İnsan Hakları Haftası Programı Kapsamında, Diyarbakır'daki sivil toplum kuruluşları ve meslek örgütleri Ofis semtinde bulunan Konuk Evi'nden İnsan Hakları Anıtı'na yürüdü.
İnsan Hakları Anıtı önündeki açıklamaya Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilcisi Murat Aba, Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Elif Turan, HEDEP İl Eşbaşkanları Abbas Şahin ve Pınar Sakık, ile birçok sivil toplum kuruluşunun temsilcisi katıldı.
Ortak açıklamayı Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Elif Turan okudu. İnsan Hakları Haftasında Filistin, Suriye ve Ukrayna başta olmak üzere birçok ülkede savaşların devam ettiğini ve hak ihlallerinin sürdüğünü vurgulayan Turan, "Bir kez daha, temel amacı dünya ve toplumlar arasında barış ve güvenliği sağlamak, olan uluslararası toplumu insancıl hukukun gereği olarak sivil ölümlere ve yıkımlara sebep olan savaş ve çatışmalara karşı göreve davet ediyoruz. Kentimizin insan hakları örgütleri ve bu alanda çalışan meslek örgütleri olarak bütün saldırı ve yargı tacizlerine rağmen tarihsel tutumumuzla uyumlu olarak insan hakları ihlallerine karşı mücadelemizi büyük bir kararlılıkla sürdürüyoruz. Bu vesileyle, insan hakları mücadelesinde yaşamını yitiren tüm değerli yol arkadaşlarımızı bir kez daha saygı ve minnetle anıyoruz" dedi.
Türkiye'de de çatışmalı sürecin sürdüğünü dile getiren Turan, antidemokratik uygulamaların yükseldiğine işaret etti. Turan, şöyle devam etti:
"100 yıllık cumhuriyet tarihi boyunca toplumsal sorunlar çözümsüz bırakılmış, uygulanan güvenlikçi politikalarla insan hakları ihlalleri normalleştirilmiş, demokratik değerler yok sayılmıştır. Özellikle 90'lı yıllarda yaşanan ağır insan hakları ihlallerinden sonra Kürt meselesinin barışçıl çözümüne yönelik 2012 yılında başlayan diyalog ve müzakere süreci sonlandırılmasının ardından 2015 yılında başlayan çatışmalı süreçle birlikte antidemokratik uygulamalar artmış, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ile birlikte temel hak ve özgürlükler alanı daraltılmış hukuk adeta rafa kaldırılmıştır" diye konuştu.
Anayasaya aykırı bir şekilde HDP’li siyasetçilerin tutuklandığını ve seçilmiş belediye eş başkanlarının görevden alınarak hukuksuzla yerine kayyım atandığını vurgulayan Turan, şu ifadeleri kullandı:
"AİHM tarafından Demirtaş ve Kavala hakkında verilen ihlal kararları ise hâlâ uygulanmamıştır. Anayasa Mahkemesinin milletvekili Can Atalay hakkındaki bireysel başvuruya istinaden vermiş olduğu hak ihlali kararının yargı eliyle uygulanmaması bizleri temel hak ve özgürlüklere yönelik güvenceler açısından fazlasıyla kaygılandırmaktadır..."
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ile örgütlenme ve ifade özgürlüğü tamamen ortadan kaldırıldığına dikkat çeken Turan, şöyle devam etti:
"Birçok siyasetçi, insan hakları savunucusu ve yurttaş hukuka aykırı şekilde gözaltına alınmış, tutuklanmış ve ağır cezalar ile mahkum edilmişlerdir. Türkiye'de ifade ve toplantı özgürlüğünün önündeki engellemelerin en çarpıcı örneklerinden biri Cumartesi İnsanları'nın barışçıl bir şekilde sürdürdükleri oturma eylemlerinin idari makamların keyfi yasaklama kararları ile yaklaşık altı yıl boyunca engellenmesidir.
Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararlarına rağmen altı aydan fazla bir süre yapılamayan bu barışçıl gösteri gerek Cumartesi İnsanları'nın gerekse hak savunucularının ısrarlı mücadelesi sonucunda kısa bir süre önce sınırlı sayıda kayıp yakını ve hak savunucusunun katılımı şartı ile tekrardan yapılmaya başlanmıştır."
Kürt meselesinin çözümü için çağrı
Kürt meselesinin çözümü için çağrıda bulunan Turan, "Ülkenin en acil gündemi olan Kürt meselesi bir an önce demokratik zeminde diyalog ve müzakere yöntemleriyle çözülmesi çağrısında da bulunuyor, toplumun barış hakkının bir an önce tesis edilmesini istiyoruz. Son yıllarda bölgede yaşanan çatışmalarda yaşamını yitirenlerin cenazelerin ailelerine teslim edilmesi sürecinin uzaması ve cenazelerin teslim ediliş şekli, hukuk ve vicdan yok sayılarak cenazeye saygı ve gömülme hakkı açıkça ihlal edilmektedir. Türkiye'de basın özgürlüğü üzerindeki baskı artmış, çok sayıda basın emekçisi gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır. Bugün hâlâ onlarca gazetecinin hapishanelerde olması, ülkedeki basın hürriyeti üzerindeki baskı politikalarının ne düzeyde olduğunu ortaya koymaktadır" diye konuştu.
Sivil toplum kuruluşları ve meslek örgütleri basın açıklamasının ardından kayıp yakınlarının 774 haftadır süren eylemine destek verdi.