Kıran, \"Kürdistan Bölgesi, enerji politikalarında tereddütsüz Batı Bloku ile hareket etmekten yanadır. AB’nin de Kürdistan Bölgesindeki enerji altyapısı projelerini desteklemesi, Birliğin enerji güvenliği politikalarına ciddi katkılar sağlayacaktır. Türkiye, Kürdistan doğal gazının dünya pazarlarına ulaşması yolunda kararlı bir tutum sergilerse, enerji politikalarında önemli bir aktör olarak yerini pekiştirir.\" yorumunda bulundu.
İlgili yazının satır başları şöyle:
Kürdistan doğal gazı, AB’yi Rusya’ya bağımlı olmaktan kurtarabilir
AB enerji güvenliği sorununa ne Hazar Havzası ve Orta Asya, ne de Doğu Akdeniz’den çıkarılması muhtemel doğal gaz ve petrol ile gerçekçi bir çare bulmaz. AB’yi enerji meselesinde Rusya’ya bağımlı olmaktan kurtarabilecek yegâne çözüm, Kürdistan doğal gazının Türkiye üzerinde Avrupa pazarlarına ulaşmasıdır. Hazar Denizi ve Orta Asya enerji havzalarını denetim altında tutan Rusya, bir de İran ile işbirliği yaptığında, özellikle doğal gazda tekel konumuna ulaşmaktadır.
Rusya’nın AB’ye ve dünyaya karşı bir silah olarak kullandığı enerji kartı, küresel düzeyde uluslararası barışa zarar vermektedir. Mavi Akım ve Türk Akımı projeleriyle Karadeniz üzerinden Rusya doğal gazını alıp bir kısmını Avrupa’ya sevk eden Türkiye, TANAP (Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı) ile Azerbaycan doğal gazını da Avrupa’ya ulaştırmaktadır.[4] Türkiye’nin bir anda bu devâsâ projeleri devre dışı bırakması beklenemez; ancak birkaç ay önce Kuzey Akım 2 üzerinden gaz alımını durduran Avrupa, Türkiye üzerinden doğal gaz alımını da durdurabilir. AB, doğal gaz meselesinde Rusya’ya bağımlılık ilişkisine kesin olarak son vermek istediğinde, Türkiye enerji politikalarında iki seçenekle karşı karşıya kalabilir: (1) Rusya, Çin ve İran blokunda (Asya Bloku) yer almak; (2) AB, Amerika ve NATO (Batı Bloku) ile hareket etmek.
Avrupa Birliği 2006 yılından beri Rusya doğal gazına bağımlılıktan kurtulmak için çeşitli projeler gerçekleştirmektedir. NATO da 2008’den bu yana enerji güvenliği sorununa ciddiyetle eğilmekte; AB’nin enerjide Rusya bağımlı olmasını bir güvenlik sorunu olarak değerlendirmektedir. Rusya-Ukrayna savaşı, AB’nin bu yöndeki arayışlarını hızlandırmakla kalmadı; Birliğin somut adımlar atması ve kesin kararlar almasına yol açtı.[5] Birliğin enerji konusundaki ikinci hamlesi, Türkiye’yi bu iki seçenekten biriyle karşı karşıya bırakabilir. Henüz vakit daralmadan, Türkiye de enerji meselesinde Kürdistan bölgesiyle işbirliğini geliştirmenin yoluna bakmalıdır.
Kürdistan’daki 5-6 trilyon m3 doğal gaz rezervi, Türkiye ve AB’nin en az 40-50 yıllık ihtiyacını karşılayabilir ve AB’yi Rusya doğal gazına bağımlı olmaktan kurtarabilir. Türkiye, Mavi Akım ve Türk Akımı gibi Rusya doğal gazını Karadeniz üzerinden Türkiye ve Avrupa’ya taşıyan boru hatlarını muhafaza etmenin yanı sıra, bir an önce Kürdistan gazının da Avrupa’ya ulaşması için harekete geçmelidir.
Kürdistan Federe Bölgesi, enerji politikalarında tereddütsüz Batı Bloku ile hareket etmekten yanadır. Başbakan Mesrur Barzani, 2022 Küresel Enerji Forumu’nda “Yakın gelecekte Irak’ın geri kalanına, Türkiye’ye ve Avrupa’ya net gaz ihracatçısı olacağız ve enerji güvenliği ihtiyaçlarının karşılanmasına yardımcı olacağız” derken, bu tutumu bir kez daha teyit etmiş oldu. AB’nin de Kürdistan Bölgesindeki enerji altyapısı projelerini desteklemesi, Birliğin enerji güvenliği politikalarına ciddi katkılar sağlayacaktır. Ayrıca Türkiye’nin Kürdistan Federe Bölgesi’yle enerji alanındaki işbirliği, Türkiye’deki enerji kaynaklı pahalılığı da hizaya getirir. Zira inşaattan gıda sektörüne kadar, Türkiye’deki fahiş fiyat artışları doğrudan doğruya petrol ürünlerine yapılan zamlarla orantılı seyretmektedir.
Kısacası Türkiye, Kürdistan doğal gazının dünya pazarlarına ulaşması yolunda kararlı bir tutum sergilerse, enerji politikalarında önemli bir aktör olarak yerini pekiştirir ve bin yıllık Kürt-Türk birlikteliği de daha olumlu bir mecraya doğru yol alabilir.
Yazının tamamı için tıklayın...