İnsanların gönüllü ya da zorla, ekonomik ya da siyasi ve kültürel sebeplerle bir yerden başka bir yere gitmeleridir göç. Kürdistan’ın otokton halkları savaş ve siyasi sebepler başta olmak üzere yurtlarından sürülerek uçsuz bucaksız bozkır ovalara sürüldüler. Kürdistan tarihinin en büyük sürgünü, “İç Anadolu Kürdleri Sürgünü”dür. Yaklaşık 300-350 yıl önce Kürdistan’daki kimi Kürd aşiretlerinin İç Anadolu’ya sürgünü ile başlar bu göçertilme.
Asırlar önce anayurtlarından koparılarak Orta Anadolu Bölgesi başta olmak üzere Türkiye’deki çeşitli bölgelere sürgün edilen Kürdler, Tuz Gölü’nün civarında Ankara, Konya, Aksaray, Kırşehir ve Çorum bölge kentlerine yerleştirilirler. Bunun dışında kalan Sivas, Yozgat ve Kayseri gibi daha birçok Türkiye kentinde, Kürdler’in izine rastlamak mümkün.
Tüm bu sürgün, zorunlu göç ve iskân politikalarında en çok acıyı ve zorluğu çeken Kürd kadını oldu. Göç yollarında her türlü zorluğu sırtlanarak asimilasyon politikalarına kurban edilmek istenen kadınlar; bir yandan çocuklarını koruyup kollarlarken, öte yandan kültür ve dil aktarımında aktif rol alarak içlerindeki yurt hasretini ninniler ve ağıtlar ile dillendirirler. Ayrıca Kürdistan tarihi ve folkloruna ilişkin şu ana kadar sayısız eser ve inceleme yayınlayan Mehmet Bayrak, “Di Dema Osmaniyan de Jinên Kurd” adlı kitap çalışmasında araştırmacılara Orta Anadolu Kürd kadınlarına dair verdiği gravürlere dayanarak Orta Anadolu Kürd kadınlarının giyim, kuşam ve takılarının Kürdistan’dan izler taşıdığını söyler.
Kadının dil ve kültürün korunmasındaki rolü
Coğrafya olarak Kürdistan’dan uzak bir yaşam süren, fakat tüm Kürdistani değerlerini korumayı başaran Orta Anadolu Kürd kadını tüm üretim aşamalarında yer alıyor, yanı sıra tarihsel misyonu çocuk bakımı ve yetiştirilmesi ‘görevi’ne de devam ediyor. Çocuklarını Kürdistani bir yaşam birikimi ile büyüten kadın, dil ve kültür öğreticiliğini de sürdürüyor.
Asırlar önce Orta Anadolu’ya sürgün edilen ve burada zorunlu iskan politikalarına maruz bırakılan Kürdler, yüzyıllardır dilini, kültürünü korumayı başardı. Dilin ve kültürün korunmasındaki en büyük katkı Orta Anadolu Kürd kadınlarına aittir. Çünkü Kürd kadını her türlü asimilasyon ve baskı politikalarına rağmen dilini konuşmayı sürdürdü. Nesilden nesile anlatılan Kürd hikayeleri, söylenen ninniler ve kadınların çocuklarına Kürdçe söyledikleri şarkılar dilin ve kültürün yaşatılmasında, korunmasında önemli bir rol aldı.
Düğün ve evlilik
Kültürel değerlerin tehdit altında bu çağda, Orta Anadolu Kürdler’inin düğünlerinde Kürdçe müzikler çalınmaya devam ediyor. Kadınların kına ve nişan törenlerinde söyledikleri Kürdçe türküler ve yaktıkları ağıtlar Kürdistan’daki düğün geleneğinin devam ettirildiğinin de en önemli kanıtı olarak gösterebiliriz. Öte yandan akraba ve aşiret içi evliliklerin yoğun bir biçimde yaşandığını ve akrabalık dışı evliliklere pek rastlanılmadığını, son yıllarda okumuşluk seviyesinin yükselmesi ile beraber bu evlilik türünün sayısında da artış yaşandığını belirtebiliriz. Bunların yanı sıra kapalı bir toplum yapısına sahip olan Orta Anadolu Kürdleri, 1950’li yıllara kadar kendi içinde yaşadıkları ve diğer halklarla hiçbir şekilde iletişime geçmedikleri için. Türklere çok nadir kız verdikleri veya Türklerden çok nadir kız aldıkları da söylenebilir. “Te keçika xwe çima da Tirkan?/Kızını neden bir Türk’e verdin?” gibi ifadelerin yaygın olması Kürdler’in kendi aralarındaki münasebet ve akrabalık ilişkilerini korumaya çalıştıklarının da ispatı niteliğindedir.
Giyim ve kuşam
Ankara, Konya, Kırşehir ve Aksaray’da yaşayan Kürdlerin sayısının 300 binden fazla olduğu, genel olarak İç Anadolu’da ise 2 milyon Kürdün yaşadığı biliniyor. Özellikle Ankara, Konya, Kırşehir ve Aksaray’da yaşayan Kürdlerin çoğunun Kürdçe (Kurmancî ve Dimilkî) konuştukları ve kendi dillerinde yaşam sürdükleri görülüyor. Bu dört ilin sınırları içerisinde yaşayan Kürd kadınının genel olarak Kürdçe konuştuğu, hatta 60 yaşın üzerindeki birçok kadının Türkçe’yi bilmediği sık rastlanan durumlardandır. Orta Anadolu Kürd geleneğinde erkeğe ait özel bir elbise bulunmamakla birlikte kadınların giydikleri çeşitli özel kıyafetler var. Bunlara kıtan ve şar deniliyor. Bu, Orta Anadolu Kürd kültüründe önemli bir yer tutuyor. Genellikle 65 yaşın üzerindeki kadınlar beyaz kıtan takıyor, daha genç kadınlar ise xonte dedikleri eteğe benzer elbiseyi giyiyor. Geleneksel elbiselerin Avrupai
havanın etkisinde kalarak yok olduğunu da söylemek mümkün. Düğünlerde ise kısmen Kürd geleneklerinin yansıtıldığı kıyafetlerin tercih edildiği izleniyor.
Kadınların Avrupa’ya göçü
Genel olarak Orta Anadolu bölgesine yerleştirilen Kürdler, köylerde veya yaylalarda yaşamını sürdürmeye devam etmekteler. Geçen bunca zaman sonra köy yaşamında kadının durumunda da farklılıklar ortaya çıkarmıştır. Hem üretimde hem de ev içinde etkin misyona sahip kadının giderek ev içindeki işlere mahkum edildiği, erkek hegemonyasına bağlı yaşadığı ise göz ardı edilmemesi gereken bir diğer olgudur. Ev dışında hiçbir iş yapmayan Kürd kadınının sadece tarıma uygun bölgelerde tarlalarda da çalıştığını görmek gerekiyor.
Değişen ekonomik ve sosyo-kültürel doku ile başka bir realitenin ortaya çıktığını söylemek zorunluluktur. Yaşanan ekonomik zorluklar artık Orta Anadolu Kürd nüfusunu ikinci defa ve bu kez Avrupa’ya göçmeye zorlamıştır. Kızlarını Avrupalı akrabalarıyla evlendiren Kürdlerin tamamına yakınının Avrupa’da en az bir tane arkası bulunmaktadır. Kürdistan’dan Orta Anadolu’ya zorla göçertilen Kürd nüfusu artık Avrupalıdır.
Bu göç dalgasıyla birlikte Orta Anadolu Kürd kadını Avrupa’da çalışma hayatıyla ve eğitimiyle tanışır. Gittikleri Avrupa ülkelerinde kültürel, politik ve sosyal içerikli derneklerde aktif rol üstlenen Kürd kadını hatırı sayılır bir yeni etkinlik alanı yakalamış durumdadır. Modern yaşamın bir parçası haline gelen Kürd kadını artık hem sosyal yaşamın hem de çalışma yaşamının etkin unsuru haline dönüşmüştür ve daha fazla Kürdistanileşmiştir.