Rusya-Ukrayna savaşının gölgesinde, "Erdoğan, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine karşı veto kartıyla pazarlık fırsatını kaçırmazken Suriye’de de yol alabileceğini düşünüyor." diyen Taştekin, Erdoğan'ın NATO’daki tarihi genişlemenin önündeki düğümü çözmek için ABD’nin de buna göz yumacağı hesabı yaptığını kaydediyor.
Taştekin'nin Al Monitor'da paylaşılan köşe yazısının satırbaşları:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye’de Türkiye sınırlarına paralel uzanan M-4 yolunu esas alan 30-32 kilometre derinliğinde bir güvenli bölge planı için şansını bir kez daha zorluyor. Ekim 2021’de Rusya ve ABD’nin yeşil ışık yakmaması üzerine durdurulan askeri müdahale planına koşulların değişmesiyle tekrar dönüldü.
Ukrayna savaşıyla birlikte “aranan” lider hâline gelen Erdoğan, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine karşı veto kartıyla pazarlık fırsatını kaçırmazken Suriye’de (Rojava) de yol alabileceğini düşünüyor. NATO’daki tarihi genişlemenin önündeki düğümü çözmek için ABD’nin de buna göz yumacağı hesabı yapılıyor. Hedef seçimine bağlı olarak operasyonun ABD’nin Ukrayna’ya karşılık Rusya’ya Suriye’de ikinci bir cephe açma planıyla örtüşeceği öngörülüyor. Rusya’nın da Ukrayna ile meşgulken Suriye’ye odaklanamayacağı, ayrıca ambargolar karşısında kendisine nefes borusu olan Türkiye’yi üzmeyeceği düşünülüyor.
Konjonktürün iç kamuoyuna dönük yanları da var: Sığınmacılar meselesi iktidarı köşeye sıkıştırırken Erdoğan, askeri harekâtı Suriyelileri geri döndürme hedefi eşliğinde satıyor. Sığınmacılara alan açılacağı söylemiyle harekâta destek devşirirken ekonomik krize odaklanan gündemi de dağıtıyor.
Geçen ekimde olduğu gibi bu sefer de hedefler Fırat’ın batısında Tel Rıfat ve Menbic, doğusunda Kobani, Ayn İsa ve Tel Temir diye sıralanıyor. Kobani’nin Fırat Kalkanı ile Barış Pınarı bölgelerini kopardığı için temizlenmesi gerektiği üzerinde duruluyor. Kobani PKK çizgisindeki Kürt hareketinin güçlü olduğu, 2014’te İslam Devleti’nin (İD) eline geçmek üzereyken Erdoğan’ın “düştü düşecek” diyerek adeta müjde verdiği, bu yüzden 6-8 Ekim olaylarının tetiklendiği ve ABD’nin Kürtlere yardımının başladığı yer olması bakımından simgesel. Barış Pınarı Harekâtı ile tutulan Tel Abyad ve Rasulayn’ın güneyinde yer alan Ayn İsa ve Tel Temir ise M-4 yolunu güvenceye almak ve Kürtlerin kontrolündeki alanlar arasında bağlantıları kesmek için önemseniyor. Fakat 2019’daki Barış Pınarı Harekâtı’ndan bu yana bu bölgelerde Suriye ordusu konuşlanırken Ruslar da koordinasyon, devriye ve askeri polis misyonlarıyla varlık gösteriyor. 2019’da Menbic, Tabka, Kobani, Ayn İsa ve Tel Temir’den çekilip bir nevi Türkiye’nin önünü açan ABD, yeni askeri harekatın menzilinde bulunmuyor. Yine Kürtler 17 Ekim 2019 ateşkesinin garantörü ABD ile 22 Ekim 2019 Soçi Mutabakatı’nın garantörü Rusya’dan caydırıcı pozisyon bekliyor.
Biden yönetimi müdahalenin IŞİD’le mücadeleyi olumsuz etkileyeceği gerekçesiyle itirazını dillendirirken Rusya, Türk-Amerikan çatlağını büyütme yaklaşımıyla çelişkili sinyal veriyor. Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Türkiye’nin güvenlik endişelerine hak veren sözleri operasyona destek olarak algılanırken sahadaki Ruslar aksi bir hava estiriyor. Rusya, Kamışlı Havaalanı’na iki savaş uçağı ve altı helikopter gönderdi. Helikopterler Amude, Dirbesiye ve Kobani’nin yanı sıra cephe hatlarında uçuş yaptı. Ayrıca Rusya, Suriye ve Halk Savunma Birlikleri (YPG) ile ilk kez Dirbesiye’de ortak devriye yaptı. El Vatan gazetesi de Rusya’nın Ayn İsa’nın güneyindeki El Kalta’ya onlarca araçtan oluşan askeri güç sevk ettiğini belirtip bunu Türkiye’ye bir uyarı olarak niteledi.
Erdoğan’ın çıkışından hemen önce Rusya’nın Suriye’den çekilmeye başladığı ve boşluğu İran’ın doldurduğuna dair iddialar ortaya atılmıştı. Suriye askeri sözcüsü Ömer Rahmun, Kamışlı, Tel Temir, Ayn İsa, Halep ve İdlib’deki Rus noktalarının boşaltıldığı iddialarını yalanladı. Muhalif Suriye Ulusal Kurtuluş Cephesi de Rus askerlerinin İdlib, Hama ve Lazkiye kırsalındaki tüm noktalarda çalışmalarını sürdürdüğünü bildirdi.
Türkiye, Fırat’ın doğusunda hem ABD hem Rusya’yı hesaba katmak durumunda. Fakat Fırat’ın batısındaki Tel Rıfat ve Menbic’de ABD Türkiye’nin manevralarını görmezden gelebilir.
Halep’in kuzeyini tutan Tel Rıfat ve yakınındaki Minnig Hava Üssü Şubat 2016’dan beri YPG’nin kontrolünde. Eş zamanlı olarak alana Suriye ordusu da girmişti.
2018’de Afrin’i kaybeden Kürt güçler de Tel Rıfat’a çekilmişti. Halep’in kuzeyinde bulunan yaklaşık 140 Kürt köyü de YPG’nin bölgede nüfuz kabiliyetini artırıyor. Afrin’de Türk müdahalesine yeşil ışık yakan Rusya, Tel Rıfat’a gelince kırmızı çizgi çekmişti. Rusya benzer bir taktikle Türkiye’yi durdurmak için Menbic kırsalına da Suriye ordusunun intikalini sağlamıştı. Menbic ve Tel Rıfat’taki YPG güçlerinin uzaklaştırılması şartı 2019 Soçi Mutabakatı’na da girmişti. Mutabakat YPG’nin Fırat’ın doğusunda sınırdan 30 kilometre aşağıya inmesini de öngörüyordu. Türkiye sözlerin tutulmadığını savunuyor.
Türkiye özellikle Tel Rıfat’la ilgili savlarıyla anlayış görürken Kobani’ye operasyon kentin nüfus yoğunluğu, 2014’ün travmaları ve IŞİD’e karşı direnişle özdeşleşmesi nedeniyle uluslararası alandan tepki çekebilir.
Arap kaynaklara göre Tel Rıfat civarında Suganka, Kantari, Samuka, Hasacak ve Dam el Şehba köylerinde YPG’nin mevzileri var. Türk tarafına göre YPG bu mevziyi Afrin, Cerablus, Azez, Mare ve El Bab’da Türkiye destekli güçlere karşı saldırılarda kullanıyor. Ankara’nın argümanı da bu noktada başlıyor: “Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgesine saldırıları önlemek.”
Tel Rıfat’a dair birbirine zıt iki öngörü var: Birincisi Rusya eğer Halep’i tehlikeye sokmayacaksa Tel Rıfat’ta küçük bir mevzi değişikliğini, Türk-Amerikan ilişkilerine çomak sokma ve Kürtleri Şam’a itme adına görmezden gelebilir. İkincisi Türk-Rus yakınlaşmasını bozması, Rusya’yı zora sokması ve Esad yönetimi üzerinde baskıyı artırması açısından Tel Rıfat’ta çatışmalar ABD’nin işine yarayabilir. 2020’de M-5 yolunda kontrolün Suriye devletine geçtiği operasyon sırasında Türkiye ile Rusya karşı karşıya gelmiş, 34 Türk askeri Rus bombardımanında ölmüştü.
Tel Rıfat birkaç açıdan Erdoğan açısından işlevsel bir hedef olarak duruyor. Tel Rıfat, Halep’i kuzeyinden baskı altında tutmak için elverişli bir mevzi. Ayrıca Tel Rıfat, İdlib ile Halep’in kuzeyindeki muhalif güçler arasındaki bağlantıyı kesiyor. Türkiye, Tel Rıfat’ı ele geçirirse YPG’nin Afrin’e erişimini tamamen kesmiş olacak, Halep’in kuzeyinde Suriye güçlerini baskı altında tutabilecek ve İdlib ile Halep kırsalı arasındaki milisler arasında güç birliğinin önünü açacak.
Ayrıca Tel Rıfat el değiştirdiğinde Afrin’e doğru iki Şii belde yeniden kuşatılmış olacak. Bu da İran’ı alarma geçiren bir senaryo. Hizbullah ve yerel Şii milisler, 2012-2016 arasında Türkiye destekli grupların kuşatması altında kalmış olan Zehra ve Nubul beldelerini koruyor. Bölgede Suriye ordusu da var.
Türkiye’nin askeri harekât sinyali vermesinin ardından İran bağlantılı güçlerin Halep çevresinde hareketlendiğini de not edelim. El Kuds el Arabi gazetesine göre İran Devrim Muhafızları Mayadin’de bir toplantı yaptıktan sonra Rakka’nın güneyinde kısa ve orta menzilli füzeler denedi. Gazete, Tel Rıfat’a müdahalenin Zehra ve Nubul’u etkileyeceğini belirtip İran’ın hassasiyetlerini hatırlattı.
2019’dan bu yana Kürtlerle kesişme noktalarında Suriye güçlerinin de konuşlanmış olması yeni askeri harekâtla ilgili riskleri artırıyor. Suriye Dışişleri Bakanlığı BM’ye mektup yazıp Türk askeri varlığını ve eylemlerinin ancak saldırı, işgal ve demografik temizlik ile tanımlanabileceğini belirtti.
Sahaya bakıldığında harekâtın birkaç yönde geliştiği görülüyor. Arap kaynaklara göre Suriye Milli Ordusu (SMO) bünyesindeki milisler Kobani, Menbic ve Tel Rıfat’ı hedef alacak mevzilere konuşlandı. Bu üç bölgedeki temas hatlarında keşif uçuşları sürerken 56 tank, 11 roketatar ve lojistik teçhizat yüklü onlarca araçlık Türk askeri konvoyu Menbic hattına ulaştı.