Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde 8-25 Ekim 1993 tarihleri arasında öldürülen ve kemiklerine toplu mezarda rastlanan 11 sivilin katledilmesine dair dava, Yargıtay tarafından 14 Şubat 2024 günü “zaman aşımı” gerekçesiyle düşürüldü.
Katledilen 11 insana dair davanın “cezasızlık” ile sonuçlandırılmasına dair tepkiler sürerken, aynı ilçede 1991 yılında yedi sivilin askerlerce öldürülmesine ilişkin açılan davanın da yine “zaman aşımı” gerekçesiyle düşürüldüğü ortaya çıktı.
Kulp Cumhuriyet Savcılığı’nın, yedi sivilin öldürülmesine dair dava dosyasını Anayasa Mahkemesi’nin “ihlal” kararına rağmen, geçen yıl aldığı “zaman aşımı” kararı ile rafa kaldırdığı öğrenildi.
Valinin 'ateş etmeyin' emrine uyulmadı
24 Aralık 1991 tarihinde Solhan'daki bir çatışmada ölen üç PKK'linin cenazesini karşılayanlara ateş açılmıştı. Dönemin Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Albay İsmet Yediyıldız'ın, Vali’nin “ateş etmeyin” emrine uymadığı iddia edilmişti.
Açılan ateş sonucu Mehmet Nesip Altın, Neytullah Tekin, Hayrettin Demirtuyi, Felemez Bulut, Ömer Öztürk, Ali Miltaş ve Şahin Tekin ölürken, Mehmet Şah Tekin ve Şeyhmus Altındağ isimli siviller yaralı kurtuldu.
Anayasa mahkemesi ihlal kararı verdi, dosya 3 yıl bekletildi
Katledilen sivillerle ilgili başlatılan soruşturma dosyasında Kulp Cumhuriyet Savcılığı, “görevsizlik” kararı verdi. Bunun üzerine başvurulan Anayasa Mahkemesi'nden (AYM) “etkin soruşturma yürütülmemesi” ve “yaşam hakkı ihlali” kararı çıktı. Ancak savcılık yeniden açtığı dosyayı 3 yıl boyunca hiçbir adım atılmadan bekletti.
Kulp Cumhuriyet Savcısı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında 25 Ağustos 1992’de Adalet Bakanlığı’na iletilmek üzere Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilen fezlekede sorumlular için yargılama izni istenmişti.
Fezlekede, dönemin İl Jandarma Komutanı Albay İsmet Yediyıldız’ın talimatlara uymayarak ateş emri verdiği belirtildi. Savcılığın “görevin ifası sırasında adam öldürmek ve aynı suça teşebbüs” iddiasıyla yargılanması için izin istediği Yediyıldız hakkındaki fezleke ile ilgili işlem yapılmadı.
Savcılık, olay günü Kulp’ta görevli olan Hazro, Silvan, Ergani ve Lice jandarma personelleri hakkında soruşturma izni verilmesi için de il ve ilçe idare kurullarına yazı yazmıştı. Dosyada 2012 yılına kadar hiçbir ilerleme sağlanmadı.
Görevsizlik kararı yıllar sonra kaldırıldı
Dosyanın avukatı olan Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren’in, zaman aşımına kısa bir süre kala yeni bir suç duyurusu dilekçesi vermesiyle dosyadaki görevsizlik kararı yıllar sonra kaldırıldı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, “birden fazla kişiyi aynı sebepten öldürme” suçundan yeniden soruşturma başlattı.
Soruşturma kapsamında olayla ilgili 37 subay ve astsubayın “şüpheli” sıfatıyla ifadeleri alındı. Soruşturma sürecinde Albay İsmet Yediyıldız’ın da aralarında bulunduğu 4 askerin ölmesi üzerine dosyada şüpheli sayısı önce 33'e, sonraki süreçte başka faillerin ölümleriyle birlikte 30’a düştü.
Soruşturma sürerken ailelerin avukatı Nahit Eren, “yaşam hakkı ihlali” gerekçesiyle 2014 yılında Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı olaydan 2 Kasım 2017 günü soruşturma dosyasına ilişkin “takipsizlik” kararı verdi. Kararda, olay yerindeki jandarma personeline ait olduğuna ve dolayısıyla jandarma personelinin bu kişilerin ölümüne sebebiyet verdiğine dair hiçbir delil bulunmadığı öne sürüldü. Ölenlerin vücutlarından çıkarılan ya da olay yerinde ele geçirilen mermi çekirdeği ve boş kovanların hangi jandarma personelinin silahından ateş edildiğine dair bilirkişi incelemesi de bulunmadığı kaydedildi.
Kararda, olayı tarafsızca anlatabilecek bir tanık ifadesi olmadığı ileri sürülerek, “jandarma personelinin maktullerin ölümüne sebebiyet verdiği kabul edilse dahi meşru meşru müdafaa şartlarının oluştuğu kanaatine varıldığı" ifade edildi. Askerlerin, protestocuları dağıtmak ve yaşam haklarını korumak için ateş etmek zorunda kaldıkları savunmasına girişilen kararda, "saldırı ve savunmanın orantılı" olduğu kaydedildi.
Takipsizlik kararının kaldırılması için yapılan itiraz reddedilince Av. Eren, etkin soruşturma yürütülmediği gerekçesiyle 2018 yılında AYM’ye ikinci kez başvurdu.
AYM 'İhlal' kararı aldı
İkinci kez başvurulan AYM, 2014 yılında yapılan başvuruyu “olayın koşulları oluşmadığı halde silah kullanarak yedi kişinin ölümüne ve iki kişinin yaralanması neden olmaları ve adli makamların da bu olayı etkili ve süratli biçimde soruşturmamaları” nedenleriyle yaşam hakkının ihlal edildiği dair başvurunun "kabul edilebilir" olduğuna hükmetti.
Mahkeme, olayla ilgili "Yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlal edildiğine" hükmetti.
AYM’nin “ihlal” kararıyla 2020 yılında yeniden soruşturma açıldı. Ancak aradan geçen 3 yıl boyunca dosyada herhangi bir ilerleme sağlanmadı. Savcılık, 2023 yılında “zaman aşımı” gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdi.
Kararda, suçun işlendiği tarihte zaman aşımını düzenleyen 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) yürürlükte olduğu, zaman aşımı süresinin olağanüstü durumlarda zaman aşımını 45 yıl olarak düzenleyen 5237 sayılı TCK'nin ise suç tarihinden sonra yürürlüğe girdiği belirtildi. Kararda, 765 sayılı TCK'nin zaman aşımı yönünden uygulanmasının şüphelilerin lehine olduğu, 7/2 madde dikkate alındığında şüphelinin lehine olan kanunun uygulanması gerektiği vurgulandı.
Şüphelilerin üzerine atılı suç bakımından olağanüstü dava zamanaşımı süresinin 30 yıl olarak kabul edileceği, şüphelilerin üzerine atılı “birden fazla kişiyi aynı sebeple öldürme” suçu açısından dava zaman aşımı süresinin 24 Aralık 2021’de dolduğu, bu nedenle kovuşturma imkanı bulunmadığı ifade edilerek dosyada “takipsizlik” kararı verildi.
Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Nahit Eren, bu karara karşı üçüncü kez AYM’ye başvurmaya hazırlanıyor.
Nahit Eren: 32 yılda tek bir kişinin ifadesi alınmadı
Baro Başkanı Eren, şu bilgileri verdi:
"Biz insanlığa karşı suçlarda zaman aşımının olduğunu kabul etmiyoruz. Ama AYM “ihlal” kararı vermesi ardından 3 yıllık süre içerisinde hiçbir işlem yapılmadı. Diyarbakır'da ‘nefsi müdafaa’dan dolayı dosya kapatıldı. Sonra dosya bir şekilde Kulp'a gönderildi. Kulp'dan da ayrı bir zamanaşımından dosya kapatıldı.
Kısaca yasal hükümler, yasaya göre işleyişten ziyade, 90’lı yıllarda işlenen bu tür insan hakları ihlallerindeki yargının cezasızlık pratiği kendini çok açık bir şekilde gösterdi. Tanık ifadeleri, dönemin kolluk güçlerinin ifadeleri, dönemin valisinin bu konudaki açıklaması, bütün bunlara baktığımız zaman bu dosya, somut bir şekilde kolluğun o dönemde Albay İsmet Yediyıldız’ın talimatıyla öldürdüğü sivillere karşı bir cezasızlık örneği dosyası. 33 yılda tek bir kişinin ifadesi bile alınmadı. İnsanların böyle herkesin gözleri önünde öldürüldüğü bir dosya Türk yargısı tarafından maalesef yine kapatıldı."
Bu tür suçların Türkiye’de maalesef ‘insanlığa karşı suç’ olarak kabul edilmediğini söyleyen Eren, “Oysaki insanlık suçlarında zaman aşımı olmaz. Temennimiz dosyanın yeniden açılması. Ama bu konuda mevcut yargı pratiği maalesef bir kez daha dosyanın soruşturmaya konu edilmesinden ziyade AYM’nin vereceği etkin soruşturmanın yürütülmemesinden dolayı ihlal kararı olabilir. Ama dediğim gibi tamamen zamana yayılan, 32 yıl boyunca hiçbir şey yapılmayan, açıkça Diyarbakır'da tutulan bir dava dosyası. 32 yıl tek bir işlem yapmayıp dosyayı bu şekilde maalesef kapattılar” dedi. (MA)