Mîr Celadet Bedirxan’ın 15 Mayıs 1932 yılında Şam’da Latin alfabesiyle Hawar dergisini çıkardığı gün Kürt Dil Bayramı olarak kabul edildi.
Evrensel’e konuşan Kürt Dil Platformu Sözcüsü Şerefxan Cizîrî, Türklerin uzun yıllardır birlikte yaşadığı Kürtlerin anadilini eğitim ve resmi dil olarak kabul etmesi gerektiği belirterek, Kürtçenin siyasi çekişme alanından çıkarılmasını istedi.
Yıllardır Kürtlerin dile getirdiği anadil taleplerinin karşılık bulmamasının nedeninin Kürtçe’nin bir siyasi malzeme haline getirilmesine kaynaklı olduğunu ifade eden Cizîrî, “Anadil talebinin sonuçsuz kalmasının nedeni Türk devlet siyasetidir, Kürt diline ve haklarına samimi yaklaşmıyor. Bunu defalarca belirttik, Kürt dilinin eğitim dili olması, resmi dil olması Türkiye’de depremler oluşturmayacak. Buna rağmen bir devlet refleksi var ve Türkiye’deki siyasi partilerin de çoğu Kürtçe etrafında siyaset yapıyorlar. Kürtçe propaganda aracı değil, bizim kimliğimizdir. Biz hiçbir dile karşı değiliz, kendi dilimize sahip çıkalım diyoruz. Başka dile karşı olduğumuz anlamına gelmiyor” dedi.
İktidarın Kürtçe seçmeli ders ve TRT Kurdî üzerinden Kürtlerin taleplerinin karşılandığı algısını yaratmaya çalışarak propaganda aracı haline getirdiğini belirten Cizîrî, “TRT Kurdî, Kürtlerin dilini, kültürünü, dünya görüşünü, yaşamını, siyasetini dile getiriyorsa anlaşılabilir ama bunu hükümetin megafonu haline getirirseniz ve devamlı hükümetin propagandasını yaparsanız bu kanal TRT Kurdî olmaktan çıkar. Kürt Dil Platformu olarak çok sayıda aktivite ve çalışmalar yaptık, bir tek gün TRT Kurdî yaptıklarımızı anlatmadı. Bu nasıl dil yaklaşımıdır” diye sordu.
Sadece ortaokulda seçilen 2 saat Kürtçe derse dair de konuşan Cizîrî, “Sadece ortaokullarda bu dili seçmeli ders haline getiriyorsun onu da bir engelle karşı karşıya getiriyorsun. Bize binlerce rapor geldi, eğitim kurumlarında engelleniyor seçmeli ders tercihi, hükümete yakın sendikalar da ‘ya Hz Muhammed’in Hayatı ya da Kürtçe’ şeklinde tercihlerle engellemelerde bulunuyorlar. Kürtçe, Hz Muhammed’in Hayatı’nın alternatifi olabilir mi? Kürtçe bir eğitim dili olmalı, her alanda kullanılmalı, bunun yolu açılmalı” dedi.
Kürtlerin anadil taleplerine dair bu güne kadar hiçbir iktidar ve siyasi partinin samimi yaklaşımda bulunmadığını söyleyen Cizîrî, “‘Anadiliniz ananızın ak sütü kadar helal’ diyorlar, bunu geçelim. Kürtçe eğitim dili olacak mı, resmi dil olacak mı? Biz bunu istiyoruz. Cumhurbaşkanı yurt dışında ‘asimilasyon insanlık suçudur’ diyor, doğru söylüyor. O zaman Kürtlerin asimile olmaması için de bir adım at. Türkiye’de Kürtlere, dile yaklaşım ne evrensel değerlere göre ne Müslümanlık değerlerine göre ne de demokrasi değerlerine göre değil. Kürtlerle uzun süre yaşıyorsanız, temel hakkı olan anadil hakkını, resmi dilini, statüsünü kabul etmeniz gerekir. Bunu kabul etmeden Kürtlerin nesini çözebilirsiniz? Muhalefet diyor ki anayasanın 4 maddesi değişmeyecek, değişmeden nasıl bu problemi çözeceksin? Bütün muhalefet partileri ile görüştük, bu konuda net olan sadece HDP’dir. Diğer partiler söylüyor ama gereğini yerine getirmiyorlar. Ana muhalefet partisi bunu sorunu görmüyor mu? Çözecekse bana çözümünü anlatsın, diğer partiler de öyle, İYİ Parti ve AKP ile görüşmek istedik, 3-4 yıldır bize cevap dahi vermiyorlar. Bu nasıl kardeşliktir” dedi.
Kürtlerin asimilasyona karşı anadili yaygın konuşması gerektiğini ve buna toplumun bütün kesimlerinin destek vermesi gerektiğini söyleyen Cizîrî, “Kürtçenin yaygın konuşulması için siyaset bunun öncülüğünü yapmalı, Kürt siyaseti rol model olmalı. Kürt halkı içerisinde kendi dilini kullanmalı, siz bunu yapmadığınız zaman bunu başkalarından istemeniz samimi olmaz. Aydınların da gazetecilerin de, herkesin bunu yapması gerekir. Sol-sosyalist kesimlerin de bu konuda pasifliği var. Onların, Kürtlerin dilini daha fazla savunmaları gerekiyor. Bir dilin ölmesi, asimile edilmesi katliamdır. Bu dil sadece konuşma dili değil, edebiyattır, müziktir, tarihtir, bunu yok etmek kültürel kırımdır. Sendikalar da bu konuda pasif, Bölge’de işçilerin çoğu Kürt, onların dili yok mu? Sendikalar da bu konuda hassasiyet göstermiyorlar. Bunu sendikalar, partiler bir araya gelerek değiştirebiliriz. Benim dilim Ankara’daki insana niye zarar versin. Türk halkının da bizi desteklemesi lazım. Anadilimiz ana sütümüz gibi helal ise o zaman siz de taleplerimizi savunun. Bu dili siyasi çekişme alanından çıkaralım. Daha çok insani ve kültürel bir alana taşıyalım” dedi.