Geri dönüşte engel: Mayın ve koruculuk

Güneydoğu’da 1990’lı yıllarda boşaltılan köylere geri dönüşler çözüm süreciyle birlikte hızlandı.
06.07.2014, Paz - 13:11
 Geri dönüşte engel: Mayın ve koruculuk
Haberi Paylaş
Güneydoğu’da 1990’lı yıllarda boşaltılan köylere geri dönüşler çözüm süreciyle birlikte hızlandı. Kimi \'zorunlu göçzede\' köylerine geri yerleşti, kimileriyse sadece yaz aylarında gidiyor. Çoğunluk ise henüz hiçbirşekilde geri dönmedi.
Göçle ilgili çalışmalar yürüten sivil toplum örgütlerine göre; zorunlu göçzedeler dönmek istiyor ama geri dönüşün önünde ciddi engeller var. \"Köylerde korucuların varlığı\", \"mayınların temizlenmemesi\" ve \"altyapının olmayışı\" başta gelen nedenler arasında.
Al Jazeera’ya konuşan çeşitli sivil toplum örgütlerin bir araya gelerek oluşturduğu Marmara Göç İzleme Platformu Sözcüsü Şefika Gürbüz, 2000’li yıllarla birlikte insanların köylerine dönme eğilimlerinin başladığını ama çatışmalı ortamın dönüşte büyük engel olduğunu hatırlatıyor. Gürbüz’e göre, çatışmalı ortamın sona ermesi ve çözüm süreciyle hızlanan geri dönüşler halen istenilen sayıda değil:
“Köylerin çevresinde TSK tarafından döşenen mayınlar temizlenmemiş. Bazı yerlerde korucular göçedenlerin topraklarına el yokmuş. Yeterli alt yapı yok. Eğitim, sağlık, yol koşulları yok. Yazları gidip, kışın gelenler var. Köylerine yerleşmek isteyenler var. Ama tüm bunlar dönüşlerin cazip olmaktan çıkarıyor.”
Devlet ve yerel yönetimlere çağrı
Gürbüz, geri dönüşlerin cazip hale gelmesi için Valilikler ile yerel yönetimlere büyük görevler düştüğünü hatırlatıyor. Devletten köylerdeki mayınlı alanları temizlemesi ve koruculuk sistemini kaldırılmasını isteyen Gürbüz, yerel yönetimlerin de köylerde gerekli alt yapı çalışmalarını biran önce yapması gerektiğini söylüyor. Gürbüz, köy yakma ve boşaltma nedeninin “devletin alan hakimiyeti” ve “koruculuk dayatması” olduğu söylüyor.
‘Koruculuk göçün nedeni, dönüşün engeli’
İstanbul’daki Göçedenlerle Sosyal Yardımlaşma ve Kültür Derneği (Göç-Der) Başkanı İlyas Erdem’e göre geri ise, dönüşlerin için atılan adımlar özendirici değil.
Erdem, köylerine dönenlerde kalıcı yaşam konusunda çekinceler olduğunu dile getiriyor:
\"Can güvencesi olmadığı için dönmek istemeyenler var. Koruculuk insanların zorunlu göç etmesinin nedeniydi. Şimdi de insanların geri dönüşün önündeki en büyük engel. Gidenler korucular tarafından tehdit ediliyor. Dönenler, topraklarında güvenlik içinde yaşamalı. Türkiye’nin iç bölgelerindeki mayın haritasına baktığımızda, köy boşaltmaların yaşandığı bölgelerle aynı olduğunu görüyoruz. Ayrıca yeni karakol yapımları da insanları kaygılandırıyor.”
Köy boşaltmalara tazminat
Köy boşaltmalarla ilgili mağdurlar, 2000\'li yıllarla birlikte hak arayışını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşımıştı. AİHM’e binlerce başvuru yapıldı. İş yükü artan AİHM, Türkiye’ye sorunu kendi içinde çözme önerisinde bulundu.
Hükümetin 2004 yılında Avrupa Birliği Uyum Yasaları çerçevesinde başlattığı reformlar kapsamında OHAL kaldırıldı, 5233 sayılı “Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun” çıkarıldı. Kanunla, hem Türkiye’nin AİHM’de köy boşaltmalarından mahkum olmasını engellemek hem de köyleri yakılan, boşaltılan köylülerin zararının karşılanması amaçlandı. Kanun kapsamında köylere tazminatlar verildi.

İlyas Erdem (solda) koruculuk sistemini eleştirirken, Süleyman Yıldız ise, geri dönememekten yakınıyor.

‘Tazminatlar kira parasını bile karşılamadı’
İlyas Erdem’e göre, verilen tazminat köylülerin yaşadığı mağduriyeti karşılayacak miktarda değildi: “Verilen tazminatlar sadece maddiydi. İnsanların zorunlu göçten dolayı geldikleri şehirlerde yıllar içinde yaşadıkları mağduriyetler görülmedi. Manevi tazminatlar verilmedi. İnsanların mağduriyeti var. Evleri yakılmış, yıkılmış. Devlet bunları yapmalı.”
İstanbul Göç-Der’in kurucu üyelerinden zorunlu göçzede Süleyman Yıldız da aynı fikirde. Koruculuk dayatması sonucu Batman’nın Sason İlçesi’ne bağlı Şahinli Köyü’nden 1996’da göçederek İstanbul’a geldiğini hatırlatan Yıldız tazminatla ilgili şunları söylüyor:
\"Köydeki ceviz, şeftali, dut, incir ağaçlarım vardı. Çiftçilik yapıyordum. Köy minibüsüm vardı. Terziydim. Durumum oldukça iyiydi. 11 nüfusla buraya geldik şimdi 40 nüfusuz. Burada perişan olduk. Tazminat aldım ama sadece 33 bin TL verdiler.”
OHAL kuruldu, köyler boşaltıldı
Güneydoğu’da PKK’nin 1984 devlete karşı silahlı mücadele başlatmasıyla yaşanan çatışmaların şiddetlenmesiyle devlet yeni bir konsepte başvurdu. Yıl 1987, dönemin Başbakanı Turgut Özal, Cumhurbaşkanı ise Kenan Evren’di. PKK sorununun asayiş ve güvenlik olduğundan hareketle, Doğu ve Güneydoğu’da ilk olarak 8, daha sonra 6 ili de kapsayan Olağanüstü Üstü Hal (OHAL) ilan edildi. OHAL’in ilk Valisi de Hayri Kozakçıoğlu’ydu.
PKK’ye karşı savaşta güvenlik güçleriyle birlikte hareket eden gönüllerden oluşan Geçici Köy Korucularına kadrolar verilerek, koruculuk sistematik hale getirildi. Güvenlik tedbirleri PKK’nin yayılışını, taban bulmasını engelleyemediği gibi, çatışmalar da giderek şiddetlendi. Bu kez, “PKK’nin lojistik desteğini kurutmak” konseptiyle “köy boşaltmaları” ve “yerinden etmeler” uygulamaya konuldu.
1987’de başlayan köy boşaltmaları 1990’larda doruk noktasına vardı.
Türkiye’de zorunlu göçle ilgili de istatistik veriler konusunda net bilgiler yok. 1998 yılında zorunlu göçün araştırılması için hazırlanan Meclis Araştırma Komisyonu raporuna göre, 905 köy, 2 bin 523 mezra toplam 3 bin 428 yerleşim yeri boşaltıldı. Aynı raporda, zorunlu göçzede sayısı 352 bin olarak geçti. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsü’nün (HÜNEE) 2004’te Devlet Planlama Teşkilatı’nın (DPT) koordinatörlüğünde gerçekleştirdiği araştırma sonuçlarına göre ise, göç sayısı 953 bin 680 ile 1 milyon 201 bin. Sivil toplum örgütleri ise 4 bine yakın köyün yakıldığını, göç eden insan sayısının ise 3 milyon olduğunu savunuyor.

Kaynak:Al Jazeera
Nerina Azad
Bu haber toplam: 13134 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:11:34:46