anadillerinde eğitim” başlatmazsa; Kürd seçmen ve Kürdce dostu seçmen sandığa gidip oyunu geçersiz kılarak kendi ortak iradesini sergileyebilir.
DİERG, seçime bir ay kalıncaya kadar partilere anadilde eğitim çağrısı sürekli anımsatacak; eğer partiler ortak irade sergilemezse, son bir ay boyunca Kürd ve Kürdce dostu seçmene ‘Anadilim de Yoksa, Oyum Geçersiz’ tutumunu seçenek olarak önerecektir.
Diyarbakır Eğitimi İzleme ve Reform Girişimi