PSK Lideri Mesud Tek: HDP ile ittifaka açığız

36 yıl sonra Türkiye’ye dönen Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) Genel Sekreteri Mesud Tek, partisinin teşkilatlanmasını tamamladıktan sonra HDP de dahil tüm Kürt parti ve fraksiyonlarıyla ittifaka açık olduğunu söyledi.
22.10.2015, Per - 13:22
PSK Lideri Mesud Tek: HDP ile ittifaka açığız
Haberi Paylaş

“AK Parti’nin attığı bazı demokratik adımlar siyasi ortamı yumuşattı” diyen Mesud Tek, “AK Parti’nin iktidara gelmesini Türkiye için bir şans olarak görüyorum” dedi.

PKK lideri Abdullah Öcalan’ın “Biz silahlı mücadeleye başvurmakla yanlış yaptık” sözünü hatırlatan Tek, “Gelinen aşamada PKK’nin yürüttüğü silahlı mücadelenin Kürt halkına faydadan çok zarar getirdiğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

Diyarbakır’da Rûdaw’ın sorularını yanıtlayan Tek, 36 yıl öncesini, “çözüm süreci”ni ve Hak-Par ile PSK’de yaşanan ayrılıkla ilgili konuştu.

Türkiye’de “çözüm süreci”nin yürüdüğü daha yumuşak dönemler de vardı. Dönme kararını neden şimdi verdiniz?

Benim Avrupa’da kaldığım süre çok azdır. 1980’in Nisan’ında Diyarbakır’ı terk ettim. 35 yıl 6 ay sonra döndüm. Bunun en fazla 4-5 yılını Avrupa’da geçirdim. Çoğunlukla Kürdistan’ın diğer parçalarındayım. 2004’ten sonra da hep Hewler’deydim (Erbil). PSK kurulduğu zaman Türkiye’deki şartlar böyle değildi.

Kürdistan isminde bir parti kurmayı bir tarafa bırakın, Kürt kelimesi bile ceza için gerekçeydi. Şimdi şartlar değişti. Kendini güçlendirmek için de olsa AK Parti’nin attığı bazı demokratik adımlar atması siyasi ortamı yumuşattı. Bu açıdan AK Parti’nin iktidara gelmesini Türkiye için bir şans olarak görüyorum. Bu şartlar bir araya gelince biz de artık illegal alandan çıkıp, legal alana geçmemizin zamanının geldiğini düşündük.

Peki gelmek için hükümet yetkilileri ile bir görüşmeniz oldu mu?

Hayır. Hiçbir hükümet yetkilisi ile görüşmem olmadı.

Hükümet yetkililerinden bir davet aldınız mı?

Kesinlikle bir davet almadım. Ne resmen ne de gayriresmi şekilde. Benim açılmış davalarım vardı. Hukukçu arkadaşlarımızın yaptığı araştırmalar sonucunda PSK ana davasının zamanaşımına uğradığı, 1994’ten sonra açılan davaların da soruşturmaya yer olmadığı kararının çıktığını öğrendik. Kaldı ki, tutuklanma ihtimali olsaydı da kongremizde alınan kararı hayata geçirmek için gelecektim.

36 yıl önceye dönüp baktığınızda “keşke gitmeseydim, kalsaydım” dediğiniz oldu mu?

Keşke dediğim şeyler oldu. Burada kalıp işkence gören, hapislerde yatan arkadaşlarımla ilgili raporları okuduğumda keşke bende orada olsaydım, onlarla aynı acıyı paylaşsaydım dedim. 36 yıl öncesine göre Diyarbakır’da ne değişiklik oldu diye soruyorsanız, daha önce Diyarbakır’ı gezmedim. Bir kıyaslama yapamayacağım.

PSK, PKK’den önce kuruldu. Neden PSK, PKK kadar güçlenemedi ya da PKK olamadı?

Bu ülkenin şartlarına da bağlıydı. “PSK niye PKK olamadı”dan ziyade, acaba PSK PKK olmak istiyor muydu bunu sormak lazım. Bunu PKK’yi suçlamak için söylemiyorum. PKK ilk kurulduğu günden bu yana Kürtler’in kurtuluşunun silahlı mücadele ile mümkün olacağını söyledi. Biz ise, silahlı mücadeleyi temel bir mücadele aracı olarak görmedik. Biz, çok zorunlu olduğu zaman başvurabileceğini söyledik. Bu bir politik tercih sorunudur.

Tarih kimi haklı çıkardı?

Henüz birşey söylemek için çok erken. Ama bazı emareler bizim haklı olduğumuzu düşündürüyor. Öcalan’ın açıklamaları var, diyor ki; biz silahlı mücadeleye başvurmakla yanlış yaptık. Bu tarihin yavaş yavaş bizi haklı gösterdiğinin ön emareleridir. Şunu mu anlamalıyız bundan, PKK’nin yürüttüğü 30 yıllık silahlı mücadele Kürtler’e bir mevzi kazandırmadı...

Gelinen aşamada, PKK’nin bugün yürüttüğü silahlı mücadelenin Kürt halkına faydadan çok zarar getirdiğini düşünüyorum. Elbette zaman içinde bu eylemler Kürt sorununu uluslar arası düzeyde tartışılır hale getirdi. Ama aynı zamanda uluslar arası kamuoyunda Kürt sorununun bir “terör” parantezi içinde görülmesine neden oldu.

Korucuların öldürülmesi, zorla askere alma gibi eylemler bunda etkili oldu. 1974-75 yıllarındaki Kürtler’in taleplerine bakın. koruculuğun lağvedilmesi, sürgüne giden köylülerin dönmesi gibi talepler yok. Bunlar silahlı mücadelenin Kürtler açısından olumsuz sonuçlarıdır.

Bu yaşananların suçlusu PKK mi?

Hayır tabii ki de. PKK’nin silahlı eylemleri devletin ret ve asimilasyon politikalarının sonucudur. Bir anlamda devlet kendi yarattığı sonuca katlanmak zorundadır. Biz de ret ve inkar politikasının bir sonucuyuz. Ancak biz şiddete başvurmadık. Dolayısıyla şiddetin, savaşın kötü sonuçlarından biz sorumlu değiliz.

2013’ten beri yürüyen ve şuan kesintiye uğrayan bir “çözüm süreci” var. Bu süreç Kürt sorununu çözecek mi?

Ben tarafların samimi davrandıklarını düşünmüyorum. Kaldı ki samimi davranmak şart da değildir. Dünyadaki örnekleri de böyledir. Tarafların “sorunu diyalog yoluyla çözmeliyiz” iradesi yetiyor. Masaya otururken, amaç konusunda samimi değiller. Devletin amacı, sadece PKK silahsızlandırmaktır.

Bir iki adım atarak Kürt sorununu çözdüm demesidir. PKK ise -ki bu doğaldır Güney Kürdistan’da da böyle olmuştur- bu ortamdan faydalanarak kendi sistemini Kürt toplumu içinde yaymaktır. Bu da KCK sistemidir.

Devlet adım atmadığı için mi PKK yeniden eylemlerine başladı?

Devletin adım atmadığı doğru, ancak bu eylemler de doğru değil. Silvan’da oy oranınız yüksek, belediye sizin elinizde, halk sizden yana. Siz orada yolları kesip, “özerk yönetim” (özerklik) ilan ediyorsunuz. Amaç ne? Zaten herşey sizin elinizde. Ben siyasetle ilgileniyorum.

Halen anlayabilmiş değilim, demokratik özerklik ile yerel yönetimlerin yetkilerinin genişletilmesi arasında ne fark var? Bütün bunların izah edilmesi gerekiyor. Hak aramanın yolu bu değil.

Peki nedir?

Milyonları sokağa dökebilirsin. İmza kampanyaları düzenleyebilirsin, milyonları okula göndermeyebilirsin. Milyonlar nüfus dairelerine dayanır, nüfus cüzdanlarını iade eder. Bunu yapacak, gücümüz var. Kırmadan, yakmadan. Böylesine sivil itaatsizlik eylemleri varken ve Kürtler bu eylemleri yapma gücündeyken, sokakları kapatmak doğru değil. Silahı, şiddeti hak arama aracı olmaktan çıkarmalıyız. PKK artık, amasız bir şekilde ateşkes ilan etmelidir, askeri güçlerini Türkiye’nin dışına çıkarmalıdır.

Biraz da Hak-Par’ın durumunu konuşursak, bir kuşak PSK illegal bir parti, Hak-Par ise onun legal partisi diye biliyordu. Gelişinizle beraber böyle olmadığını öğrendik…

Hak-Par, bizim legal alandaki sesimiz değildi. Ama, Hak-Par’ın kurulmasında PSK’nin büyük katkısı var. Kuruluş aşamasında, daha sonra ve bugüne kadar deyim yerindeyse omurgasını PSK oluşturdu. Ama bir insan da sadece omurgadan ibaret değil. Netice itibariyle Hak-Par başlangıç noktasındaki çok renkli yapısını giderek kaybetti. Şimdi gelinen aşamada, Hak-Par içinde PSK’li olmayan insan sayısı çok az.

Ayrılık niye?

Biz 10’uncu kongre kararımızda, birinci şıkta bu işi Hak-par üzerinden legalleştirmedir. Bunun için Hak-Par’a belirli önerilerimiz oldu. Ne yazık ki önerilerimiz o dönem ki yöneticiler tarafından kabul görmedi.

Neydi o öneriler?

Oraya girmeyelim.

Kişisel mi siyasal mı?

Kişisel hiçbir şey yok, siyasaldı. Ama girmesek iyi olur. Söyleyeceğim şeyler karşı tarafa cevap hakkı doğurabilir. Onların olmadığı bir yerde bu hakkı doğurmak istemem. Ama şundan emin olun ki, ne bizim açımızdan ne onlar açısında kişisel değil, siyasi ayrılıklardır. Neticede anlaşamadık, Hak-Par üzerinden legalize olma seçeneği ortadan kalkınca kongremizin önümüze koyduğu yol haritasının ikinci aşaması olan kendi adımıza legalleşmeydi. Onu başlattık.

PSK Türkiye’de yaşayan Kürt sorunun çözümü, Kürtler’in statüsü için ne öneriyor?

Kürtler’in de her halk gibi kendi bağımsız devletlerini kurma hakkı vardır. Biz sadece Kuzey Kürdistan’da siyaset yapan bir partiyiz. Biz Kürt sorunun en uygun çözümünün eşitlik temelinde kurulu bir federasyon olduğunu düşünüyorum. Üst düzeyde, gevşek bir ortak yönetim olabilir. Bu yönetim, Kürdistan’ın diğer parçalarla birliğine açık olmalıdır. Kuzeydeki Kürt halkı, kiminle, yaşayacağına karar vermelidir.

Sizin dışınızdaki Kürt parti ve örgütlerine mesafeniz nedir?

Önemli olan ortak noktalardır. Bunlar da ulusal taleplerdir.

1 Kasım seçimlerinde ne yapacaksınız?

Biz henüz karar vermedik. Erken seçim kararından sonra bizim önceliğimiz dönüşümüzü gerçekleştirmekti. Çalışmalarımızın ağırlığı buydu. Benim kişisel olarak bir oyum olsa Hak-Par’a verirdim.

Teşkilatlanmanız bittikten sonra HDP ile önümüzdeki herhangi bir seçimde ittifak mümkün mü?

Niye mümkün olmasın. Parti teşkilatlanması tamamladıktan sonra HDP de dahil tüm Kürt parti ve fraksiyonlarıyla ittifaka açığız. Biz ortak noktalarda anlaşabilirsek, ortak bir program çıkarabilirsek ortak söz ve karar sahibi olursak neden olmasın? Önemli olan ne üzerine ittifak yaptığınızdır. Bizim PKK ile 1993’te yaptığımız ittifak var. Cephe çalışması var. Kürdistani Örgütler Platformu var.

Bu noktada ne yazık ki olumsuz kötü tecrübelerimiz var. PKK bu konuda dayatmacı bir tavır içinde oldu. Umarım, HDP, PKK’nin bu yanlışını yapmaz. Daha önce sütten ağzımız yandı. Bu sefer yoğurdu üflesek de, yemek istiyoruz.

PORTRE / Mesud TEK

Aslen Dersimli olan Mesud Tek, 1954 yılında Elazığ’da dünyaya geldi. İlk, orta ve lise eğitimini Elazığ’da tamamladı. Diyarbakır’da Fen Fakültesi Kimya Bölümü’nde okudu, ancak 12 Eylül darbesi nedeniyle öğrenimini yarıda bıraktı. 1975 yılında Kürdistan Sosyalist Partisi’nin (PSK) çalışmalarında yer aldı. 2003 yılında yapılan 7’inci Kongre’de PSK’nin Genel Sekreterliği’ne seçildi.

Nerina Azad
Bu haber toplam: 5218 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:13:31:57