Türkiye ve Kürdistan’da TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri hararetli bir şekilde tartışılıyor. Bu da gösteriyor ki artık seçim sürecine girilmiş bulunuyor.
Bu seçimlerde değişik ittifaklar oluşmuştur. Fakat Kürt sorunu gündemde gözükmüyor. Kürt sorunundan ziyade taraflar Kürt oylarının nasıl elde etmenin hesaplarını yapıyor.
Bu gündemden dolayı Kürdistan Özgürlük Partisi Genel Başkanı Sayın Mustafa Özçelik’e bazı sorular yönelttik. Kürt partilerinin seçimlerle ilgili düşüncelerini sorduk.
PAK Genel Başkanı Mustafa Özçelik; PAK olarak, bugün halkımızın en başta ve zaman kaybedilmeden uygulamaya konulması gereken ihtiyaçlarından birinin, dile getirmiş olduğumuz Kürdistani prensipleri, acil talepler programıyla bütünleştirip, kalıcı bir ittifaka dönüşmeyi hedefleyen Kürdistani, milli, demokratik bir iş ve güç birliğini, bir merkezi oluşturmak olduğuna inanıyoruz.
Mustafa Özçelik’in Kuzey24’te gerçekleştirdiği röportaj şöyle;
Size göre bu seçimlerin sonucu ne olacak ve seçim sonuçları Kürt sorununu nasıl etkiler? Sorusuna Özçelik ;
‘’Türkiye gibi bir ülkede, seçimlerin nasıl sonuçlanacağını şimdiden bilmek elbette ki kolay değil. Ama, yapılan anketler ve kamuoyunda oluşan kanaat, var olan verilerle, mevcut Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın seçilemeyeceği görülmektedir. Yeni bir atmosfer ve Erdoğan’ın toplumu olumlu yönde etkileyecek ciddi bir hamlesi olmazsa eğer, ki bu da zor görünüyor, Millet İttifakı’nın adayı kazanacak gibi görünüyor. Erdoğan’ın seçimleri bir şekilde erteleyebileceği ihtimali de, küçümsenemeyecek bir kesimde tartışılıyor. Ama, seçimleri ertelemenin var olan krizi daha da derinleştireceği gerçekliği, bu seçeneği biraz zayıflatmaktadır.
Cumhur ve Millet İttifaklarının programları, izledikleri siyaset ve sergiledikleri tutumlar dikkate alındığında, bırakalım Kürt ve Kürdistan sorunun çözümünü, Kürtlerin temel, acil taleplerinin bile bu iki ittifakın gündeminde olmadığı görülüyor. Zaten bu iki ittifak da, Türk Devleti’nin ’’bekası’’ üzerinden kurulmuş ittifaklardır. Sadece bu iki ittifakın insaf ya da inisiyatifine bırakılırsa, 99 yıldır sürdürülen çözümsüzlük yaklaşımının devam edeceğini söylemek abartı olmasa gerek.
Özellikle cumhurbaşkanlığı seçiminde Kürt oylarının, tayin edici bir güce sahip olacağı açıktır.
Cumhur İttifakı da, Millet İttifakı da, Kürtlere herhangi bir kazanım sağlanmadan, Kürt oylarını kendi iktidar hedeflerinde bir payandaya dönüştürme arayışı içindedirler.
HDP de, “Türkiye’li Parti” adı altında, Kürtlerin milli, demokratik hak ve özgürlüklerini öne çıkarmadan, izlemiş olduğu belirsiz, istikrarsız siyasetiyle ve Millet İttifakı’na daha şimdiden sunduğu dolaylı destekle, Kürt oylarının, herhangi bir kazanıma dönüşmeden, heder olmasına zemin hazırlamaktadır.
İktidarı ve muhalefetiyle Türkiye Devleti’nin ’bekası’ için kurulan tüm partiler, Türk Devleti’nin krizini aşmaya çalışırken, her zaman olduğu gibi, Kürtlerin varlığını ve temel milli demokratik hak ve özgürlüklerini yok sayarak, krizi aşabileceklerini tasavvur etmektedir.
Oysaki krizin temel sebebinin, demokrasinin, özgürlüklerin sağlanamayışının en temel nedeninin, Kürt, Kürdistan sorununda 99 yıldır izlenen çözümsüzlük siyaseti olduğu açıktır.
Bugün Kürtlerin acil talepleri etrafında örülecek bir hak ve özgürlükler çalışması, hem Kürt, Kürdistan sorununun çözümünde, hem de demokrasinin, özgürlüklerin, eşitliğin zeminlerinin oluşturulmasında, önemli bir katalizör rolü oynayabilir.
Bu nedenle de, Kürtlerin acil taleplerinin kısmi anayasa değişikliğinde yer almasını hedeflemek üzere, Kürtlerin en geniş kesimini kapsayacak ve Türk toplumunda da olabilecek en geniş desteği örebilecek şekilde, gerek seçim öncesi, gerekse seçim sonrası, güçlü bir çalışmaya, bir Acil Talepler Platformu’na ihtiyaç vardır.
Kürtler bir taraf olarak el ele vermedikçe, bir yandan stratejik hedefleri doğrultusunda, bir taraftan da acil talepleri etrafında işbirliği ve ittifaklarını örmedikleri, bizzat sorunun çözüm muhatabı olarak saha çıkmadıkları sürece, Kürt ve Kürdistan sorunun çözümünü Cumhur ya da Millet İttifakı’ndan beklemek, aslında çözümsüzlüğe su taşımaktır.
Milyonlarca Kürt, ortak bir tutumla en başta acil talepleri etrafında harekete geçerlerse eğer, o zaman, bu talepler ekseninde Cumhur ittifakı ile, Millet İttifakı ile ve tüm taraflarla görüşülebilir, Kürt ve Kürdistan sorunun çözüm kapısı aralanabilir.’’ Yanıtını verdi.
Türkiye’de Cumhur ve Millet ittifakları bulunmaktır. HDP”de bazı sol partilerle Emek ve Özgürlük ittifakını oluşturmuştur. Kürdistan’da HDP’nin öncülüğünde ”Kürdistan İttifakı” diye bir ittifak var. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Konusunda değerlendirmelerde bulunan Mustafa Özçelik;
‘’Cumhur İttifakı AK Parti ve Erdoğan’ın Türk Devleti’nin derin aklı ve derin güçleriyle kurmuş oldukları stratejik bir ittifaktır. Bu ittifakın iskeleti, 2015 temmuzunda başlayan çatışmalar, hendek-barikat uygulaması, başarısız askeri darbe girişiminin yarattığı yeni ortam, OHAL ilanı ve referandumda başkanlık sistemi’nin kabulüyle oluşturuldu.
Türk Devleti 2015 temmuzuna gelindiğinde, Kuzey Kürdistan’da kitleselleşen sivil, demokratik, siyasal, milli Kürt uyanışını; Güney Kürdistan’da gelişen bağımsızlık eğilimini, Rojava Kürdistan’ında Duhok Mutabakatıyla kalıcı , kazanımların elde edilmesi şansının oluşmasını kendi devlet çıkarları için büyük bir tehlike olarak gördü. Bu nedenle de önce Kuzey Kürdistan’da Kürt uyanışının kırılmasını hedefleyen , ardından da Rojava ve Güney Kürdistan’a saldırı ve işgali kapsayan yeni bir stratejiyi önüne koydu. Bu strateji de Erdoğan ve derin devletin ittifakıyla uygulamaya konuldu. Bu yeni strateji aynı zamanda Doğu Akdeniz, Libya, Kıbrıs’ta da yeni bir yayılmacı anlayışı içeriyordu.
Erdoğan ve Türk derin devletinin bu stratejisi, gelinen aşamada, derin bir ekonomik krize, uluslar arası platformlarda ilişkilerin alabildiğine daralmasına yol açtı, tüm hak ve özgürlüklerin gasp edildiği tek kişi totaliter yönetiminin güçlenmesini beraberinde getirdi. Bu da Türk Devleti’nin yapısal krizini daha bir derinleştirdi.
Derinleşen bu yapısal kriz, Türk Devleti’nin derin aklının bir kesiminde, büyük kaygılara yol açmaktadır. Bu krizin, Türk Devlet’inin büyük yaralar almasına yol açması, Kürt ve Kürdistan meselesinde önü alınamayacak değişimlere yol açabileceği korkusu, Millet İttifak’ında ifadesini bulan yeni bir alternatifi doğurmuştur.
Millet İttifakı, Erdoğan’ın mevcut siyaset ve uygulamalarının, Türk Devleti’nin ’bekasını’ tehlikeye sokabileceği kaygısıyla, Türk Devleti’ni yeniden yapılandırma ihtiyacı duymaktadır.
Cumhur İttifakı, Erdoğan’ın 2002-2010 arası, Avrupa Birliği’ne katılım prosedürü çerçevesinde, Kürt dili ve bazı hak ve özgürlükler konusunda atmış olduğu adımlardan 180 derecelik bir ters dönüş yapmıştır. Gelinen aşamada, Erdoğan ’’Kürt sorunu diye bir sorun yoktur’’ noktasına gerilemiştir.
Millet ittifakı da ’’Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’’ adı altında yeni bir anayasa üzerinde çalışmaktadır. Millet İttifakı’nın bu yeni anayasa taslağında, Kürt kimliğinin , Kürtçe ana dille eğitim hakkının kabulüne dair bile tek bir ifade yer almamaktadır.
Millet İttifakı adayının kazanması durumunda, siyasal faaliyetlerinden, yazdıkları, çizdiklerinden dolayı cezaevinde bulunanların serbest bırakılmaları, düşünce , ifade özgürlüğünü ayaklar altına alan uygulama ve cezalandırmalara kısmen de olsa son verileceği, kısmi bir rahatlamanın sağlanacağı beklentisi, toplumda Millet İttifakı’na olan desteği biraz daha artırmaktadır.
Ama açıktır ki, Kürt ve Kürdistan sorununun çözümünde de, Kürtlerin acil taleplerinin yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulmasında da Millet İttifakı da, Cumhur İttifakı da, herhangi bir adım atmak gibi bir programa sahip değildirler.
HDP, Türk solundan 5 parti ve örgütle birlikte Emek ve Özgürlük Bloku’nu oluşturdu.
Emek ve Özgürlük Bloku’nun yayınlanan deklarasyonunda, Kürt ve Kürdistan sorunun tanımlanması ve çözüm esaslarına dair herhangi bir tespit ve değerlendirme yer almamaktadır. ’’Kürt sorunu’’, başlığı altında, ’’Kürt Sorunu’nun barışçıl, demokratik çözümü’’, ’’Anadil hakkı’’, ’’Evrensel Kimlik hakları’’ gibi, elastik, belirsiz ve gerçekliğe cevap olmayan söylemler dile getirilmiştir. İktidara alternatif olduğunu söyleyen Emek ve Özgürlük Bloku’nun, bırakalım Kürt ve Kürdistan sorunun çözümü konusunda net bir program sunmasını, Kürt kimliğinin, Kürtçe ana dille eğitim hakkının, Kürtçe’nin ikinci resmi dil olarak kabulünün yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulmasını, Kürdistan ismi ve Kürdistan isimli partiler üzerindeki yasakların kaldırılmasını, amasız, fakatsız bir şekilde deklarasyonuna almamış olması dikkate değerdir.
HDP, 2019 Yerel Seçimleri’nden önce bazı Kürt parti ve örgütleriyle ’’Kürdistani İttifak’’ı kurduğunu açıkladı. Aslına bakarsanız, herhangi bir ittifaktan çok, bazı parti ve örgütlerin, kendi prensiplerini yok sayarak, bir belediye başkanlığı ya da belediye meclis üyeliği karşılığında HDP’yi desteklemelerinden söz edilebilir.
HDP, yerel seçimlerden önce PAK’a da, bu ’’Kürdistani İttifak’’a katılma çağrısı yapmıştı. Ama PAK yazılı bir şekilde HDP’ye şu yanıtı vermişti: ’’HDP kendisini bir Türkiyeli Parti olarak tanımlıyor. Bu nedenle de Türkiyeli bir parti olarak HDP’nin Kürdistani bir ittifakın bileşeni, hele hele öncü aktörü olmasını doğru görmüyoruz. Kürdistani partiler kendi aralarında Kürdistani İttifakı kurduktan sonra, HDP ve diğer Türkiyeli partilerle diyalog geliştirebilirler, anlaştıkları konularda işbirlikleri yapabilirler. Bu nedenden dolayı, biz PAK olarak HDP’yi Kürdistani ittifakın bir bileşeni olarak görmediğimiz için, bu ittifak girişiminize katılmayacağımızı bildirmek isteriz’’.
HDP ve kendisine destek veren parti ve örgütler 2019 yerel seçimlerinden sonra, ’’Kalıcı bir Kürdistani İttifak kurmak için bir girişim başlattıklarını’’ kamuoyuna açıkladılar. Ama aradan geçen 3 yıllık zamana rağmen, kamuoyuna sadece bazı güncel meselelere dair yapılan ortak açıklamalar dışında, hala bu ittifak oluşturulamamış, hala bir ’’İttifak Girişimi’’ düzeyinde kalmıştır. Yani, aslında, söylendiği şekliyle, ’’Kürdistani İttifak’’ diye bir ittifak henüz söz konusu değildir. HDP’nin içinde yer alacağı bir ittifakın bir Kürdistani ittifak olamayacağı da, gerçekliğin esas boyutunu ifade ediyor. ’İfadelerini kullandı.
Size göre HDP Kürt halkını temsil ediyor mu? Sorusunu cevaplayan Özçelik;
‘’Bir partinin bir halkın temsilcisi olması , o partinin programında, siyaset belgelerinde ve tüm çalışma ve tutumlarında, o halkın sorunlarının çözümünü açık bir şekilde ifade etmesi ve kendisini o halkın temsilcisi olarak tanımlaması ile ölçülür.
6 milyona yakın Kürt seçmenin büyük bir çoğunluğu, HDP’nin bir ’’Kürt partisi’’ olduğu duygu, düşünce ve beklentisiyle HDP’ye oy vermektedir.
Oysa ki, HDP’nin gerçekliği bu duygu, düşünce ve beklentilere denk düşmemektedir.
HDP, kendisini bir ’’Türkiyeli Parti’’ olarak tanımlıyor.
HDP, kendi programında Kürt milletinden, Kürdistan’dan, Kürdistan halkının kendi ülkesinde siyasi, coğrafik, milli bir statü ile kendisini yönetme hakkından bahsetmiyor. HDP, Kürt Dil Platformunda, Kürt dili ile ilgi kimi taleplere imza atmış olmasına rağmen; Kürt kimliğinin, Kürtçe ana dille eğitim hakkının, Kürtçe’nin ikinci resmi dil olarak kabulünün yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulmasını, Kürdistan ismi ve Kürdistan isimli partiler üzerindeki yasakların kaldırılmasını, açık ve net bir şekilde, kendi parti programına almamıştır. HDP, programında dile getirdiği ’’Türkiye ortak vatanımızdır, demokratik bir ulus yaratacağız, Demokratik Türkiye Cumhuriyeti sorunları çözer vb.’’ tespitlerle, Türk Devleti’nin kuruluş felsefesi olan ’’Tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak’’ paradigmasını çağrıştırmaktadır.
Şimdi sormak lazım, kendisini bir ’’Türkiyeli Parti’’ olarak tanımlayan ve yukarıda dile getirdiğimiz gibi, parti programında Kürtlerin milli, demokratik taleplerine yer vermeyen bir parti ’’Kürt halkının temsilcisi’’ olabilir mi?
Kürtlerden aldığı oylar, bir partinin ’’Kürt halkının temsilcisi’’ olmasına yeterse eğer , o zaman 9 milyon Kürdün oyunu alan AK Parti, CHP, İyi Parti vd. Türk partilerini nasıl tanımlayacağız?
HDP eski Eşbakanı Selahattin Demirtaş ile binlerle ifade edilen HDP yönetici ve üyesinin değişik gerekçelerle tutuklu olmasını, HDP belediyelerine kayyum atanmasını, milletvekillerinin tutuklanmasını, HDP’ye yapılan baskıları defalarca protesto ettik, ediyoruz. Ama bu durum, bizleri HDP’yi Kürt halkının temsilcisi ya da bir Kürt, Kürdistan partisi olarak görmeye yöneltmemelidir diye düşünüyoruz.’’ Cevabını verdi.
Şu ana kadar parti olarak siz herhangi bir ittifakta yer almıyorsunuz fakat bazı Kürt partileri ile bir araya gelip ortak bildiriler yayınlıyorsunuz. Siz İttifakla ilgili ne düşünüyorsunuz? Sorusu üzerine Özçelik;
‘’ PAK, kuruluşundan itibaren şu belgiyi esas almıştır: Kuzey Kürdistan’da tek partide birleşebilenler birleşebilmelidirler; tek partide birleşemeyenler işbirliği ve ittifaklar yapabilirler; işbirliği yapamayanlar diyalog içinde olmalıdırlar, diyalog bile geliştiremeyenler birbirlerine düşmanlık da yapmamalıdırlar.
Bugün de aynı belgiyi savunuyoruz. Son 8 yılda oluşturulan tüm milli, demokratik ortak çalışma, işbirliği ve etkinliklerde PAK mutlaka yer almıştır, bu çalışmaların en başat aktörlerinden biri olmuştur.
PAK, birlik, işbirliği, ittifak söylem ve siyasetiyle, uygulamalarıyla, Kuzey Kürdistan’da yeni bir siyasal kültürün temsilcisi olmuştur.
PAK kendisiyle aynı, yakın program ve siyasal anlayışa sahip her parti, örgüt ve hareketle tek partide birleşmeye bugün de tüm içtenliğiyle açıktır.
PAK, PSK ve TDK-TEVGER arasında, Kürtlerin acil taleplerini içeren bir program etrafında en geniş Kürt potansiyelinin bir araya gelmesini hedefleyen bir çalışma yürütülmektedir. Biz PAK olarak, Kürt Milletinin Acil Talepleri için Kürt toplumunun en geniş kesimlerinin ortak bir tutum geliştirmeleri amacıyla PAK, PSK ve TDK-TEVGER’in yürütmüş oldukları çalışmalara büyük bir değer vermekteyiz. Anayasa’da yapılacak kısmi değişikliklerle Kürtlerin bu acil taleplerinin anayasal güvencelere kavuşturulması için bugünden bu talepleri Kürdistan ve Türkiye halklarının gündemine koyacak aktif bir çalışmanın gerekliliğine inanıyoruz.
Elbette ki bu çalışmanın stratejik bir Kürdistani ittifak çalışmasıyla birlikte yürütülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda da üstümüze düşen her görev ve sorumluluğu yerine getirmeye hazırız.’’ Değerlendirmesinde bulundu.
Siz HDP’nin öncülüğündeki ‘Kürdistan İttifak’ında’ yer alabilir misiniz? Bu konuyla ilgili tavrınız nedir? Sorusuna Özçelik;
‘’Yukarıda da dile getirdiğimiz gibi, HDP, 2019 yerel seçimleri sürecinde PAK’ı da , HDP’nin içinde yer alacağı bir ’’Kürdistani İttifak’’a katılmaya davet etti. PAK olarak, biz o zaman da HDP’nin kendisini ’’Türkiyeli Parti’’ olarak tanımladığını ve bu nedenle de HDP’nin Kürdistani ittifak’ın bir öncüsü ya da bileşeni olarak görülemeyeceğini kendilerine bildirdik. Bugün de aynı fikirdeyiz. HDP Kürdistani İttifak içinde yer almamalıdır. Kürdistani partilerin oluşturacağı bir Kürdistani İttifak, HDP ve diğer Türkiyeli partilerle değişik gündemlerle, anlaşabildiği konularda ortak işler ve işbirlikleri geliştirebilir.
Biz PAK Olarak HDP’nin Türkiyeli Parti kimliğini esas alarak, şu anda HDP ile Kürt Dil Platformu içinde yer alıyoruz. HDP, Türkiyeli Parti de olsa, Kürtlerin acil taleplerine sahip çıktığı oranda, kendileriyle bu talepler için işbirliklerine de açığız.’’ Yanıtını verdi.
Siz Kürt halkının haklı istemlerine cevap verebilecek Kürt sorununu tam anlamıyla gündeme getirecek Kürdistani bir platformun oluşturulmasını gerekli görüyor musunuz? Bunun için yapılması gerekenler nelerdir? Soruları üzerine Mustafa Özçelik;
‘’PAK olarak, hem Kürdi ve Kürdistani eksende yapılacak çalışmalara dair bir siyasal perspektife; hem de Türkiyeli kesimlerle işbirliği ve ittifaklara dair bir siyasal perspektife sahibiz.
15-16 Ekim 2022 tarihinde Diyarbakır’da toplanan PAK Parti İçi Konferansında milli, demokratik, Kürdistani bir ittifak için şu tespit yapılmıştır: Kuzey Kürdistan’da, Kürt milletinin ve Kürdistan’ın varlığını, Kürdistan halkının siyasi, coğrafik, milli bir statü ile kendisini yönetmesini esas alan ve Kürdistan Bayrağı başta olmak üzere, milli değer ve sembollere saygı duyan, sahiplenen ; Kürdistan’daki tüm etnik, dinsel, mezhepsel, sosyal, siyasal bileşenlerin birbirlerinin varlıklarına ve hak ve özgürlüklerine saygıyı esas alan; her kesimle, her parti, grup ve hareketle milli, demokratik Kürdistani işbirliği ve ittifakları geliştirmeye hazırız, PAK bu konuda kendisini sorumlu hissetmektedir.
PAK olarak milli, demokratik stratejik bir ittifakla beraber, Kürt milletinin acil talepleri etrafında en geniş Kürt potansiyelin bir araya gelmesini sağlayacak bir işbirliğinin de yaşamsal önemde olduğunu düşünüyoruz.
Kürt milletinin acil taleplerini şu şekilde ifade edebiliriz: Kürt kimliği, Kürtçe ana dille eğitim hakkı, Kürtçenin ikinci resmi dil olarak kabulü yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulmalıdır. Kürdistan ismi ve Kürdistan isimli partiler üzerindeki tüm yasaklara son verilmelidir. Düşünce, ifade, inanç ve örgütlenme özgürlüğü önündeki tüm yasaklara son verilmeli ve bu haklar yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulmalıdır. Türkiye Devleti imzalamış olduğu tüm uluslararası anlaşmaların gereklerini yerine getirmelidir. Siyasal faaliyetleri, yazdıkları ve çizdiklerinden dolayı, sosyal medyadaki, paylaşımlarından dolayı cezaevlerinde bulunanlar serbest bırakılmalı, bu içerikteki tüm davalar düşürülmelidir.
PAK olarak, bugün halkımızın en başta ve zaman kaybedilmeden uygulamaya konulması gereken ihtiyaçlarından birinin, dile getirmiş olduğumuz Kürdistani prensipleri, acil talepler programıyla bütünleştirip, kalıcı bir ittifaka dönüşmeyi hedefleyen Kürdistani, milli, demokratik bir iş ve güç birliğini, bir merkezi oluşturmak olduğuna inanıyoruz.
Evet, Kuzey Kürdistan’da milli, demokratik bir adrese, bir işbirliği merkezine, bir platforma ihtiyaç vardır.
Böylesi bir işbirliği merkezi, böylesi bir platform, kitleleri kucaklayan kalıcı, istikrarlı, stratejik , milli, demokratik, Kürdistani bir cephenin, bir ittifakın temellerini oluşturabilir.
PAK, böylesi bir iş ve güç birliğinin başlatılması ve yaşam bulması için üzerine düşen her görev ve sorumluluğu yerine getirmeye hazır olduğunu önemle halkımızla paylaşmaktadır.
PAK, Kürdistani, stratejik ittifak çalışmaları ile acil talepler etrafında örülecek bir işbirliğinin birbirlerini güçlendiren iki çalışma olduğuna inanmaktadır.
PAK, bir yandan , bugün Türkiye’de sınırlı bir potansiyeli içerse de, Kürt milletinin kendi geleceğini belirleme hakkını, Kürdistan halkının kendi ülkesinde siyasi, coğrafik, milli bir statü ile kendisini yönetmesi hakkını savunan Türkiyeli kesimlerle uzun erimli işbirliklerini geliştirmeye; diğer yandan da Türkiye’de özgürlüğü, adaleti, demokrasiyi, insan haklarını, düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünü, kadın haklarını savunan; Kürtçe ana dille eğitim hakkı başta olmak üzere, Kürt dili önündeki yasakların kaldırılmasını, Kürt kimliğinin tanınmasını, Kürtlerin milli, demokratik hak özgürlüklerin sağlanmasını, savaşa ve Kürt karşıtı siyasete son verilmesini ve bu hak ve özgürlüklerin anayasal ve yasal güvencelere kavuşturulmasını savunan, en geniş kesimlerle diyalog ve işbirliği geliştirmeye ve dayanışmanın önem ve gerekliliğine inanmaktadır’’ Cevabını verdi.