Beşikci: Kürtlerin en büyük zaafı, Vatan duygusunun gelişkin olmayışıdır!

Sosyolog ve yazar Dr. İsmail Beşikçi, “Kürtlerde şöyle bir zaaf var. Vatan duygusu gelişkin değil. Kürdistan Bölgesi Hükümeti’nin ulus ve milli duyguları, Kürdistani duyguları geliştirici eğitim vermesi gerekir” ifadelerini kullandı.
18.10.2018, Per - 19:29
Beşikci: Kürtlerin en büyük zaafı, Vatan duygusunun gelişkin olmayışıdır!
Haberi Paylaş

Kürtlerin fırsatını buldukları gibi haklarını her zaman savunacağını belirten Beşikci,“Referandum Kürtlerin kendi geleceğini tayin etme konusunda çok önemliydi. Referandum kartı hiçbir zaman boş olmayacaktır” diye konuştu.

İsmail Beşikci, Irak Cumhurbaşkanı seçilen Berhem Salih’e ilişkin, “Kürtler için yararlı çalışma yapması mümkün değildir. Onu Araplar seçmiştir, Arapların seçimi sonunda Cumhurbaşkanı olmuştur. Arapların, Irak hükümetinin cumhurbaşkanıdır”dedi.

10 Ekim’de açılışı yapılan 13. Erbil Uluslarararası Kitap Fuarı’na katılmak üzere başkent Erbil’e gelen Dr. İsmail Beşikci Rûdaw’ın gündeme ilişkin sorularını yanıtladı…

Kürdistan Bölgesi aldığı bağımsızlık referandum kararının ardından bazı olaylar yaşandı. Bazı çevreler yaşananları referandumun yapılmasına bağladı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Bunları konuşurken sorunun temelini dile getirmek gerekir. Kanımca o da şudur; Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı İmparatorluğu dağıldı. Osmanlı İmparatorluğu’ndaki yakın doğudaki ve uzak doğudaki toprakları Birinci Dünya Savaşı’nda yenen devletler tarafından paylaşıldı. Bunlar İngiltere ve Fransa idi. Şöyle paylaştılar; Irak, Ürdün ve Filistin İngiliz sömürgeleri olarak kuruldu. Suriye ve Lübnan, Fransız sömürgeleri olarak kuruldu. İşte o zaman şöyle temel bir soru sorulması gerekiyor. Irak, Ürdün, Filistin, Lübnan, Suriye kurulurken neden bir Kürdistan kurulmadı?

Temel sorunda bu olmalıdır! 1919’da Kürdistan’ın güneyinde Şeyh Mahmud Berzenci, İngilizler’e şunu söylüyordu, “Ben Kürdistan Kralıyım! Beni Kürdistan Kralı olarak tanıyın.” O zamanın emperyal devletleri İngiltere ve Fransa, değil bağımsız bir Kürdistan, sömürge bir Kürdistan’a bile izin vermiyordu. İşte temel sorun budur. 1920’lerde Milletler Cemiyeti döneminde Kürdistan ve Kürtler bölündü, parçalandı, paylaşıldı. Kürtler için çok ağır bir operasyondur, Kürdistan için çok ağır bir operasyondur yani bir insanın iskeletinin parçalanması gibidir. İnsanın beyninin dağılması gibidir. Böyle etkileri olmuştur.

Örneğin; bugün Kürtler 50 milyonun üzerinde nüfusa sahip olmalarına rağmen, Birleşmiş Milletler’de İslam Konferansı’nda herhangi bir etkinliği yoktur, statüsü yoktur. Kürdistan bölünmüş, parçalanmış, parçalanmış. Ve herkes Kürdistan’ın bir tarafını işgal etmiş, dönemin 2 emperyal gücü, ingiltere ve Fransa bir de Ortadoğu’nun iki köklü devleti Osmanlı İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu’nun devamı olarak Türkiye Cumhuriyeti. Bu dört güç 1920’lerden itibaren Kürtlerin ve Kürdistan’ın üzerine çullanmış, bunların amacı Kürtleri, Kürtçeyi tarihten silmektir.

Kaldı ki bu dönem ulusların kendi kaderini, geleceğini en çok konuştuğu bir dönemdir. Sovyetler Birliği’nden Stalin, Lenin, Troçki, ABD’de Başkan Wilson ulusların kendi geleceğini tayinde çok belirgin çalışmalar, çok önemli konuşmalar yapmaktadırlar. İşte böyle bir dönemde Kürdistan bölündü, parçalandı. Tabi bu Kürtler için son derece ağır bir operasyondur.

Ortadoğu’da yeni bir statüko

1920’lerde Ortadoğu’da yeni bir statüko kuruluyor ama bu Kürtlere hiçbir bir statüko vermiyor. Milletler Cemiyet niye kuruldu? Şunun için kuruldu, Birinci Dünya Savaşı dönemini düşünelim devlet adamları kendi aralarında “Savaşlar iyi değildir. Devletler arası ihtilaflar soruna varmadan çözülemez mi? Bunun için ne yapmak gerekir?” İşte bunu konuşuyorlardı. Milletler Cemiyeti bu amaç doğrultusunda Paris Konferansı’ndan sonra (1918-1919) kuruldu. Bu amaç doğrultusunda kuruldu. Bu uluslararası barışı kurma çabasıydı. İşte bu çabada biz şunu vurgulamaya çalışıyoruz. Sen (Miletler Cemiyeti) uluslararası barışı kurmaya çalışıyorsun ama bu dönemde Kürtleri, Kürdistanı bölüyorsun, parçalıyorsun! İşte bu büyük bir istikrarsızlıktır. Kürtler fırsatını buldukları andan itibaren haklarını, özgürlüklerini her zaman (1920’ler, 30’lar, 40’lar) isteyeceklerdir. Milletler Cemiyeti Uluslararası barışı kurmak için kuruldu ama bu amacı gerçekleştirmedi.

2.Dünya Savaşı’nın yaşanmasına engel olamadı. Ama Kürtler bu dönemde de ayaktaydı. Örneğin; Mahabad, 1940’larda Mahamad Cumhuriyeti kurulması, yıkılması...Yani Kürtler bu dönemde de ayaktaydı. Ve BM kurulurken sesini buralara duyurmak istedi. Bu uluslararası barışı kurma çabası 2.Dünya Savaşı döneminde de devam etmekte 1945’te şunu görüyoruz. BM’nin kurulmasının amacı da “Miletler Cemiyeti’ni zaaflardan kurtulalım” düşüncesiydi. “Bu zaaflardan arındıralım ve yeni bir örgüt kuralım” denildi. İşte bu da BM oldu.

BM döneminde dünyanın siyasal çevresinde çok büyük değişiklikler oldu. Mesela Afrika baştan başa sömürgeydi. Bu sömürgeler 2. Dünya Savaşı’ndan sonra birer birer bağımsızlık kazandılar. 2. Dünya Savaşı’ndan önce de sadece Liberya ve Hebaşistan iki bağımsız devletti. Bugün 57 devlet var. Bu 57 devlet 1950’den 1960’lardan sonra birer birer bağımsızlık kazandılar. Örneğin; 1960 tarihli “Sömürgelere Bağımsızlık Bildirgesi” var. O bildirgeler doğrultusunda sömürgeler bağımsızlık kazandı. Ama Kürdistan’da hiç birşey değişmedi. BM adında yeni bir örgüt kuruyorsun ama aynı statusüzlük devam ediyor. Yani 1920’lerde anti Kürt bir nizam kurulmuş,1945’de bu anti-nizam Kürt devam ediyor. Dünyanın her tarafından değişiklik oldu ancak Kürdistan’da hiçbir şey değişmedi.

Şu da önemli; 1920’ler de Kürdistan bölünürken İngilizler, Fransızlar Türkler, Araplar, Farslar rahat yaşasınlar diye bölündü. Bunun farkında olmak gerekir. Bu duruma da İngiliz, Fransız, Türk, Fars ve Arap aydınlarının karşı çıkması gerekir. Bunları gündeme getirerek konuşmaları gerekir.

“Referandum çöpe atılmaz”

Buradan referanduma gelelim. Referandum Kürtlerin kendi geleceğini belirleme açısında çok önemliydi. 7 Haziran 2017’de Kürdistan Bölgesel Yönetimi 25 Eylül’de referandum yapılacak halkın geleceği hakkında ne düşündüğünü soracağı bir açıklama yapıldı. Bundan sonraki aşamada başta Bağdat olmak üzere Türkiye,İran, Suriye buna şiddetle karşı çıktılar. “Referandumun Kürtlere hiçbir yararı olmayacaktır. Yapılmamalıdır. Değeri yoktur” diye açıklamalar yapıldı. Bunlarla birlikte İngiltere, Almanya, Fransa ABD referanduma karşı çıktılar. Bununla birlikte BM, İslam Konferansı referanduma karşı çıktılar. Bu şu anlama geliyor. “Siz geleceğinizi belirleme hakkına sahip değilsiniz. Sizin geleceğinizi (Kürtlerin) ancak biz belirleriz. Kürtlere ne yararlı ne zararlıdır, bunu ancak biz biliriz. Siz bilemezsiniz. Çünkü ilkel bir halksınız kendi kendinizi yönetemezsiniz. Sizi şimdiye kadar başkaları yönetti bundan sonrada öyle olacak.” Bu bakımdan 25 Eylül 2017 de referandumun yapılması başlı başına bir olaydır.

Ondan sonra ne yaşanırsa yaşansın referandumun yapılması çok önemlidir. Çok önemli bir sonuçta elde edildi. Yüzde 72 katılım, yüzde 93 onay çok önemlidir. Bu devletler, uluslararası kurumlar bunu çöpe atmak istiyorlar. İşte bu çöpe atılmaz. Kürtler bunu her zaman kullanabilir her zaman ileri sürülebilir. Referandumun yapılması kendi başına bir olaydır.

Geçmişten günümüze Kürtlerin bir kesimi haklarını elde etmeye çalışırken, Kürtlerin bir kesimi de söz konusu talebe karşı çıktı. Bu durum Kürtler arasında zaafiyetten kaynaklandığını söyleyebilir miyiz? Siz ne düşünüyorsunuz?

Tabi bu bir zaaftır. Çünkü anti-Kürt dünya nizamından söz ediyoruz.1920’lerde kurulmuş 1945’lerde de devam ediyor. 1950’lerde bölgesel anti-Kürt nizam gelişmeye başladı. Uluslararası anti-Kürt nizam ile devam ediyor. Nasıl oldu?

İngiltere Irak’tan ayrıldı, Irak’a bağımsızlık verildi. Irak’tan ayrılırken özel mülkiyetini devrediyormuş gibi Kürdistan’ı da Irak’a devretti. Fransa, Suriye’den ayrılarak, Suriye’ye bağımsızlık verdi. Ama Kürdistan’da Rojava’yı Suriye’ye kattı. Kürtlerin isteklerini, çığlığını duymadı. Son 5 -10 yılda şunu görüyoruz. Kürtlerin Kürtlere karşı geliştirdiği bir ittifak var. Yani dünya anti-nizamı Kürtlere karşı, bölgesel anti-Kürt nizamda Kürtlere karşı. Bir de Kürtlerin Kürtlere karşı geliştirdiği bir ittifak var. “Biz devlet istemiyoruz. Devlet yararlı değildir. Önemli olan Irak’ın birliğidir” denilen Kürtlerin Kürtlere karşı geliştirdiği bir anti-nizam var. Kürtler geçmişte de soykırıma dahi uğramışlardır. Irak’ın Halepçe de yaptığı soykırımdır...Saddam zehirli gazların testlerini Kürtler, Kürt köyleri ve cezaevindeki Kürt mahkumlar üzerinde yapmıştır.

Süleymaniye Merkez Güvenlik Karargahı bir işkence merkezidir. Auschwitz’ten hiç farkı yoktur. Dünyada Polonya’daki Auschwitz herkes tarafından biliniyor. Ancak Süleymaniye’deki karargah bilinmez. Kürtler de bunun bilinmesi için çaba içinde olmamıştır. Bu zayıftır tabii. Bir eksikliktir. Büyük baskılarla zulümlerle karşılaştıkları halde Kürtlerin hala Irak’ın birliği demeleri çok ağır bir zaaftır. Bu zaaftan nasıl arınacaklar bilmiyorum.

Irak’ın cumhurbaşkanlık makamına bir Kürt olarak Berhem Salih seçildi. Berhem Salih’in Kürtlerin haklarını savunacağını düşünüyor musunuz?

16 Ekim 2017’de Kürtler bir ihanetle karşılaştılar. Irak yönetimi; Heşdi Şabi Kerkük’le birlikte Kürdistan’da koparılan öbür alanlara da saldırılacak, bu süreçte Kerkük’te cepheyi korumakla görevli Bafıl Talabani birlikleri oralardan çekileceğine dair gizli bir anlaşma yaptı. 16 Ekim sabahı da bu yaşama geçti. 2 Ekim 2018’de Kürtler yeni bir darbeyle karşılaştılar benim kanımca. Irak’taki 12 Mayıs seçimleri sonunda Berhem Salih, bir varlık göstermedi. YNK’den ayrılmış, Demokrasi ve Adalet Partisi adında yeni bir parti kuruyor. 2 milletvekili çıkarmışlardı. Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında da YNK’den bazı kesimler onun tekrar dönmesi karşılığında da cumhurbaşkanlığı veriliyor.

O da partisinden arkadaşlarına danışmadan YNK adayı olarak cumhurbaşkanı oluyor. Benim kanımca Kürtler için yapacağı hiçbir şey yoktur. Hiçbir şey yok! Kürtler için yararlı çalışma yapması mümkün değildir. Onu Araplar seçmiştir, Arapların seçimi sonunda Cumhurbaşkanı olmuştur. Arapların, Irak hükümetinin Cumhurbaşkanıdır.

“Kürtlerin vatan duygusu gelişkin değil”

Kürdistan Parlamento seçimleri sonuçlandı. PDK seçimleri açık bir farkla da önde götürdü. Şu anda da kapılar arkasında hükümeti kurma çalışmaları sürüyor. Yeni kurulacak hükümetin çalışmalarına dair öneriniz nedir?

Kürtlerde şöyle bir zaaf var. Vatan duygusu gelişkin değil. Kürdistan Bölgesi Hükümeti’nin ulus ve milli duyguları, Kürdistani duyguları geliştirici eğitim yapmak gerekir. Örneğin; Afrika’da Mozambik, Angola, Kenya ve Tanzanya gibi ülkelerdeki ailelerin çocuklarının bir kısmı - Oralarda da işbirlikçi ailer var.- Londra’da, Paris’te, Lizbon’da eğitim gördüler. Bunlar işbirlikçi ailelerin çocukları oldukları için eğitim alıyorlardı. Sıradan halkın çocukları buralarda eğitim alamazdı. Ama o eğitimlerden sonra ülkelerine döndükten sonra bir özgürlük mücadelesi başlattılar. Fransa’ya, Portekiz’e, Almanya’ya karşı bağımsızlık mücadelesi başlattılar. Kürdistan’da önemli bir kesim Londra’da eğitim görmüş ama özgürlük düşüncesine dönmüyor. Irak, Türkiye ve Suriye daha önemli oluyor. Bu bir zaaftır. Kürdi duyguların gelişmemesi bir zaaftır. Kürdistan Hükümeti’nin bu konuda büyük çaba sarf etmesi gerekir.

2 buçuk ay önce Hewler de valilik basıldı, O valiliği basanlar Kürt çocuklarıydı ama onları IŞİD örgütledi. Onlarda Kürdistani duygu eksikliği var belki peşmerge çocuklarıydı. Eksik olan Kürdistani duyguların geliştirilmesi gerekiyor.

Bağımsızlık düşüncesi gündeme geldiğinde “Türkiye, İran, İngiltere, Fransa, BM buna karşıdır” deniyor. Karşı olabilirler ancak burada önemli olan Kürtlerin Kürdistan’ı kararlı bir şekilde istemeleridir. Çünkü dünya uluslar ailesine katılmaları ve üyesi olması önemlidir. 50 milyonsun ama itelenip kakalanıyorsun. Bunun tek kurtuluşu uluslar ailesine katılmaktır. Kürtler bağımsızlığı dillendirdiği zaman İslami kesim ne diyor? Bu ümmet düşüncesine aykırıdır. İslam kardeşliğine aykırıdır. Ya sen bir kere 22 Arap devleti kurmuşsun. Bunlar nedir? Kavmiyet budur! Herkes kendi devletini kuruyor öbürüyle eşit olmaya çalışıyor. Kürdistan’ı, Kürdi düşünceyi engellemek için bir kısım İslam enternasyoneli, bir kısmı sol entenasyonal olarak gerekçe gösteriyor. Kürtlerin bunların farkına varıp dünya uluslar ailesinin bir parçası olmaya çalışmaları önemlidir.

Kuveyt, Bahreyn’in nüfusları bir milyonun altında ama Kürtlerin geleceğine onlar yön veriyor. Kıbrıs, Malta, Estonya, Letonya...Bunların nüfusları bir buçuk milyon, Kürtler 50 milyon ve kendi geleceğini kuramıyor. Kürtlerin bu bilincin farkına varması gerekiyor.

Rudaw
Bu haber toplam: 16875 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:16:09:35