Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi ve hukukçu Vahap Coşkun Kürtlerin kazandığı belediyelere kayyum atanmasının hukuki boyutlarını Rudaw’a değerlendirdi.
Coşkun kayyum kurumunun hukuk sisteminde yer aldığını belirterek, “Kayyum hukukta yer alıyor. Bu hukuki bir müessese fakat Türkiye tarihine baktığımızda, Cumhurbaşkanlığı Sistemine baktığımızda Yerel Yönetimler Kanunu yaklaşık 30 yıl önce çıkmış. Burada esas olan şudur: Eğer Belediye Başkanı bir suç işlemişse o şehirde belediye meclisi yeni bir başkan seçer. Kanun böyle, gelenek de böyle. Ama Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda bir madde var bu maddeye göre yerel idarecilerin seçimle iş başına gelmesi gerekiyor. 2016 yılında bu kanunu değiştirdiler. Dediler ki ‘eğer terör suçuyla bağlantısı olan bir kişi seçilirse bu kişi görevden alınacak ve belediye meclisi de tamamen iptal edilecek. Devlet memurları görev başına gelecek’ şeklinde bir kanun çıkardılar” dedi.
“Asıl büyük amaç belediyenin tamamını HDP'nin elinden almaktı”
2016’da çıkarılan yeni kanunla belediye meclislerinin de iptal edilerek yeni bir belediye başkanının seçilmesilmesinin önüne geçildiğini ifade eden Coşkun, “Eğer meclis kalırsa bir belediye meclisi varsa o mecliste seçim yapılması gerekir. Bu meclislerde de zaten çoğunlukla HDP'nin elindeydi. Devlet şöyle düşündü: Eğer bu meclislerde de seçim yapılırsa yine HDP’den DEM'den bir kişi belediye başkanı seçilir. Buradaki asıl büyük amaç belediyenin tamamını HDP'nin elinden almaktı. Bu da genel Türkiye siyasetine bağlı olan bir şey. Çözüm süreci bittikten sonra devlet hem genel siyasetinde hem de yerel siyasetinde HDP'yi bir cendereye sokmak istedi. Bunu nasıl yaptı? Genel siyasette HDP Eş Genel Başkanlarını tutukladılar, parlamenterlerini tutukladılar, teşkilatlarını faaliyetlerden uzaklaştırdılar. Diğer yandan yerel yönetimlerde belediyeleri HDP'nin elinden aldılar. Bu çok önemli çünkü sen belediyeleri de partinin elinden alırsan o parti ile destekçileri arasında irtibatı kesmiş olursun. Yani bir ilişki kalmıyor. 8 yıldır böyle bir siyaset yürütülüyor” diye konuştu.
“Kanun değiştirilmedikçe devlet her zaman bu belediyeleri alabilir”
Kayyum meselesinin siyasi bir mesele olduğunun altını çizen Vahap Coşkun, “Meselenin kendisi siyasi. Bu kanun değiştirilmedikçe devlet her zaman yasa yoluyla bu belediyeleri DEM Parti'den alabilir. Mevcut kanunda çok esnek bir tarif bulunuyor. Bu tariflere göre devlet herkesi terör kapsamına alabilir, terörizmle suçlayabilir ve bu kişileri görevden uzaklaştırabilir. Bu nedenle öncelikle bütün partilerin bu kanunun değiştirilmesi için bir irade ortaya koymaları gerekir. Bu kanun değiştirilmediği sürece bu tehlike ortadan kalkmaz, bu sorun hukuki bir sorun değil. Bu siyasi bir sorundur” dedi.
“Kürt sonunda devlet 8 yıldır tek bir siyaset yürütüyor”
Bugünden bakıldığında devletin siyasetinin değişmediğini gördüğünü belirten Coşkun, “Yani Kürt sonunda devlet 8 yıldır tek bir siyaset yürütüyor. Bugün de baktığımızda bu siyaset devam ediyor. Eğer seçimlerden sonra bu siyaseti değiştirmezse, yeni bir dönem açılmazsa o zaman devlet yeni seçilen belediye başkanlarını da suçlayarak onları görevden alabilir” dedi.
Vahap Coşkun, “Halkın tepkisi büyük olsaydı bu kayyum meselesi devam eder miydi?” sorusuna şu cevabı verdi:
“Bunun normalize edilmemesi gerekir”
“Bir tepki var. Fakat bu çok fazla ortaya çıkamıyor, bunu da görüyoruz; çünkü insanlar artık bunu normalleştirdi. Çünkü 8 yıl oldu. Bunun normalize edilmemesi gerekir, her zaman bunun yanlış bir şey olduğunu göstermek gerekir ve bu kanunun değiştirilmesi için çalışılması gerekir. Seçimlerden sonra yine kayyum atanacak denilerek bu durumun normalleştirilmemesi gerekir.”
“Eğer sözlü olarak bir anlaşma yapılmış ise bu hiç kimseyi bağlamaz”
“İddiaya göre seçimlerden önce DEM Parti ile AK Parti arasında “Siz bütün bölgelerde aday çıkarın. Biz de kayyum atamayacağız şeklinde gizli bir anlaşma olmuş. Siz böyle gizli bir anlaşmaya ihtimal veriyor musunuz?” sorusunu da cevaplayan Coşkun, “Bu konu hakkında muhtelif rivayetler var fakat bu süreç sözle yürümez. Eğer siz tamamen kayyum sistemini ortadan kaldırmak istiyorsanız o zaman kanunu değiştirirsiniz. Eğer sözlü olarak bir anlaşma yapılmış ise bu hiç kimseyi bağlamaz yarın öbür gün devlet yine bu kişilerin yerine kayyum atayabilir. Bu nedenle kanun değişmediği sürece bu iş olmaz, yapılamaz. Bunu sadece yerel seçimlere bağlamıyorum. Bu büyük oranda Kürt meselesine bağlı bir sorun. Eğer bu konuda yeni bir siyaset oluşturmazsanız, kendinize yeni bir yol açmazsanız o zaman yine kayyumlar ortaya çıkabilir” diye konuştu.
“Belediyelerdeki kritik pozisyonlarda Kürtleri bulundurmuyorlar”
Kayyumların çeşitli uygulamaları ile şehirlere kültürel zararlar verdiğini de belirten Coşkun şöyle devam etti:
“Her şeyden önce bu en başta demokrasiye büyük zarar veriyor; çünkü halkın iradesini tanımıyor. Siz niye sandık başına gidiyorsunuz; çünkü istiyorsunuz ki iradeniz temsil edilsin, sizin seçtiğiniz kişiler sizi yönetsin, yönetim onların elinde olsun diyorsunuz. Fakat kayyım sistemi öncelikle bu iradeyi ortadan kaldırıyor. Diğer yandan kayyumlara baktığımızda sömürgeci bir zihniyetle şehirlere bakıyorlar. Yani mesela belediyelerdeki kritik pozisyonlarda, makamlarda Kürtleri bulundurmuyorlar. Dışarıdan getiriyorlar. Kendi kadrolarını yerleştiriyorlar. Bu kadrolar ne şehri tanıyor, ne kimseyi tanıyor. Halkın kimliğini de tanımıyorlar. Bu da büyük bir sorundur. Bu daha büyük bir sorun ortaya çıkarıyor. Diğer yandan mesela bugünlerde gündeme geldi. Söz konusu kayyumlar belediyenin ne kadar gayrimenkulü varsa, ne kadar mal varlığı varsa diğer devlet kurumlarına devrediyorlar. Bu da büyük bir sorun. Mesela belediyenin elinde bir arsa var, bunu bakanlığa devrediyor. Belediyenin malı mülkü halkın malı mülküdür. Siz kime sorarak bu mal mülkü devrediyorsunuz? Neden böyle yapıyorlar? Çünkü biliyorlar ya da şöyle düşünüyorlar: Seçimleri kaybedeceğiz, bu mülkler belediyenin elinde kalmasın! Görev başına geldiklerinde de işleri yürütemesinler diye düşünüyorlar. Eğer siz belediyenin imkanlarını elinden alırsanız belediye hangi imkanlarla iş yapacak, hizmet üretecek? Bunu da sınırlamak istiyorlar. Bu nedenle hem hizmet yönünden hem demokrasi yönünden bakıldığında büyük bir zarar veriyor kayyumlar.”
Türkiye penceresinden bakıldığında kayyum meselesinin DEM Parti’nin sorunuymuş gibi göründüğünü ancak bu sorunun potansiyel olarak bütün partileri bekleyen bir tehlike olduğunu ifade eden Coşkun, “Evet çoğunlukla DEM Parti’nin sorunu, onun başına gelmiş. Ama yarın öbür gün eğer durum değişirse başka bir partinin de belediyeleri ellerinden alınabilir. Türkiye'de hukuk da siyasete bağlı. Siyaset değişmediği için hukuk da ona göre kararlar veriyor” dedi.
“Kayyum atanması kimlik üzerinde büyük bir tahribat yarattı”
Vahap Coşkum kayyum sisteminin neden olduğu olumsuz sonuçlar hakkında şu değerlendirmelerde bulundu:
“Kayyum atanması kimlik üzerinde de büyük bir tahribat yarattı. Belediye hizmetleri DEM Parti veya diğer Kürt partilerinin elindeydi ve hizmetleri Kürtçe yürütüyorlardı. Kayyumlar iş başına geldiğinde Kürtlere karşı bir siyaset izlenmeye başlandı. Büyük bir tepki ile karşılaştılar, o zaman biraz durdular fakat bu Kürtçe anaokulları hala açılmış değil. Kürt dil kursları hala açılmış değil. Belediyeler tarafından verilen Kürtçe hizmetler azaldı. Bu aynı zamanda kültürel bir sorun. Çünkü bakıyorsunuz dili de kontrol altına almak istiyor. Bu halk için de belediye için de büyük bir sorun ortaya çıkarıyor. 1 Nisan'da nasıl bir tablo ortaya çıkacak? 1 Nisan'da duruma baktığımızda, partilerin pozisyonuna baktığımızda o zaman daha doğru tahminlerde bulunabiliriz. Bugünden net bir şey söyleyemiyorum. Kayyumlar bitecek ya da devam edecek şeklinde konuşanlar kendi düşüncelerini dile getiriyorlar. Fakat bu siyaset değişmediği sürece kayyum sisteminin devam etme ihtimali var fakat şunu da ihmal etmemek gerekir: Kayyumlar ne zaman atandı, 2015-2016 yıllarında atandı. O dönem hendek çatışmalarının olduğu dönemdi. O zaman kayyumlar atandığına biraz daha normal göründü. O zaman biraz daha meşru görüldü. Fakat bugün böyle bir şey de yok. Eğer devlet şimdi kayyum atarsa o zaman hiçbir meşruiyeti olmayacak yine de insan kesin bir şey söyleyemez. Kayyumların atanmasını normalleştiren söylemlerden kaçınmak lazım.
“Bu meseleyi hizmet söylemi üzerinden tartışmamak gerekir”
Bazı illerde kayyumlar hizmet üretti, işte parklar yapıldı, bahçeler yapıldı fakat mesele iradenin tanınmamasıdır. Bu demokrasi açısından kesinlikle reddedilmesi gereken bir şeydir. Bu meseleyi bana göre hizmet söylemi üzerinden tartışmamak gerekir. Her şeyden önce senin kimliğini tanımıyor, senin iradeni tanımıyor, demokrasi dışındadır.
“Ortada kayyum gibi büyük bir mesele olduğu için sıra hizmetleri konuşmaya gelmiyor”
Diyarbakır’da doğrusu birçok kimse projeleri, hizmetleri konuşmuyor. Seçimlerde daha çok, projeleri hizmetleri konuşmak gerekirken ortada kayyum gibi büyük bir mesele olduğu için sıra hizmetleri konuşmaya gelmiyor. Durmadan siyasi meseleleri, Kürt sorununu, kayyumları, yeni bir siyasi yol açılacak mı gibi konuları konuşmak zorunda kalıyoruz. Hizmet meselesi çok arka sıralarda kalıyor.”