Irak Parlamentosu milletvekili Adil Nuri, “Ne zaman Peşmerge Güçleri ile Heşdi Şabi arasında ufak bir gerilim yaşansa, milisler sivil Kürt vatandaşları kaçırıyor, dükkan yakıyor zarar veriyor” dedi.
Bağdat ve diğer bölgelerde yaşayan Kürtlerin’de bu durumdan endişe duymaya başladığını söyleyen milletvekili, “Bağdat’taki Kürt milletvekilerinin bu konuda tek ses olması gerekir” dedi.
Adil Nuri, “Kürtler için Heşdi Şabi’nin, IŞİD’den daha tehlikeli olduğunu” ileri sürdü.
Komutandan ciddi iddia
Kerkük Peşmerge Komutanlığı’ndan isminin açıklanmasını istemeyen bir komutan ise, Şii milislerin Kerkük’te egemenlik kurmanın peşinde olduğunu ayrıca Tuzhurmatu’nun da kendileriyle paylaşılmasını istediğini iddia etti.
Heşdi Şabi’nin Tuzhurmatu’da 3 bin, Hanekin’de de bin 800 kişiyi silahlandırdığını belirten Peşmerge Komutanı, “Bunu sadece Kürtler’le savaşmak için yapıyorlar” dedi.
Peşmerge Komutanı Wata Resul de, “Biz bu bölgeleri kanla kurtardık, gerekirse yine kan dökeriz” ifadesini ullandı.
Olaylar nasıl başladı?
12 Kasım Perşembe günü Şii Heşdi Şabi milislerin bir konvoyunun asayiş kontrol noktasında durmaması üzerine çatışma çıkmıştı.
Ardından, Heşdi Şabi milisleri tarafından ilçe sakini Kürtler’e ait ev ve işyerleri kundaklanmıştı.
IŞİD, Selahaddin vilayetinin büyük bölümünü işgal ettikten sonra, Tuzhurmatu, Peşmerge Güçleri’nin kontrolüne geçmişti. Ancak daha sonra Heşdi Şabi’nin de bölgeye girmesiyle mezhep odaklı saldırılar yaşanmaya başlandı.
Saddam ve ‘Araplaştırma’
Güney Kürdistan toprağı olan ve daha önce Kerkük’e bağlı bulunan ilçe, Saddam Hüseyin döneminde, “Araplaştırma” politikası kapsamında Selahaddin’e bağlanmıştı.
Süleymaniye yakınlarındaki Hanekin de, yine aynı dönemde Diyala’ya bağlanmıştı.
Kürdistan Bölgesi sınırları dışında bulunan ve Irak Anayasası’nın 140’ıncı maddesiyle geleceklerinin belirlenmesi öngörülen Kürt toprakalrı, “sorunlu bölgeler” ya da “tartışmalı bölgeler” olarak adlandırılıyor.
Kerkük’ü de kapsayan 140’ıncı madde, sözkonusu yerlerde nüfus sayımı ve referandum yapılmasını hükmediyor.