Mazlum Der: Sorun Anadilde Eğitim Talebi Değil, Meşruiyeti Olmayan Yasalardır

Mazlum Der Diyarbekir Şubesi, 18 Eylül günü, anadilde eğitim tartışması ve Kürtçe eğitim veren okulların kapatılmasına yönelik olarak yayınladığı açıklamada, okulların kapatılmasında güvenlik güçlerinin orantısız güç kullandığını belirti, okulların m.
19.09.2014, Cum - 05:46
 Mazlum Der: Sorun Anadilde Eğitim Talebi Değil, Meşruiyeti Olmayan Yasalardır
Haberi Paylaş
Mazlum Der Diyarbekir Şubesi, 18 Eylül günü, anadilde eğitim tartışması ve Kürtçe eğitim veren okulların kapatılmasına yönelik olarak yayınladığı açıklamada, okulların kapatılmasında güvenlik güçlerinin orantısız güç kullandığını belirti, okulların mühürlenmesine tepki olarak başka okulların kundaklanmasını doğru bulmadığını söyledi. Açıklamada şu görüşlere yer verildi:

\"Yeni eğitim-öğretim döneminin başladığı gün, Diyarbekir Bağlar Belediyesi’ne bağlı Ferzad Kemanger Eğitim Destek Evi bünyesinde anadilde eğitim vermek üzere açılan Dibistana Seretayî ya Ferzad Kemanger (Ferzad Kemanger İlkokulu) açılışından kısa bir süre sonra çevik kuvvet polisleri tarafından basılmış ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturması gerekçe gösterilerek mühürlenmiştir.

\"Daha sonra Diyarbekir Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak ve DBP Diyarbekir İl Eşbaşkanı Zübeyde Zümrüt öncülüğündeki heyet okulun mührünü kırmış ve yeniden açmış, bunun üzerine yapılan polis baskınında aralarında çocuk ve kadınların da yer aldığı gruba orantısız müdahalede bulunulmuştur.

\"Anadilde eğitim vermek üzere açılan okulların mühürlenmesinin ardından ortaya çıkan tepki bazı yerlerde şiddete dönüşmüş ve bölgenin farklı şehirlerinde devlet okullarına taş ve molotof kokteyli ile saldırılar düzenlenmiş, çıkan yangınlar sebebiyle okulların bazı bölümleri kullanılamaz hale gelmiştir.

\"MAZLUMDER olarak; Anadilde eğitimi en temel insan hakkı olarak kabul ediyor ve kamu erkinin isteyen bütün dil gruplarına kendi dillerinde eğitim yapabilecekleri imkanları sağlaması gerektiğini düşünüyoruz. Bu hakkı bugüne kadar tanımamış olan kamu erkine karşı anadilde eğitim için açılan okulları ve sonrasında gerçekleşen mühür kırma eylemlerini sivil itaatsizlik bağlamında değerlendiriyoruz. Sivil itaatsizlik eylemleri, meşru bir hakkın gayrı meşru yasalar açıkça ihlal edilerek talep edilmesidir ve “izin alınmadı, ruhsatsız” gibi değerlendirmeleri geçersiz bırakır. Bu sivil itaatsizlik eylemi karşısında polisin; kadın ve çocukların da aralarında bulunduğu kitleye karşı tazyikli su ve aşırı şiddet kullanmasını ve keyfi gözaltıları kınıyoruz. Kamu erkinin yapması gereken; bu eylemler aracılığıyla ortaya çıkan talebi görmek ve talep doğrultusunda gereken düzenlemeleri hayata geçirmektir.

Başta Tevhid-i Tedrisat Kanunu olmak üzere, kamu erkinin okulları kapatmaya gerekçe gösterdiği anayasanın 42. maddesinde geçen; “Eğitim ve öğretim, Atatürk İlke ve İnkılapları doğrultusunda (…) yapılır” ve “Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez.” ifadeleri ile anayasadaki vatandaşlık tanımının kendisi Rûm Suresi 22. ayette geçen “renklerin ve dillerin farklılığının birer ayet olduğu” ilahi hatırlatmasıyla çeliştiği gibi en temel insan hakları ilkelerine aykırıdır. Yine bu yasa, “Her türlü ırk ayrımcılığının ortadan kaldırılmasına ilişkin uluslararası sözleşmesi”nin 5. maddesi ve devam eden hükümleri ile düzenlenen eşit eğitim hakkının ortadan kaldırılmak gibi bir hukuksuzluğu taşıdığından bir an önce değiştirilmesi gerekmektedir.

\"Bir kere daha görülüyor ki bir darbe ürünü olan 82 anayasası birçok maddesi ile hak ve özgürlüklerin önünde engel olarak durmaktadır. Hükümet, başta anadilde eğitim olmak üzere eğitimin özgürleşmesinin önünde duran engelleri kaldırmalı, kamuoyuna verdiği demokratik, çoğulcu ve özgürlükçü anayasa sözünü zaman geçirmeden yerine getirmelidir.

\"Yine MAZLUMDER olarak; okulların mühürlenmesine gösterilen tepkinin başka okullara saldırma şeklinde zuhur etmesini tehlikeli buluyor ve esefle kınıyoruz. Meşru bir hak talebinin böylesi kör şiddet içeren eylemler eliyle sabote edilmesinin hiçbir meşruiyeti olmadığını düşünüyor, böylesi eylemlerin bir daha tekrarlanmaması hususunda herkesin sorumlu ve dikkatli davranması çağrısında bulunuyoruz.\"

Nerina Azad
Bu haber toplam: 9292 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:23:49:14