2 Haziran 1991'de yaşamını yitiren Ahmed Arif, Diyarbakır'da, Ahmed Arif Müze ve Edebiyat Kütüphanesinde, “Ahmed Arif; Şairin şehri, şehrin şairi” başlıklı söyleşi ile anıldı. DİTAV (Diyarbakır Kültür ve Yardımlaşma Vakfı) tarafından Ahmed Arif Müze ve Edebiyat Kütüphanesinde yapılan söyleşide yazar Şeyhmus Diken ve şair Ahmet Çakmak konuştu.
Ahmed Arif’in bir söyleşisinde ‘Acı çekmeyen şair olamaz’ dediğini hatırlatan Çakmak, 33 kurşun şiirini ve bu şiirin 20 yılı bulan yayınlanma, yasaklı olma serüvenini anlattı. Yazar Şeymus Diken ise, “Ahmed Arif’in ömrünün sadece 8-10 yılı Diyarbakır’da geçti. ma eserlerine baktığınızda sanki hep Diyarbakır’ın bu bazalt taşlı mekanlarında yaşamış, bu şehirde su satmış, ayran satmış gibi hissedersiniz. İşte bu şehrin insana kattığıdır” dedi.
Bu söyleşiyi Ahmed Arif’in ölüm yıl dönümü olan 2 Haziran günü yapmak istediklerini ancak çeşitli aksiliklerden dolayı bugüne sarktığını belirten Ahmet Çakmak, Ahmed Arif’in Diyarbakır’da başlayıp Harran, Siverek, Uşak, Afyon ve Ankara’ya varan serüvenini ve hayatında öne çıkan yanlarını anlattı. Ahmed Arif’in bir söyleşisinde ‘Acı çekmeyen şair olamaz’ dediğini hatırlatan Çakmak, 33 kurşun şiirini ve bu şiirin 20 yılı bulan yayınlanma, yasaklı olma serüvenini anlattı. Ahmed Arif’in ilk yazdığı şiirlerinden biri olan ve İtalyan komünist öner Palmiro Togliatti'nin öldürülmesi üzerine yazılan “Palmiro” şiirinden bahseden ve şiiri okuyan Çakmak, bu şiir nedeniyle Ahmed Arif’in gözaltına alındığını söyledi.
Ahmet Oktay’ın Karanfil ve Pranga kitabında, Ahmed Arif’in büyük ustalığının esin kaynaklarını belirttiğine vurgu yapan Çakmak, “Oktay, Ahmed Arif’in büyük ustalığını, büyük ustaların izinden gitmesine bağlar. Kimlerdir bu ustalar, ‘Necatigil’dir, Ahmet Hamdi’dir, Nâzım’dır’ diyor” dedi. Ahmed Arif’in şiirleri yanı sıra söyleşileri ve gazete yazılarının da olduğuna vurgu yapan Çakmak, “Yazdığı bir de roman vardır örneğin ama bu romanı beğenmediği için yakmıştır” şeklinde konuştu.
Yazar Şeymus Diken ise Ahmed Arif Müze ve Edebiyat Kütüphanesinde ilk defa Ahmed Arif’i konuştuğunu belirterek, “Burası Ahmed Arif’in kendi evi değil. Evinin olduğu sokağa eski Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş zamanında belediye meclis kararı ile Ahmed Arif Sokağı adı verilmişti. Yine aynı dönemlerde Mıgırdiç Margosyan’ın evinin olduğu sokak ‘Mıgırdiç Margosyan’ adını taşımaya başlamıştı. Maalesef ki o sokaklar şimdi yok. Ama iyi ki bu mekan var ve bu gibi buluşmaları yapabiliyoruz” dedi. Diyarbakır’ın dışarıdan gelen bir yabancıyı kucaklayan ve kendini o şehirden biri gibi olmaya dönüştüren bir tarafının olduğunu vurgulayan Diken, “Ahmed Arif’in ömrünün sadece 8-10 yılı Diyarbakır’da geçti, Mıgırdiç Margosyan’ın ise ömrünün 70 yılı Diyarbakır dışında geçti. Ama eserlerine baktığınızda sanki hep Diyarbakır’ın bu bazalt taşlı mekanlarında yaşamış, bu şehirde su satmış, ayran satmış gibi hissedersiniz. İşte bu şehrin insana kattığıdır” diye konuştu.