HDP Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş, Rûdaw'ın sorularını yanıtladı.
Yerel seçimleri HDP açısından değerlendiren Özgüneş, "31 Mart 2019 Yerel Seçimlerini iki başlıkta değerlendirebiliriz. HDP’nin seçimlerde stratejisi şöyleydi; Kürdistan’da Kürdistani partilerle ittifak kurarak başarı sağlamak, batı da olabildiğince MHP ve AKP ortaklığını geriletmektik. Batı açısından değerlendirdiğimizde, bu strateji büyük bir başarı sağladı. Bunun Türkiye siyasetine adeta geçici de olsa bir damga vurduğunu söyleyebiliriz. Başta İstanbul, Ankara, Adana Mersin, Antalya, Aydın, Ardahan olmak üzere 10 büyük şehirde ve birçok ilçede MHP ve AKP ortaklığı geriletilmiştir. Bu, demokrasi güçleri açısından yeni bir dönemin başlangıcı olarak da görülebilir. Kürdistan ayağını değerlendirdiğimizde bizim temel hedefimiz kayyumun atandığı 96 belediyeyi geri almaktı. Aynı zamanda bunun üzerine belediyeler eklemekti." dedi.
"Stratejimiz Batıda Büyük Başarı Sağladı"
Büyükşehirlerde alınan sonuçlarla AK Parti ve MHP ittifakının geriletilmesinin Türkiye ve Kürt halkı açısından olumlu sonuçları olduğunu belirten Özgüneş şöyle dedi:
"Eğer Türkiye halkları, başta Kürt halkı ve dostları olmak üzere, bu faşizan iktidarı mücadelesiyle oyuyla alt edebilirse, Türkiye'nin yeni bir mecraya girme imkanı da doğar. Kürt sorununun çözümünden tutalım, diğer bütün toplumsal sorunların çözümünün önü açılabilir. Aynı zamanda bir demokrasi bloğunun altyapısının oluşması ve giderek ete kemiğe bürünmesi imkanı da doğabilir. O açıdan Kürdistani partilerle, HDP'nin bu stratejik yaklaşımı sonuç vermiştir diyebiliriz. AKP ve MHP ortaklığı şimdiden tartışmalı hale gelmiştir. Zayıf düşmüştür. Onların kendilerine olan özgüvenleri kaybolmuştur. Baş aşağı gidişatın önü açılmıştır. Önümüzdeki günlerde sonuçları itibarıyla daha açık ve net olarak görülebilir."
"İstediğimiz Sonucu Alamadık"
HDP'nin Kürt kentlerinde kayıplar yaşamasını değerlendiren HDP'li vekil, kayıpların nedeninin yaşanan çatışmalı süreç ve baskılardan kaynaklı olduğunu belirtti.
Özgüneş, " Şu gerçeğin altını da çizmek gerekir; 30 Ekim 2014 tarihinde Milli Güvenlik Kurulu toplantısında Çözüm Süreci’nin sonlandırılması, Türkiye’deki Kürtlerin bireysel talepler dışındaki taleplerine çökertme planı doğrultusunda cevap verilmesi kararlaştırılmıştır. Yani 2014 itibarıyle Kürdistan üzerinde korkunç bir faşizm uygulandı. HDP’nin bütün öncü kadroları, milletvekilleri, belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, genel meclis üyeleri zindanlara tıkatıldı. Bu tutuklamalar onbinleri geçti.
Bununla birlikte devletin özellikle İran, Irak, Suriye sınırına yakın olan Kürdistani şehirlerde stratejik bir yaklaşımı vardı. Kürt halkının birbiriyle olan ilişkilerini koparmak için Iğdır’dan tutalım, Urfa, Antep’e kadar birçok şehre stratejik yaklaştı. Özellikle şunu söyleyebiliriz, Şırnak şehrinde çok daha böyle matematiksel bir sosyal proje gerçekleştirildi. Koruculuk hortlatıldı. Aşiretçilik de öyle. Korucuların yanı sıra iş adamlarıyla çokça oynandı. Ayrıca kanaat önderlerini de yanlarına çektiler. Dolayısıyla bu yaşanan çatışmalı süreç ve baskılardan dolayı Kürdistan ayağında istediğimiz bir sonuç almadık.
Belediyeleri sayısal olarak değerlendirecek alacak olursak, elbetteki beklentimiz daha yüksek bir sayıydı. Ancak devletin bütün gücünü ortaya koymuş olduğunu gözömüne alırsak, bir bütünen seçimlerde belli bir başarıdan söz edebiliriz. Çünkü unutmamak gerekir ki seçimler özgür, demokratik ve adilane şartlarda yapılmadı. Hatta bu seçim bile değildir. Aslında bu yeni bir kayyumdu, bir darbeydi. AKP - MHP ortaklığı Kürdistan’da muazzam bir darbe yapmıştır. Bütün devlet gücünü kullanmıştır. Ekonomisi, valisi, kaymakamı, emniyet müdürünü, askeriyeyi polisi ve diğer siyasi partilerin tümünü yanına alarak devlet ile HDP arasında bir nevi yarışa dönüştü diyebiliriz." açıklamasını yaptı.
"Kürtler Açısından İyi Bir Sonuçtur"
Kürt kentlerinde seçimin adil şartlarda gerçekleşmediğini belirten HDP'li vekil, "HDP’nin eli kolu bağlıydı. Diğer taraftan devlet, AKP, MHP ortaklığı ve onların diğer yandaşları her türlü imkana sahiptiler. Mesela TRT halkın vergileriyle var olan bir kurumdur, tamamen bize kapalıydı. Diğer tüm basın kurumları da keza öyle. Hiç bir televizyon hiçbir etkinliğimizi vermiyordu. Vekillerimiz bile basın açıklaması yapamıyordu. Halk nefes alamayacak duruma sokulmuştu. Dolayısıyla böylesine tek taraflı bir baskının olduğu konjonktürel bir durumda, aslında adeta bir savaş durumu diyebileceğimiz bir ortamda biz bu sonucu almışız. Bunlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde yani kötü bir sonuç sayılmaz. Kürtler açısından iyi bir sonuçtur.
Belki en önemli diğer husus Kürdistani partilerin, grupların bir bütün olarak birlik oluşturmalarıdır. Yıllardır belki Kürt halkının özlemi buydu. Bu Kuzey Kürdistan açısından ele aldığımızda başarılmıştır. Ve şöyle bir kanaate de ulaşılmıştır; bu sadece bir seçim ittifakı olmayacaktır. Önümüzdeki dönemlerde daha derinlikli daha geniş bir şekilde bu devam edecektir. O açıdan ele aldığımızda bunu bir başarısızlık değil, bir bütün olarak, bir başarı olarak değerlendirebiliriz."
"Sonuçları Demirtaş Üzerinden Değerlendirmek Yararlı Olmaz"
Özgüneş, "Selahattin Demirtaş dışarıda olsaydı, seçim sonuçları HDP açısından farklı olur muydu?" sorusuna şöyle yanıt verdi:
Bizim partimiz, ittifakımız kesinlikle lider esaslı bir parti yada ittifak değildir. Selahattin arkadaş elbetteki siyasette sevilen bir şahsiyettir. Halkımız tarafından sevilen, politikayı iyi yapan bir arkadaşımızdır. Ancak sonuçları bireyler üzerinden değil de kolektif olarak değerlendirmek lazım. Çözüm sürecinde yaratılan sinerji ile o konjonktürel durumda Selahattin arkadaşın başkan olduğu dönemde yüzde 13.1 oranında oy alarak 80 milletvekili çıkardık. Ama 1 Kasım 2015 seçimlerinde yine Selahattin arkadaş vardı ve biz yüzde 11'in altında oy aldık. Çünkü devlet baskıyı son derece arttırdı. Bürolarımız yakıldı, öncü kadrolarımız yakalandı, o baskı cenderesinde oylarımız belli oranda geriledi. Cumhurbaşkanlığı meselesinde de keza Selahattin arkadaş yüzde 8'lik bir oy aldı.
Yani bu Selahattin arkadaşın iyi bir politikacı olmadığını göstermez. Tam tersine çok sevdiğimiz bir arkadaşımız, çok iyi bir politikacı ama sonuçlar biraz konjonktürel ve kollektif çalışma, ruh ve tempo ile bağlantılıdır. Bu açıdan böyle bireyler üzerinden meseleyi değerlendirmek siyaseten gerçekçi olmaz. Selahattin arkadaşımıza çok büyük bir değer biçiyoruz. Ama sonuçları onun üzerinden değerlendirmenin yararlı olabileceğine inanmıyorum. Ve nitekim sonuçlar da öyle çıkmıyor. Biz şuan Selahattin arkadaşımız olmadan yüzde 12.7 aldık. Dolayısıyla kimileri belki bilinçli bu tür propagandaları yada algı operasyonları yapmaya çalışıyor. Hatta bir dönem içimizde bazı kesimler, “Selahattin başkan parti lideri olmazsa önümüze düşüp siyaset yapmazsa HDP dağılır” diyorlardı. Bunun böyle olmadığı açığa çıkmıştır.
Sadece o değil tüm arkadaşlarımız değerlidir ve herkes rolünü oynuyor. Dolayısıyla biz kollektif akılla, kollektif emekle hareket eden bir partiyiz. Yada mevcut konumuyla bir cepheyiz, bir bloğuz Kürdistani hareketlerle birlikte. Bir çok liderimiz vardır, parti lideri vardır. Hepsinin ortak aklıyla, ortak emeğiyle kitlelerimizle, halkımızla mücadelemizi sürdüreceğiz. Selahattin arkadaşı da en kısa zamanda diğer arkadaşlarla birlikte aramızda olması için de mücadele edeceğiz.