Riskli İş
Osmanlı topraklarının önemli bölümünü işgal eden İngiltere ve Fransa gibi sömürgeci güçler tarafından miras bırakılan Irak ile Suriye sınırlarının günümüzde IŞİD’in tehdidi altında,” bulunduğunu yazan Marcus, “Suriye, Türkiye, Irak ve İran’da büyük bir nüfusa sahip olmasına rağmen, yüzyıl önce çizilen sınırların böldüğü Kürtler için güncel koşulların büyük riskler taşımasının yanında potansiyel olarak büyük bir fırsat doğurduğunu,” düşünüyor.
Marcus, “ABD ve müttefiklerinin hava desteği ile, sembolik açıdan büyük öneme sahip Kobani’yi IŞİD’e karşı savunanlar ile Kürdistan Bölgesi’nde IŞİD’e karşı oldukça geniş bir hattı başarıyla müdafaa edenlerin Kürtler olduğunu,” altını çizerek vurguluyor.
Osmanlı topraklarının bölünmesini resmileştiren Sevr Antlaşması’nın en azından bağımsız bir Kürt Devleti olasılığını öngördüğünü anımsatan Marcus, “ama çoğunlukla Kürtler açısından oldukça çalkantılı olarak geçen sonraki tarihsel süreçte devletleşmenin kalıcı olarak reddedildiğinin,” altını çiziyor.
Kürtler kimdir?
Saddam Hüseyin rejiminin yıkılmasının ardından Irak’ın yarı-özerk bölgesinde kendi kendilerini yönetme şansını bulan Kürtler’in kimler olduğu sorusunu soran Marcus şu cevapları sıralıyor:
• 25 ile 35 milyon arası bir nüfusa sahip olan Kürtler, Türkiye, Irak, Suriye, İran ve Ermenistan sınırları arasındaki dağlık bölgede yaşamaktalar.
• Orta Doğu’daki en büyük 4. Etnik grup olmalarına rağmen bugüne kadar kalıcı bir ulus devlet sahibi olamadılar.
• Standart bir lehçeleri olmasa bile sahip oldukları ortak ırk, kültür ve dil gibi belirgin özelliklerle farklı bir topluluk oluşturmaktalar.
• Çoğunluğu Sünni Müslüman olmalarına rağmen, çok sayıda farklı din ve tarikata da bağlılar.
Kürtler’in kim olduğu sorusunu bu şekilde cevaplandıran Marcus ardından, Uluslararası Kriz Grubunun Orta Doğu ve Kuzey Afrika program müdürü Joost Hiltermann’a şu soruyu yöneltiyor:
“Öyleyse IŞİD’in yükselişi ve halihazırda istikrarsız bir yapıya sahip Şii egemen Bağdat hükümetinin zayıflaması Kürtler için ne anlama geliyor?”
Joost Hilterman, IŞİD gelmeden önce, “Kürtler’in tartışmalı bölgeler olarak adlandırdıkları geniş bölgelerle birlikte kendi bölgelerini kontrol ettiklerini, bölgedeki istikrarsızlığın ve denize kıyılarının olmaması nedeniyle yatırım, ticari ilişkiler, petrol ve gaz ihracat yolları vb. konularda sıkıntı yaşadıklarını,” aktarıyor.
“IŞİD, şimdiye kadar sadece, Kürtler ile IŞİD arasındaki savaşın çoğunlukla cereyan ettiği, tartışmalı bölgeler konusunda bir fark yarattı.”
Genel anlamda, IŞİD’in yükselişinin, Kürtler açısından olumlu olduğunu düşünen Hilterman, “Artık Kürtler’in kazanılmış topraklarının olduğunu ve özellikle petrol zengini Kerkük şehrini ele geçirdiklerini, ancak henüz barışı kazanamadıklarını,” vurguluyor ve, “bu bölgelerde savaşmak, buralardaki Kürt olmayan nüfus Kürt egemenliğini kabul etmeyeceğinden dolayı oldukça sıkıntılı geçecek.” diyor.
Coğrafyandan kaçamazsın
Amerikan Lehigh Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler profesörü olan ve bölgeye sık sık ziyarette bulunan Henri Barkey de Joost Hiltermann gibi, “IŞİD’in yükselişinin kısa vadede Kürtlerin tartışmalı bölgeler üzerindeki sahipliğinin pekişmesine izin verdiğini,” düşünüyor.
Barkey, “Koşulların Kürtler’i Bağdat’a karşı göreceli olarak güçlendirdiğini ancak Irak’ın zayıflamasının Kürtler için, güvenlik açığının ortaya çıkması – bilhassa ekonomik olarak-, politik istikrarsızlık ve belirsizlik nedeniyle çok olumlu olmadığını ve Krizin Kürt ekonomisini daha da zayıflattığını,” ileri sürüyor.
Barkey’e göre İran’ın Bağdat Hükümeti nezdinde gittikçe güçlenen katılımı ve desteğinin Kürtler için yeni sorunların kaynağı olarak görünüyor.
“Bu risktir,” diyor ve uyarıyor, “Sadece, istikrara dönük umutlara ve refah için doğan şanslara daha fazla zarar verecek mezhepçi bir savaşın salıverilmesi değil, aynı zamanda kesin olarak Kürtleri çatışma ortamına çekecek büyük bir risktir. Coğrafyandan kaçamazsın.”
Barkey, Hiltermann’ın da vurguladığı gibi, son siyasal ve askeri gelişmelerde gittikçe etkin bir rol oynayan İran’ın Kürtler’in kendi içlerindeki bölünmeleri derinleştirmek ve olası bir Kürt bağımsızlığını erteletmek amacı güttüğünü ve İran’ın stratejik hedefleri ile tutarlı bir bölgesel politika yürüttüğünü ifade ediyor.
Derin Bölünmeler
Yazısının sonunda Marcus “Öyleyse bu bağımsızlık özlemi nereye varacak?” sorusunun yanıtını arıyor:
Prof Barkey bu soruya şu yanıtı veriyor:
“Bağımsızlık fikri yüzeyin hemen altında. Herkes bunun bir seçenek olduğunu biliyor. Ama şu anda gündemde olan çözüm bu değil ve sebebi de çok basit: Kürtler Irak’ın parçalanmasının sebebi olarak görülmek istemiyorlar! Irak’taki diğer partiler Iraklı olmaktan vazgeçtikleri zaman bağımsızlıklarına kavuşacaklar.O zamana kadar yapmaları gereken en iyi şey, özellikle tartışmalı bölgelerdeki hakimiyetlerini sağlamlaştırmak ve mevcut kaosu, bilhassa petrol konusunda, daha iyi anlaşmalar yapmak için kullanmaktır.”
* * *
Konuya ilişkin daha önce yaptığımız İran Mesut Barzani\'den kurtulmanın yollarını arıyor başlıklı haberimizi okumak için tıklayın.