Anf\'de yer alan habere göre;PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, gündemdeki gelişmelere ilişkin konuları Med Nüçe’ye yaptığı değerlendirme de şunlardan bahsetti;
Türkiye’nin dört bir yanında tüm toplumsal kesimler üzerinde faşist terör kol geziyor. Bütün bunların olduğu bir ortamda, Meclis’e yansımaması olamazdı. Doğal bir şekilde Meclis’e yansıdı. Dokunulmazlıkların kaldırılmak istenmesi de bu faşist terör uygulamasının bir parçası olarak gündeme geliyor. HDP milletvekillerine saldırı da bunun bir parçasıdır.
\'\'Susturun onu” deniliyor ve susturuyorlar. İşte İmralı’da da bir yılı aşkın süredir Öcalanı susturuyorlar. Zaten en ağır tecrit altındaydı. Bir yıldır hiçbir görüşme yaptırmıyorlar. Eğer bir basın organı, özgürce birkaç kelime söylüyorsa hemen kapatıyorlar. Hemen tutuklayıp hapse koyuyorlar, ihanet ile yargılıyorlar. Terörist diyor, hain diyor ve devleti üzerine sürüyor. Bir defa iktidar gücünü ele geçirmiş, istediği şekilde kullanıyor.
Ama, Erdoğan bilmeli ki, yaptığı şey tehlikelidir. Sen eğer iktidar gücünü siyasi mücadelenin aracı yapıp bu şekilde kullanırsan, başkaları da onu yapar. “PKK şiddeti siyaset aracı olarak kullanıyor, bundan vazgeçsin.” Eğer PKK yüzde 1 kullanıyorsa, AKP ve TC devleti yüzde yüz kullanıyor.
Diğer yönden bakarsak Demokratik Toplum Kongresi Eşbaşkanı Hatip Dicle’nin açıklaması önemli ve anlamlı. Bizce de ciddiye alınmalı. Hatip Dicle, uzun süredir bu mücadele içerisinde olan bir kişi, Diclenin bahsetiği kopuş işte buradan ileri geliyor. Eğer sen bu kadar baskı yaparsan, elbette Kürt çare arayacaktır. Varolma ve özgür yaşama çaresi arayacak. Sana mecbur değil, muhtaç değil. Sen gücü kullanıyorsun, o da güç edinir ve sana karşı kullanır. Bir de sana köle olmak zorunda değil, dediğini yapmak zorunda değil. Birlik oluşturursan, karşındakini dinlersen, bir ortaklığa gitmeyi öngörürsen, seninle birlik olur. Karşındakine söz hakkı, yaşam hakkı ve özgürlüğü tanırsan seninle birlikte yürür.
Ben “Kürtler ayrılırlar” demiyorum. Kürtler direnir ve AKP’yi yıkarlar. Kürtler Türk’le birleşir, zulmü uygulayan gücü yıkarlar. Kürtler, daha fazla direnişe geçer, daha çok mücadele eder, daha çok dağa çıkar, daha çok örgütlenirler. Kendi varlık ve özgürlük mücadelelerini daha fazla yürütürler. Dostluk ve ittifak kurarlar.
Kalkan\'a göre yapılmak istenenlerde Suriye’ye, Rojava’ya müdahalenin kapısını açık tutma, zemini oluşturma girişimi olarak değerlendirenler var. Bu gerçek olabilir. Örneğin Efrîn saldırısı için hazırlık yapıyor olabilir. Bir tehdit de olabilir: Türk ordusu Suriye’ye girecek, Rojava’ya girecek! Evet, girebilir de. Fakat bunun öyle söylendiği kadar kolay olduğunu sanmamak lazım. Bunu dünya da kolay kabul etmez, Suriye ve Rojava da böyle bir müdahaleye, Genelkurmay Karargahı’nın merdivenleri üzerindeki kırmızı halı gibi halı sermemiştir. Girebilir ama girmenin bir bedeli var. Çıkıp çıkamama sorunu da var. Girip de çıkamayanlar çok oluyor. ‘Bağdat’a sefer olur, zafer olmaz’ denilirdi ve bunlar eski Osmanlı sözleridir. Türk ordusu için de her zaman akılda tutulması gereken sözlerdir.
Kürdistan’da soykırım uygulayan devletler birbirleriyle ölüm-kalım savaşında bile olsalar Kürtlere karşı ortak mücadele etmek için sürekli görüşme halindeler. Gizli görüşmeler yapıyorlar, ilişki ve ittifak geliştiriyorlar. Ahmet Davutoğlu’nun Tahran’a gidip İranlı yöneticilerle görüşmesinin esas amacı Kürtlere karşı ortak tavır geliştirmek içindi. Ve o konuda anlaşma yaptılar da. Halbuki Yemen ve Suudi üzerinden neredeyse savaşa gireceklerdi. O çatışma devam ederken bile Kürtler söz konusu oldu mu, birlik olabiliyorlar. Onun ardından Türk uçakları hep Rojhilatlı örgütlere hava saldırıları yaptılar.
Bunların yanı sıra yapabildikleri kadar ortak operasyon yapıyorlar. O da yetmedi, İran gitti Qamışlo’yu da vurdu, YPG ile çatışmaya girdi. Duzxurmato’yu vurdu, KDP ve YNK’yle çatışmaya girdi. Dikkat edilirse bütün Kürtlerle AKP de, İran da çatışmaya giriyor. Kürt düşmanı zihniyet ve siyaset bu saldırıları yaptırtıyor.
Şimdi Duzxurmato’ya saldırı sonrası kimi KDP’li yöneticilerin “İran tehlikesi var. Kürtler birlik olmalı” diye açıklama yaptıklarını duyduk. Bu açıklamanın ayrıntısını bilmiyoruz ama, ‘rojbaş’ demek lazım. PKK aylardır bu konuda feryat ediyor: Hem tehlikeyi gösteriyor, hem de “imkanlar var, doğru kullanalım” diyor. PKK karşı bu kadar saldırı yapılırken, kendilerine karşı saldırı yapıldığında “birlik olalım!” demenin ne anlamı var. Kürtler yaşananlardan ders çıkarmayı bilmeliler. Hewler’de yönetim olabilir, Qamışlo’da bir yönetim kurulabilir. Ama burada yönetim olanlar sanmasın ki, her şey güllük gülistanlık oldu, güvenlikleri sağlandığı ve orada ebediyen yönetim olarak kalacaklar. PKK direndiği için oralarda yönetim olunabiliyor. PKK direnişi olmasa o yönetimler bir gün bile ayakta kalamazlar. O halde PKK direnişine sahip çıkmak, PKK’nin direniş çizgisinde birlik olmak, ortak bir demokratik Kürt stratejisi oluşturmak ve o strateji temelinde ki, buna Kürdistan Ulusal Kongresi dedik, bu strateji temelinde siyaset yapma dışında Kürtler tehlikeleri önleyemezler. diye belirtti.
Tam olarak bilmiyorum, ama eğer gerçekten Suriye yönetimi dolaylı yoldan da olsa, gizli de olsa AKP ile görüşme yapıyorsa, sadece yazıklar olsun derim. Siyaset olur ama bu siyaset falan değildir. Herkes durumunu iyi değerlendirmeli. AKP oyunları iyi görülmeli. Sözde Türkiye ve İran, Suriye ve Esad yönetimi konusunda karşı karşıya görünüyordu. Aslında Kürtleri engellemek için hep birlikte hareket ettiler. Biz onun farkındayız. Oradan dolayı Suriye yönetimi “ben de buna dahil olayım, Kürtlere karşı çıkalım. Kürtleri bastırarak yeniden birlik olalım” diyorsa, AKP’nin faşizmi çökerken kendisi de çöker.
Yine İran ve Suriye ile işbirliği yapmak isteyebilir. Bu tehlikelidir, bunu da iyi görmeliler. Demokratik Suriye için de, özgür Rojava için de tehlikelidir. Bu oyun ve tehlikelere karşı her zaman uyanık olunmalı ve ona karşı çıkabilmek lazım. Bunun için de demokratik Rojava sistemi, kanton düzeni Suriye için çok önemliydi.