Jerusalem Post: Bağdat ve Tahran'ın amacı Kürdistan'ın imhasıdır

Şii militanlar ve Iraklı güçler tarafından, büyük çapta ABD'nin sağladığı silahlarla Kurdistan Bölgesi’ne yönelik gerçekleştirilen son bir ironi olan saldırıların değerlendirildiği bir yazıda Bağdat ve Tahran’ın nihai hedefinin Kurdistan Bölgesi’nin imhası olduğu vurgulandı.
29.10.2017, Paz - 09:10
Jerusalem Post: Bağdat ve Tahran'ın amacı Kürdistan'ın imhasıdır
Haberi Paylaş

Jerusalem Post’ta Jonathan Spyer imzasıyla yayınlanan “Bağdat ve Tahran’ın amacı: Kurdistan’ın imha edilmesi” başlıklı bir yazıda Kurdistan Bölgesel Yönetimi’nin (KBY) 25 Ekim’de referandum sonuçlarını dondurma, acil ateşkes, Kurdistan Bölgesi’ne yönelik tüm saldırıların durdurulması ve KBY ile Irak hükümeti arasında anayasa esaslı bir diyalog sürecinin başlatılması önerilerinin Irak tarafından hiç düşünülmeden reddedildiği dile getirildi.

İran destekli Haşdi Şabi milisleri sözcüsünün “değersiz” olarak nitelendirdiği öneriler karşısında Irak başbakanı Haydar Abadi’nin referandum sonuçlarının tümden iptal edilmesini istedi.

Irak hükümetinin ve destekçilerinin Kürdistan Bölgesi’nin geleceğine ilişkin niyetlerinin bütün boyutları tam olarak açıklanmazken Bağdat ve destekçilerinin hırslarının 2014 öncesi statükoya geri dönüşle sınırlı kalmayacağı ve onun ötesine geçmeyi hedeflediği görülüyor.

Aksine, müdahale ile, KBY’nin askeri ve ekonomik olarak felce uğratılması, dış dünyaya bağlayan çıkışların kontrolünün ele geçirilmesi suretiyle gelecekteki olası ayrılık senaryolarının tümden engellenmek istediğinin gözlemleniyor.

Bu politikanın, referandumdan bu yana geçen süre içinde bir dizi eksende ilerledi. Süreç, referandumun hemen ardından 29 Eylül’de Erbil ve Süleymaniye havaalanlarının uluslararası trafiğe kapatılmasıyla başladı. İkinci evre 14 Kasım’da Kerkük bölgesine yönelik operasyon ile başladı. KBY’nin başkenti Erbil’e 50 km mesafedeki Altun Köprü’nün 20 Ekim’de düşmesiyle Iraklı güçler bölgenin kontrolünü ele geçirdiler ve bu sayede KBY’nin petrol üretimi bir anda %50 oranında düşürüldü.

Bu aşamada hükümet güçleri Erbil’e yönelmek yerine KBY'nin dışa açılan kara bağlantılarını kesmek amacıyla batıya doğru, Irak-Suriye sınır bölgesine yöneldiler ve KBY ile Rojava arasındaki ana kara bağlantısını oluşturan Rabia sınır kapısını ele geçirmeyi başardılar.

Iraklı güçler kuzeye yönelik ilerleyişlerini sürdürerek Kürt bölgeleri arasındaki son sınır kapısı olan Pêşxabur-Semalka sınır kapısını ele geçirmek için saldırılarını sürdürmekteler.

Hayati önem taşıyan Kerkük-Ceyhan petrol boru hattı Pêşxabur köyünden geçiyor. Iraklılar hem boru hattının, hem de sınır kapısının kontrolünü ellerinde tutmaya kararlı görünüyorlar. Bunu yaptıkları taktirde, daha kuzeydoğuya, sadece birkaç kilometre daha doğusunda bulunan, KBY ile Türkiye arasındaki son açık halka olan ve kaybedilmesi halinde Kürtleri dış dünyadan koparacak Habur-İbrahim Halil sınır kapısına doğru devam edebilecekleri öngörülüyor.

Çatışmalar bir çok bölgede devam ediyor, savaş ile ilgili haberler güvenilmez. Yaklaşık 35.000 sivilin, son 10 gün içinde kaçtığı Kerkük yakınlarındaki Xurmatu bölgesinde Kürtlerin büyük ölçekli etnik soykırıma uğradığı yönünde bilgiler geliyor.

Rasgele saldırılarda çok sayıda Kürt sivilin öldürüldü

Af Örgütü’nün Ortadoğu araştırma direktörü Lynn Maalouf, Af Örgütü İnternet sitesinde yer alan bir bildiride şunları dile getiriyor: "Binlerce kişi evlerini, dükkanlarını ve sahip olduğu her şeyi kaybetti. Artık yakın kamplara, köylere ve şehirlere dağılmış olup, geri dönüp dönmeyeceklerini merak ediyorlar. "

Şu andan itibaren ortaya çıkan tablo, Irak hükümetinin ve İran destekli kuvvetlerin savaş amaçlarını, Kürt Bölgesel Hükümetinin bölünmüş, parçalanmış, bağımlı ve çevrili bir statüye indirgemek ve ayrılma ya da kendi kaderini tayin etme umudunu kaybetmiş olarak belirledikleri resimdir.

Yani, Irak Kürtlerinin son 25 yılda elde ettikleri kazanımllarını tersine çevirmek için bir girişim devam ediyor.

Böyle bir hedefe ulaşmaları halinde bu Bağdat için ancak gerçekte Tahran ve İran Devrim Muhafızları ve Kudüs Gücü lideri Süleymani’nin yöntemleri için kesinlikle etkileyici bir zafer olurdu.

Yanısıra, tüm bölgesel güçler tarafından Batı’nın büyük bir yenilgisi olarak tanımlanacak ve, Ortadoğu'nun ABD ve müttefiklerinin yanında olmanın kendilerine bir şey kazandırmayacağı, çünkü sıkıntı geldiğinde kendi başlarına olacaklarının kanıtlandığı şeklinde kaydedilecektir.

Şii milisler ve Iraklılar tarafından yapılan saldırı, ABD'nin sağladığı silahlarla büyük çapta gerçekleştirilen son bir ironi olarak belirtilmelidir.

Önümüzdeki günler ve haftalar başta Iraklı Kürtler olmak üzere kaderli olma sözünü veriyor, aynı zamanda bölgedeki daha geniş bir güç dengesi için de. Bağdat ve Tahran'ın bugünkü hedefi, Kurdistan Bölgesi’nin yenilgiye uğratılması ve etkili bir biçimde tahrip edilmesi gibi görünüyor.

Nerina Azad
Bu haber toplam: 7994 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:00:54:37