Salih Müslim, La Libre Belgique gazetesinde tam sayfa yayınlanan söyleşisinde; "Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, son günlerde birkaç kez Türk ordusunun Rojava'da yeni bir saldırıya geçeceğini duyurdu. Kürtlerin, Süryani Hristiyanların, Türkmenlerin ve Arapların bir arada yaşadığı bu özerk bölgede, yeni bir saldırı IŞİD'e karşı uluslararası koalisyona ciddi bir darbe vuracaktır. Halk Savunma Birlikleri'nin (YPG) Kürt savaşçıları gerçekten de IŞİD'e karşı savaşan Suriye Demokratik Güçlerinin (SDG) belkemiğidir. Onlar olmasaydı IŞİD askeri olarak yenilmez ve Rakka özgürleştirilemezdi." değerlendirmesini yaptı.
Müslim'in gazetedekii değperlendirmelerinde öne çıkan açıklamalar şu şekilde:
- Ankara'nın yakında Rojava'ya bir askeri müdahale yapılacağını açıklamasına Kürt'lerin tepkisi nedir?
- Bizler burada, Kuzeydoğu Suriye'de Araplar ve diğer halklarla birlikte Suriye devrimine katılmıştık. Muhalefet gücü olarak taleplerimizi rejime ilettik, ama sonunda bizi yok etmek, öldürmek isteyen Türkiye ile karşı karşıya kaldık. Gaddar Türk rejimi, Suriye'nin kuzeyini tamamen Türkleştirmek için IŞİD veya El Nusra Cephesi gibi gruplardan geriye kalanları da kullanarak bir kara kuşak oluşturmak istiyor. Erdoğan'ın amacı herhalde Kuzey Suriye'yi de içine alacak ve Irak'ta Kerkük'e kadar gidecek bir Misak-ı Milli bölgesi yaratmaktır.
- İlk hedef sizin 2014'te IŞİD'ten kurtarmış olduğunuz Kobane olabilir mi?
- Erdoğan, Suriye topraklarında 30 km derinliğinde, Kamışlı gibi diğer şehirleri ve hatta IŞİD üyelerinin tutulduğu hapishaneleri içeren bir şeritten söz etti. Bu bizim için ciddi bir tehdittir.
- 2019'da sizinle Türkiye, Rusya ve ABD arasında imzalanmış anlaşmalara rağmen sizin Özerk bölgenize sürekli saldırılar var. Ne diyorsunuz?
- 2018'de Afrin'e yönelik operasyonda aşırı grupları da saflarına dahil etmelerinden bu yana saldırıların ardı arkası kesilmedi. 2019 ateşkes anlaşmasına hiçbir şekilde uymadılar, insansız hava araçları ve top atışlarıyla köyleri vuruyor, sivilleri öldürüyorlar. 29 Mayıs'ta Mar Sawa'daki Süryani kilisesi ve Tel Tawil'deki okullar bombalanarak tahrip edildi. Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya bu anlaşmanın garantörleridir, buna rağmen ateşli silahlarla saldırılar devam ediyor.
- Ne yapmalıydılar?
- Sorunu ciddiye alırlarsa, örneğin uçuşa yasak bölge kurarak veya BM gücü konuşlandırarak Türkiye'yi durdurabilirler. Ne var ki, Türkiye sürekli şantaj yaparak onları engelliyor.
- Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliği başvurusunun, bu ülkelerin PKK militanlarına hoşgörülü davrandıkları gerekçesiyle Türkiye tarafından bloke edilmesi konusunda ne diyorsunuz?
- Bittabi bu bir bahane. Temelde Türkiye demokrasiyi sevmiyor. Avrupalılara şantaj yapıyor. Finlandiya ve İsveç'in yanı sıra Belçika'nın da savaşlar sonunda kurulmuş demokrasileri var. İlkeleri var. Ancak Türkiye, Avrupa'yı kendi dayattığı şekilde oynamaya, yasalarını, insan haklarını ve anayasasını kendisininkine uyduracak bir Avrupa'ya dönüştürmek istiyor.
- Türkiye ile doğrudan tartıştığınız bir dönem vardı. Ankara'ya da gitmiştiniz. Bu artık mümkün değil mi?
- Hayır, mümkün değil. 2014 yılında Dışişleri Bakanlığı tarafından davet edilmiştik. Bir manevraydı... Bizleri, Suriye'de bir Kürt sorunu olduğunu asla kabul etmeyen Suriye muhalefetine bağımlı kılmak istediler. Kabul etmediğimiz için “terörist” ilan edildik.
- Bağımsızlık talep etmiyor musunuz?
- Hayır, Suriye'nin tamamı için tüm bileşenlerini dikkate alan demokratik bir çözüm istiyoruz. Biz dışarıda değil, Suriye içinde çözüm istiyoruz. Müzakerelere başlamak için defalarca Şam'ın kapılarını çaldık ama şu an için rejim sessizliğini koruyor. Belki o da Türkiye'den korkuyor? Suriye ve Türk istihbarat servisleri arasında düzenli temasların olduğu söylentileri de var.
- Erdoğan'ın sizi PKK ile bağlantılı "terörist" bir grup olarak nitelendirmesine yanıtınız nedir?
- Eğer bu röportajı yayınlarsanız, siz de PKK'lı sayılma riskini üstlenmiş olacaksınız... Biz, Suriye'nin kuzeydoğusunda terörle mücadele için kurulan uluslararası koalisyonla işbirliği yapıyoruz. Bizimle PKK arasında bir bağlantı olmadığını onlar da biliyorlar. İdeolojik olarak belirli fikirleri paylaşıyoruz ama bu hareketle organik bir bağımız yoktur.