Çatışmaların son bulması için tarihi Sur ilçesinde bulunan Dört Ayaklı Minare önünde 28 Kasım 2015'de basın açıklaması yaptıktan sonra silahlı saldırı sonucu öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi için Diyarbakır'da anma töreni düzenlendi.
Tahir Elçi Vakfı ve Diyarbakır Barosu tarafından gerçekleştirilen anma programı, Diyarbakır Adliyesi önünde başladı. Anmaya HEDEP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, CHP ve HEDEP milletvekilleri, TBB Başkanı Erinç Sağkan, bölge barolarının başkanları, siyasetçiler ve avukatlar katıldı. Anmaya ayrıca eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın eşi Başak Demirtaş, eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun eşi Selvi Kılıçdaroğlu ve eski CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da katıldı.
Cübbelerini giyerek Diyarbakır Adliyesi önünde bir araya gelen avukatlar ve katılımcılar Tahir Elçi’nin vurulduğu Dört Ayaklı minare önüne doğru yürüyüşe geçti. Anma törenine katılanlar "Tahir Elçi ölümsüzdür" ve "Tahir Elçi onurumuzdur" sloganlarıyla yürüdü.
Dört Ayaklı Minare'nin önüne varılınca Ahmet Kaya'nın 'Diyarbakır Türküsü' çalındı.
Dört Ayaklı Minare önünde Tahir Elçi'nin son konuşması da dinletildi.
Diyarbakır Baro Başkanı: Barış, demokrasi, özgürlük ve insan hakları mücadelesini sürdüreceğiz
Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, 'Tahir Elçi en kıymetlimizdir. Onun hayat serüveni de öldürülmesi de toplumumuzun, ve toprağımızın kaderi de sıkı sıkıya bağlıdır. Siyasi irade nasıl bir tutum alırsa alsın, mahkeme kimin gözlerine bakarsa baksın, bizim Tahir Elçi cinayetini aydınlatma irademizde zerre eksilme yoktur ve olmayacaktır. Ömrünü ağır insan hakları ihlalleri ile mücadeleye adayan, son nefesinde bile şiddete karşı barış ve demokrasiyi savunan ebedi başkanımızı aramızdan alınışının 8. yılında bir kez daha saygıyla anıyor. Barış, demokrasi, özgürlük ve insan hakları mücadelesini sürdürme kararlılığımızı onun aziz hatırası önünde yineliyoruz" dedi.
Türkan Elçi: Bugün bu minarenin dört ayağına dolanan yalanı yeniden sormaya geldik.
Türkan Elçi de anmadaki konuşmasında şunları söyledi:
"Kırlangıç günde beş kez su içmeye inince içimizde bir şeyler ölüyor dediğimiz, kol saatimizin kırıldığı ve yine zamanın durduğu bu yerdeyiz.
Her yıl bu kuşluk vaktinde kalbi bu minarenin altında insanlık için, adalet için, eşitlik için, kardeşlik için atanlara selam olsun. Biz zulme uğrayanlar, adalet ve vicdan arayanlar, yıkılan köprülerin altından sallarla karşı kıyılara ulaşanlar, gözlerindeki yas izlerini ve mezarlıklardan topladıkları karanfilleri suya bırakanlar, bugün bu minarenin dört ayağına dolanan yalanı yeniden sormaya geldik. Bu ülkede vatandaş olmaktan, insan olmaktan kaynaklı hakkımızı, adaleti sormaya geldik. Kullar arasında ayırım yapmadan, kul hakkı yemeden, adil olmanın bir mecburiyet olduğunu duyamayanlar!
Günde beş vakit bu minareden Allah'a sığınmaya çağıran ezan yükselir.
Kutsal sayılan bu avlunun bin yıllık kara taşına damlayan kanın izini silmekle mükellef makamlar!
Adaleti tesis etmekle sorumlu olduklarını bu sesle idrak edebiliyorlar mı?
Ezanın bizleri Allah’a sığınmak kadar, fazilete, adalete ve kul hakkına riayete davet ettiğini duyabiliyorlar mı? Bizler her yılın tekrarı gibi, bu hüzün vaktinde bir mazlumun yüzündeki masumiyeti, kederi ve kaybımızın ardındaki özlemi ifade eden bu karanfilleri, yerde yatan bir bedenle yeniden buluşturmaya geldik. Bugün yine bu çıkmazdayız.
Zulme uğrayanların derin bir uykuya daldıklarını, onların bir daha uyanmayacaklarını ve bir ülkenin karanlığında ışığı aramanın ne demek olduğunu ne yazık ki bizlere bu sokak öğretti.
Katillerin korunduğunu, saklandığı dehlizlerin karanlık ve muhkem olduğunu bizlere bu sokak öğretti.
Çocukluğumuzun, gençliğimizin geçtiği şehrimize ait, kültürel, toplumsal, binlerce yıllık tarihsel hafızamızın savaşın acımasız eliyle nasıl yakılıp yıkılıp, yok edildiğini bu sokak bize öğretti.
Siz avlumuza incir ağacı dikenler, penceremizi ışıksız bırakanlar!
Bize yaşatılan zulmü unutturmak isteyenler, kötülüklerinden mahcubiyet hissetmeyenler! Biliniz ki aradan yıllar geçse de acımız hala ilk günkü kadar taze.
Ve biliniz ki minarenin ayakları altındaki buluşmalar bizi günden güne çoğaltacak. Çünkü biz acılarda çoğalan, acılarda bir araya gelen bir ülkeye dönüştürüldük. Ve biz acıda buluşanların, yekvücut olanların gözyaşlarının renginin, etnik kökeninin, dilinin, milliyetinin, ırkının olmadığı da bilinmelidir. Bizi balık gibi susturmak isteyenler! Biliniz ki biz adalet arayanların, zulme uğrayanların, acı çekenlerin damla damla umutlarından mütevellit, gece gündüz demeden içinde yüzdüğümüz uçsuz bucaksız bir denizimiz var. Bu denizde özgür, huzurlu, kardeşçe, insan onuruna yaraşır, şiddetsiz bir dünya hayalimiz var. Acıya, zulme, haksızlığa, hukuksuzluğa dur diyebilmek için her yıl bu vakitlerde burada bir araya geldiğimizde uzaklardan, çok uzaklardan bir ses bizi çağırır.
“Silah, çatışma” istemiyoruz diyen bir ses. Zalimleri rahatsız eden, susturulmak istenen bir ses.
Bizler bu sese milyonlarca sesle “kahrolsun savaş “diyerek karşılık veriyoruz. Hiç durmadan ve usanmadan yaşam hakkı kutsaldır, yaşam hakkı kutsaldır, yaşam hakkı kutsaldır “diyor ve demeye devam edeceğiz."
'Bu utanç Tahir Elçi cinayetini aydınlatmayanlarındır'
TBB Başkanı Erinç Sağkan, "Başından itibaren, adımımı ilk attığım andan itibaren bir utanç bütün benliğimi sarıyor. Ancak bu utanç bana ait olmamalı. Bu utanç gözlerin önünde, kameraların önündeki bir cinayeti bilerek, isteyerek aydınlatmayanların olmalıdır. Benim utancım olmamalıdır bu utanç. Sekiz senedir vicdan azabı çekiyorum. Acaba yeterince mücadele ettim mi, acaba elimden gelen her şeyi yaptım mı. Bir baro başkanımız katledildi. Kameraların, gözlerin önünde. Her şeyi yaptım mı acaba diye. Bu vicdan azabı bana ait olmamalı. Bu vicdan azabı beş yıldır yargılama yapıyormuş gibi tiyatro sergileyenlerin vicdan azabı olmalıdır" dedi.
Sekiz yıldır Tahir Elçi'nin yasını tutamadıklarını vurgulayan Sağkan, "Biz buraya anmaya gelemiyoruz. Çünkü anmak için gereği yapılmış olmalıdır. Maddi gerçek ortaya çıkartılmalıdır. Kişiler en ağır cezayla cezalandırılmalıdır. Kamu vicdanı tatmin olmalıdır. Biz ancak o zaman anmaya gelebiliriz. Biz buraya vazgeçmeyeceğimizi bilsinler diye geliyoruz. Ne yaparlarsa yapsınlar. Yargılama görünümü adı altında süreci uzatmaya da çalışsalar vazgeçmeyeceğiz. Yoluna bırakacağımızı zannediyorlarsa hiç umutlanmasınlar, vazgeçmeyeceğiz. Biz buradayız. Değil sekiz sene, 80 sene de geçse Tahir Elçi'nin katledilmesinde sorumluların tamamı ortaya çıkartılıp cezalandırılmadığı müddetçe bu mücadeleyi devam ettireceğiz" diye konuştu.
Anma töreni Tahir Elçi'nin öldürüldüğü Dört Ayaklı Minare'nin önüne karanfillerin bırakılmasıyla sona erdi