Demokratik Suriye Güçleri'nin (DSG) savunmasının, Türkiye'nin bölgede desteklediği Suriye Milli Ordusu arasında çelişkilere yol açtığı belirtiliyor.
Ayn İsa, Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi’nin Girê Spî Kantonu’na bağlı stratejik bir ilçesi.
Irak sınırında bulunan Til Koçer’den başlayarak, Kamışlo, Hasekê, Til Temir, Serêkaniyê, Girê Spî gibi yerlerin arasından geçip Kobanê, Minbic, Efrîn, Halep, İdlib ve Lazkiye’den Akdeniz’e açılan temel ticaret yolu M4’ün en stratejik yerinde bulunuyor.
Rejim sistemine göre Rakka’nın Girê Spî ilçesinin bir kasabası olan Ayn İsa, 2013 Mart ayında tüm Rakka’yla birlikte Cephet El Nusra’nın da yer aldığı Türkiye destekli “muhalif” grupların eline geçti. Aynı yıl içerisinde IŞİD tarafından tamamen işgal edildi.
2015 Temmuz başlarında YPG ve YPJ’nin öncülüğünü yaptığı Burkan El Fırat güçleri tarafından tekrar alınan Ayn İsa, hep Türkiye’nin hedefindeydi.
Yeni Yaşam'dan Beritan Sarya'nın bölgeden yazdığı analize göre kent, Rakka, Kobanê, Girê Spî arasında kantonları arasında bulunması Minbiç ve Cizirê, yine Kobanê ve Cizirê alanlarını birbirine bağlaması nedeniyle özerk yönetim açısından da stratejik bir ilçe.
Yazının devamında şunlar kaydediliyor:
"Bu özelliğinden dolayı, IŞİD’ten özgürleştirilen alanların da katılımıyla kurulan 2018 Eylül ayında ilan edilen Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi merkezi olarak belirlendi. 9 Ekim 2019’da başlayan Serêkaniyê ve Girê Spî işgallerine kadar da Özerk Yönetim siyasetinin nabzı Ayn İsa’da tutuluyordu.
Ekim ayından itibaren ise DSG ve aşiret güçlerinin denetimde olan Ayn İsa’ya Türk devleti ve güdümündeki SMO’nun gerçekleştirdiği saldırılar arttı. Ayn İsa merkezi ve köylerine top saldırıları yoğunlaşarak sürerken karadan sızma girişimleri ise ilçe için stratejik olan 4 köy üzerinde yoğunlaşıyor. Ayn İsa’nın kuzeyinde yer alan ve tüm şehre hâkim olan Seyda, şehrin kuzeybatısında bulunan ve M4 yoluna hâkim olan Mualek, şehrin doğusunda Til Temir yolu yakınlarındaki Cebhel ve Mişherfa köyleri Türk devleti ve SMO’nun temel hedefi oluyor.
Türk devleti Cebhel ve Mişherfa köyleri üzerine saldırılarını ise yine Rusya’yla anlaşması gereği bulunmaması gereken Şergirak Buğday Ambarı çevresindeki 8 noktasından gerçekleştiriyor.
Türk devletinin Ayn İsa saldırılarında temel hedefi, ilçeyi alarak IŞİD’ten kurtarıldığı günden bugüne Erdoğan’ın yarasına dönüşen Kobanê’yi kuşatmak. Yine Ayn İsa’yı ele geçirerek Özerk Yönetim bölgelerini birbirinden kopararak fiili olarak işlevsizleştirmek ve parça parça boğmak istiyor. Ayrıca Türkiye ilçeyi ele geçirirse uzun vadede “misak-ı milli” yani Rojava, Rakka, Derazor ve Halep’e kadar olan alanı işgal hayalleri güçlenecek. Türkiye, Rusya ve ABD’nin yeşil ışık yakması durumunda bu planını uygulamaya çalışmaktan geri durmayacak.
Fakat özellikle aralık ayında yaşanan gelişmeler gösterdi ne Rusya, ne koalisyon güçleri en azından şimdilik Kuzey Doğu Suriye’de Türkiye’ye yeni alan açmak istiyorlar. Rusya, Türkiye’nin 3 aydır geliştirdiği lokal saldırıların topyekûn bir saldırıya dönüşmesine izin vermedi. Yine Ayn İsa hava sahasını elinde tutan koalisyon güçleri saldırıya sessizlikleriyle ortak olsalar da hava sahasını Türkiye’ye tümden açmayarak topyekûn saldırıya dönüşmesine izin vermediler. Fakat koalisyon güçleri savaş uçaklarına hava sahasını açmasalar da insansız hava uçaklarının keşif uçuşları ve sınırlı vuruşlarına izin veriyorlar. Mevcut konjonktür şu anda topyekûn bir saldırıya uygun olmadığından ilk hedefi bu stratejik köyleri alıp Ayn İsa merkeze adım adım ilerlemek.
MSD Eşbaşkanı Emine Ömer 2020 Aralık ayında Rusya’nın DSG ve Özerk Yönetim’den Ayn İsa’yı rejime vermelerini istediğini aksi takdirde Türkiye saldırılarını durduramayacağını şeklinde tehdit ettiğini açıkladı. DSG’nin bu tehdide boyun eğmemesi ve halkın yoğun tepkileri nedeniyle Rusya, kamuoyuna “Saldırıları durdurmak istiyor, ama Türkiye’yi engelleyemiyor” imajı vermek istedi. 1’i ilçe merkezi, 1’i şehrin kuzeyi ve 1’i kuzeybatısında olmak üzere rejim, Rus ve DSG güçlerinin birlikte bulunacağı 3 gözlem noktası kuruldu. Fakat bu gözlem noktalarının çevresi ve yakınlarındaki köyler yine Türkiye tarafından hedef alındı. Rusların sessiz izleyişleri bölgedeki gazeteci arkadaşlarımız tarafından görüntülendi.
Bu gelişmelerin paralelinde rejim, Rus medyası yine bazı Türkiyeli gazeteciler bunun propagandasını yürüttüler. Türk devleti ve SMO ise sosyal medya üzerinden her gün Ayn İsa üzerine harekâtı başlatıp köyleri düşürdüğü propagandasını yaparak Ayn İsa’nın rejime teslim edilmesi için psikolojik savaş yürüttü.
Bu süreçte SOHR gibi bazı gözlem kuruluşları ise Türkiye ve Rusya’nın DSG ve Özerk Yönetim kurumlarının Ayn İsa’dan çıkarılarak ilçenin rejime devredilmesi konusunda anlaştıklarını yazdı. Ki sahadaki siyasetçiler ve Özerk Yönetim yetkilileri de Rusya ve Türkiye arasında bu konuda bir anlaşma olduğunu düşünüyor.
Rusya; M4 yolunun rejimin eline geçmesini, böylece Suriye’deki müttefiki rejimin bu yol üzerinden askeri ve ekonomik olarak güçlenmesini istiyor ki 2015 yılından bu yana rejim yanında Suriye savaşına dâhil olmasının karşılığını bir derece de olsa alabilsin.
Mevcut durumda Til Koçer hattından, Til Temir’e kadar olan M4 hattı bölgedeki yerel meclislerin denetimindeyken, Til Temir M4 de rejim denetiminde. İşgal alanlarının en batısından geçen M4 hattı ise DSG denetiminde. Sopa ve taviz siyasetinin sonuç alması durumunda aynı siyaseti başta Minbiç olmak üzere ve M4 geçtiği diğer alanlarda da izleyerek sırayla tüm M4’ü rejim denetimine almak isteyecek. Böylece rejime hem ekonomik hem askeri güç verilirken Özerk Yönetim alanları rejim baskısı altında bırakılacak.
DSG, bölgenin yerel güçleri son 3 aydır yoğunlaşan saldırılar karşısında büyük bir direniş gösterdi. DSG, SMO’nun tüm saldırılarını onlara büyük kayıplar verdirerek kırdı. Rakka, Minbiç, Ayn İsa, Kobanê başta olmak üzere Özerk Yönetim bünyesindeki halklar gerçekleştirdikleri eylemlerle bölgede ne rejimi ne Türkiye’yi istediklerini ortaya koydular. Tıpkı 9 Ekim saldırıları döneminde olduğu gibi Özerk Yönetim’de ısrar ettiklerini ortaya koydular.
Bu durum Rusya üzerinde baskı oluştururken DSG’nin direnişleriyle kırılan Türkiye ve saldırılarda ön cepheye sürdüğü SMO güçleri arasında çelişkiler oluştu. Güvenilir kaynaklar, SMO güçlerinin bir süredir Türkiye’nin kendilerini yanlış yönlendirdiğini ve darbe almalarına neden olduklarını söyleyerek uçaklar olmadan Ayn İsa cephesinde savaşmak istemediklerini belirtiyor.
Böyle bir süreçte 2020-2021’e bağlayan gece Ayn İsa ve Rakka arasında bulunan Til Semin kasabasındaki Rus üssünün Hurras El Din güçleri tarafından hedef alınması da kafalarda birçok soru işareti oluşturdu. 2018 yılında El Kaide tarafından kurulduğu iddia edilen fakat IŞİD’le de ilişkileri şaibeli olan Hurras El Din’in İdlib, Hama, Lazkiye ve Halep’in sınırlı bölgelerinde varlığı bilinirken Kuzey Doğu Suriye’de varlığı ve saldırısı bir ilkti.
Her ne kadar Türkiye ve Rusya arasında 2018’de gerçekleştirilen Soçi Anlaşması ve 5 Mart 2020’deki Moskova Mutabakatı’nı tanımadığını ilan etse de tüm diğer cihatçı gruplar gibi Türkiye ile yakın ilişkileri olan örgütün Til Semin’deki Rus üssünü hedef alması Türkiye’den bağımsız görünmüyor. Bu çıkış, içeriği bilinmese de Türkiye ve Rusya arasında bir sorunun varlığını ve Türkiye’nin Rusya’ya mesajı gibi görünüyor.
Rusya ve Türkiye arasında sorun Ayn İsa mı, yoksa İdlib konusunda mı yaşanıyor henüz bilinmese de şu ana kadar DSG ve Özerk Yönetim geliştirilen saldırılardan güçlü çıkmayı başardı. Saldırılar beklendiğinin aksine halkın moralini ve birliğini bozacağına çok daha fazla kenetlenmeyi sağladı. Önümüzdeki süreci de bu direniş belirleyecek."