İki gün sürecek genel kurulun açılış konuşmasını yapan DTK Eş Başkanı Selma Irmak Kürtlerin önünde başka yolların da olduğunu söyledi.
Türkiye\'nin tarihi bir kırılmadan geçtiğini, HDP’nin öz yönetimi halkların meşru bir talebi olarak kabul ettiğini vurgulayan HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş \"Köle gibi mi, yoksa insan onuruyla mı yaşayacaksınız? Öz yönetim küçümsenemez, katliama karşı hendekteki, barikattaki duruş ve kavrayıştır. \'Bunu aklından bile geçirenleri yok edeceğim\' diyenlere hendek barikat çok değil. Ne yapacaklardı peki?\" şeklinde konuştu.
DTK\'nın eş başkanı Hatip Dicle Demokratik öz yönetim modelinin Türkiye’nin tüm sorunlarını çözeceğini kaydettiği konuşmasında \"dağlarda kaybedenlerin şehirlerde de kaybedeceğini\" dile getirdi.
\"6 aylık bebek Meral Cizre\'de katledildi. Dedesi, ninesi tarandı\" diye konuşan DTK\'nın diğer eş başkanı Selma Irmak, sözlerini şöyle sürdürdü:
Selma Irmak, \"Gelin siyasi yollarla, müzakere yollarıyla Kürt halkının isteklerini tartışalım. Kürt artık statüsüz yaşamak istemiyor. Dilinin dışında eğitim görmek istemiyor. Varlığını ortaya koymak istiyor. Müzakereye hazırız. Bu yol olmadı, önümüzde başka yollar da var. Bugün de bunu tartışacağız. Bunlara karşı koymak, isyan etmek haktır. Son kez elimizi uzatıyoruz. Bu yüzyıl bizim yüzyılımızdır. Kendi kararımızı kendimiz vermek istiyoruz. Tek Kürt kalsa bile öz yönetimden vazgeçmeyeceğiz.\"
Genel kurulda konuşan Sabahat Tuncel \"Türkiye’yi yönetenler ülkeyi krizden ve kaostan çıkarmak istiyorlarsa, Kürt ve Kürdistan halklarına bir çözüm sunmak zorundalar. Kürtler sadece yaşam hakkı için değil onurları için de savaşıyor\" derke Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Başkanı Kamuran Yüksek, Kürt halkının yeniden tarih sahnesine çıkışının engellenmeye çalışıldığını savundu.
Kürtlerin son virajı
Cumhuriyet yazarı Ayşe Yıldırım, dün gerçekleşen Demokratik Toplum Kongresi’ndeki (DTK) izlenimlerini kaleme aldı.
Kürt hareketinin öz yönetim ilan etmekte kararlı olduğunu dile getiren Yıldırım hareketin bunun bedelini ödemeye hazır olduğunu ilan ettiğini söyledi.
Osmanlıdan bu yana İlk Meclis dışında Kürtlerin hep inkâr ve imha politikalarıyla karşı karşıya bırakıldığını, AKP’nin de aynı politikada ısrar ettiğini vurgulayan Yıldırım, Özyönetim\'e dair isteklerin bir kısmı için anayasa değişikliğinin şart olduğunu belirtirken “Başbakan’ın anayasa görüşmeleri için aldığı randevuyu iptal etmesinin işi çıkmaza soktuğunu\" dile getirdi.
Ayşe Yıldırım’ın Cumhuriyet’te bugün (27 Aralık 2015) yayımlanan “Kürtlerin son virajı” başlıklı yazısından öne çıkan bölümler:
Diyarbakır’ın göbeğinde 26 gündür abluka altında olan Sur’daki çatışmalar şiddetlenirken 7 kilometre ötede Kürtler tarihi bir toplantı yapıyordu.
Kürsüye çıkan eş başkanlar bu kez kararlıydılar. Toplantı bir kırılma noktasının işaretiydi. 200 yıldan beri bu topraklarda yaşam mücadelesi veren Kürt halkı kendisini yönetebilme iradesini istiyordu. Bunun Türkiye için “son şans” olduğu vurgusu hâkimdi konuşmacıların sözlerine ama bir tehdit değil uyarı olduğunun altını çiziyorlardı.
Batıda yaratılan “DTK toplantısında hendek ve barikatların gerileteceğine ilişkin bir karar çıkacağı” beklentisinin aksine o barikatları yaratan anlayışa kızgınlık dile getiriliyordu. HDP EŞ Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Barikat ve hendekler öz yönetim için kazılmadı. Katliamlara karşı kazıldı. Öz yönetim isteği yüzyıllardır var” diyordu.
DTK Eş Başkanı Hatip Dicle toplantının öz yönetim talebini anlaşılır kılmak için yapıldığını, eğitimden sağlığa hangi yetkilerin özerk bölgelere verileceğini tartışacaklarını söylüyordu. Aslında karar alınmıştı. Bugün açıklanacak bildirgeyle öz yönetim ilanı yapılacak. Dicle’nin dediği gibi toplantıda sadece bunun çerçevesi tartışılıp çizilecekti. Öz yönetim mi demokratik özerklik mi tartışmalarına da açıklık getiriyordu Dicle, “Demokratik özerklik, öz yönetim, muhtariyet, otonomi hepsi aynıdır”.
Çerçevenin sınırlarına dair ipuçlarını da HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş ile DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek veriyordu.
Yüksek, bölgeler parlamentosu yapılanmasından, yetkilerin bölgelere devredilmesinden söz ederken Demirtaş 2 temel mevzudan bahsediyordu: “Kürtlerin siyasi statüsü. Kürtler, Kürdistan ve Türkiye için idari yönetim modeli. İkisi de özerklikle ilgili.”
Erdoğan’ın yıktığı Dolmabahçe mutabakatında da yerini almıştı aslında. Hatip Dicle 2014 Kasım’ında kendisiyle yapılan bir söyleşide de açıklamıştı Öcalan ile devlet yetkililerinin öz yönetimi konuştuklarını:
“Bunlar Sayın Öcalan tarafından devlet heyetiyle tartışılan konulardır. Ve olumlu baktıkları yönünde izlenimlerimiz vardır. Hatta Sayın Öcalan’ın iki konu üzerinde yasa çıkmasını istediğini biliyorum.
Birincisi, Yerel Yönetimler Özerklik Yasası, ikincisi, Sivil Toplum Yasası. Sivil Toplum Yasası, sivil toplum çalışmalarının yasallaştırılmasını hedefliyor ve bunun üzerine İçişleri Bakanlığı’nda bir çalışma olduğunu biliyoruz.”
Demirtaş, Dolmabahçe mutabakatıyla, “Tam onu konuşmaya başlayacaktık ki kıyamet koptu” derken bunu anımsatıyordu.
Evet, Kürt hareketi bugün öz yönetimde kararlı ve bunun bedelini ödemeye hazır olduğunu ilan etti.
İsteklerinin bir kısmı için özellikle de siyasi statü için anayasa değişikliği şart. Ama Başbakan’ın anayasa görüşmeleri için aldığı randevuyu iptal etmesi işi çıkmaza soktu.
Dünkü toplantıyı KCK Yürütme Konseyi üyesi Murat Karayılan’ın “Özerklik yoksa birlikte yaşamak yok” sözleriyle değerlendirdiğimizde Türkiye’yi daha da zor günlerin beklediğini söylemek kaçınılmaz.
Başbakan’ın randevuyu iptal ettiği haberinin ulaştığı salonda Demirtaş’ın verdiği yanıt da kongrede altını çizdiği “bedel ödemeyi” pekiştirecek nitelikteydi:
“Aynı masaya oturmaya gerek yok diyor Başbakan. Neden aynı masaya oturmaya gerek kalmamıştır çünkü direniş giderek bütünleşmekte, giderek tek vücut, tek yürek, tek ses halinde ilerlemektedir. Yani ‘Siz hendek, barikat, direniş, özerklik yanlıştır demeyecekseniz. Biz sizinle neyi görüşeceğiz’e getirmeye çalışıyor.
Bedelleri ne olur bunu düşünecek durumda değiliz. Sonucu, zaferi ne olur, buraya bakalım. Bedel bundan daha fazla olmaz. Öldürdükleri insan sayısı artar, bunu biz durdurmaya çalışıyoruz ama bu olacak diye insan onurundan vazgeçmez herhalde.”