Bu yıl birincisi düzenlenen Arjen Arî şiir dosyası yarışmasını kazanan Genç Şair Selamî Esen ile Kürt edebiyatını, şiirini ve Arjen Arî’yi konuştuk.
KÜRT EDEBİYATIYLA BENİ BULUŞTURAN KILAMLARIN SÖZLERİ OLDU
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Eruh’un Şawira köyünden Siirt merkezine göç et(tiril)miş kalabalık bir ailenin en son çocuğu olarak 1992 yılında doğdum. Henüz ortaokuldayken kitaplara, edebiyata merak salmıştım. Okul okuyup da herhangi bir işte çalışmayan öğrenci yok denecek kadar azdı, ben yaz aylarının bütün sabahlarını erken uyanır tatlı satardım. Tatlı satarken elde ettiğim parayla romanlar satın aldığımı iyi hatırlıyorum; hatta Stendhal’in “Kırmızı ve Siyah”ını, Tolstoy’un “Anna Karenina”sını bu şekilde elde etmiştim.
Kürt edebiyatına ilginiz ne zaman başladı? Kimleri, neleri okuyorsunuz?
Kürt edebiyatına ilgim dinlediğim şarkı ve kılamların sözlerini yazıya aktarmak ve eve evimize gelen “Azadiya Welat” gazetesini okumakla başladı. Kalabalık bir ailenin getirdiği en büyük avantaj kalabalık olmaktan doğan kısmi bir özgürlüktür. Edebiyatla zaten içli dışlı olmam benim Kürt edebiyatına daha çabuk sarılmama neden oldu. Şarkı sözlerini araştırırken sözlerin Rojen Barnas, Arjen Arî, Celadet Alî Bedirxan, Cegerxwîn, Qedrî Can gibi şair ve yazarlara ait olduğunu öğrendim ve onların eserlerini tedarik etmeye başladım. Beni buna iten tek şey sözlerdeki ahenk ve müzikteki ritimdi; şimdi bu yolda bütün varlığımla yol almaya çalışıyorum.
W, Çirûsk, Hawara Botan, Pêngav ve Wenda gibi dergilerde şiir ve öykülerim yayımlandı. “Siirttenote” adlı İnternet sitesinde köşe yazarlığı ve muhabirlik yaptım. 2 yıl önce Eğitim Sende, geçen yıl Zehra-Derde ve bu yıl da Siirt Kurdî-Derde verilen Kürtçe dil kurslarında gramer, edebiyat ve imla alanlarında öğretmenlik yaptım ki bu 3 yıllık öğretmenlik deneyimleri bana çok şey kazandırdı. Cizre’den Siirt’e değin bir dizi edebiyat etkinliğinin düzenlenmesinde yer aldım. Yaklaşık 3 yıldır Siirt Üniversitesi Edebiyat Topluluğu’nun başkanlığını yürütüyorum. Ve en son Siirt’te “Botan Kürtçe Okuma Topluluğu”nu kurduk.
Arjen Arî adına düzenlenen şiir yarışmasında dosyanız birinci seçildi. Ve bu ilk kitabınız olacak. Duygularınız nelerdir?
Bu ödülü kazanmak elbette çok güzel bir duygu; aynı zamanda edebiyat takımında da resmî bir şekilde top koşturmak anlamına geliyor. Bu divanın “ödül almış divan” olarak benimsenmesi bundan sonraki edebiyatçı kimliğimin yükünü de ağırlaştıracaktır; çünkü okurun daha iyisini beklemeye hakkı; şairin de daha iyisini üretmek diye bir görevi vardır.
YARIŞMA KÜRT ŞİİRİNE ÖNEMLİ KATKILAR SAĞLAYACAK
Genç edebiyatçıları teşvik etmek için düzenlenen yarışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Arjen Arî yarışması için neler eklemek istersiniz?
Arjen Arî Şiir Yarışması bana Türk edebiyatında Varlık dergisinin Yaşar Nabi Şiir Ödülü gibi görünüyor ki Varlık’ın Türk edebiyatındaki yeri tartışılmazdır. Şu ana kadar Kürt edebiyatında bu denli ciddi ve kapsamlı bir yarışma düzenlendiği için, Arjen Arî Şiir Dosyası Yarışması’nı “Kürt Şiirinin Nobeli” olarak değerlendirebiliriz. Öyle ya, jürinin büyük ustalardan oluşması ve yarışmada bunca yayınevi ve kurumların var olması bunu kanıtlar niteliktedir. Bu etkinliğin Kürt şiirine büyük katkılar sağlayacağından eminim. Bu etkinliğin başını çeken Evrensel Basım Yayın’a, diğer yayınevi ve kurumlarımıza, jüriye ve Arjen Arî’nin ailesine teşekkürlerimi sunuyorum.
ARJEN ARİ’NİN ŞİİRİ DÖRT MEVSİMİN KOKUSUNU TAŞIR
Arjen Arî’nin Kürt şiirindeki yerine dair neler söylersiniz?
Arjen Arî Kürt şiir camiasında belki de en samimi olanımızdı. Çünkü Arî, sadece elinde kalem varken değil, bulunduğu her ortamda, katıldığı sıradan veya özel bütün sohbetlerde kendi şiirleri gibi has ve özgündü. Onun şiirlerindeki doğallık, söz dizimi ve ritim; şiirlerinde kullandığı deyim ve imgeler literatür camiasında çok konuşulacaktır. Arjen Arî şiiri, boyun bükmeden dört mevsimin kokusunu taşıyan Botan Nehri; poetikası ise Demirci Kawa’dan süregelen bir direnişteki soru duvarları gibidir. Kendisi henüz hayattayken onunla tanışıp sohbet etmek benim için büyük bir duygu; çünkü Arî’nin sohbet esnasında bana verdiği bir nasihati asla unutmam: “Her türlü hırsızla mücadele edebilirsin; ama dil ve kültür hırsızlarıyla baş etmek için çoğu şeyinden ödün vermek zorundasın!”
Kürtçe üzerindeki baskılar halen devam ediyor. Yasaklı bir dille edebiyat yapmak nasıl bir duygu?
Kürtçe dünyanın en direngen dilleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Bu dilin tarih boyunca göstermiş olduğu direnci, bu dilde eser veren şairler ve yazarlar da göstermeli. Kalemi elime aldığımda “daha iyiyi yazabilme”nin derdine düşüyorum; çünkü edebiyat birikerek ilerlediği için ben, henüz tam anlamıyla piyasası olmayan bir edebiyatın sadece temel veya kült divanlarını değil; yayımlanmış bütün divanların okunmasından da sorumlu tutuyorum kendimi. Bu ezilmiş bir halkın “var olmak” meselesine tekabül eder; zira sömürülmüş, yok edilmeye çalışılmış bir dilin işçisi olarak yükümüz daha ağır kalıyor. Ama bunu bahane edip de kendimizi “mağdur bir edebiyat”a sığdıracak değiliz! Arjen Arî’nin lirikliği en az Walt Whitman kadar vardır, Kawa Nemir’ın şiir poetikası Yannis Ritsos’nın ki kadar güçlüdür, Evdila Peşêw’ın şiirlerindeki coşku Pablo Naruda’nın şiirlerindeki coşkudan eksik kalır bir yanı yok. Şu an “piyasanın azlığı” gibi bir sorun vardır; ama bu zamanla, direnişin zafere dönüşmesiyle çözülecektir diye düşünüyorum.
Kürt şiirine dair neler söylersiniz? Nasıl bir tablo var? Sizin beslendiğiniz kaynaklar nelerdir?
Kürt şiiri klasik dönemde oldukça büyük şairleri doğurdu. Özellikle Melayê Cizîrî’nin gazelleri, Xanî’nin o efsanevi mesnevisi -Mem û Zîn- Kürt edebiyatında bakiliğin simgesi oldular. Modern dönemde Kürt şairleri (ki bu 20. yüzyılın başlarına denk gelir) kalıpları kırarak şiirde özgünlüğü yakalamaya başladılar. 90’lı yılların Rewşen Kuşağı Kürt şiirine renkli ve imgesel elbiseler giydirmiştir ve bana göre Kürt şiirinde en büyük devrim bu dönemde yaşandı. Kürt şiiri dünya şiirini yakalamayı tam da bu dönemde dert etti; yapılan çeviriler, kullanılan teknikler ve imgenin ağırlığı bu dönemin en belirgin özelliği. “Rewşen” aynı zamanda bir kuşak olabilir mi, bunu kabul eden ve etmeyen edebiyatçılar var; ama bu kuşak Kawa Nemir, Osman Mehmed, Cemîl Denlî, Rodî Zerya, Îrfan Amîda, Rênas Jiyan gibi güçlü şairler ortaya çıkarmıştır. Bu kuşağın şairleri en çok etkilendiğim şairler oldu diyebilirim. Arjen Arî, Berken Bereh ve Rojen Barnas gibi Tîrêj Kuşağı şairleri de bunlar kadar güçlüdür. Ehmed Huseynî’nin Kürt şiir tarihinde adını çok konuşturacağına eminim. Kadın şairlerin sayısındaki olağanüstü artış Kürt şiirinin çok iyi yol kat ettiğinin göstergesidir. Özellikle Fatma Savci ve Gulîzer gerek imge ve teknikleriyle, gerekse de yazmadaki istikrarlarıyla Kürt şiirine renk cümbüşü kattılar.