Onun gizli ruhani dünyasını, dünyevi yoksunluklarını anlamak için şiirlerini okumak yeterlidir. Kimi zaman feryad figan mısralarını dört nala koşturan, acılar içinde yalvar yakar kalbinin derinliklerindeki sesin ızdırabına yanıt arayan biridir o. Anlaşılamamış, kimseninde yeterince anlamaya çalışmadığı, kendi yanlızlığında kalabalıklarına yenik düşmemek için bütün inancıyla mücadele eden bir şairdir Fethi.
Gerçek adı Abdulfettah olan Fethi 1892 yılında Diyarbakır’ın kuzeydoğusunda bulunan küçük bir dağ ilçesi olan Hazro’da doğar. Kardeşi Abdurrahman, Hazro Beylerine katiplik yaptığı sırada Yazıcı soyadını alır. Abdulfettah da kardeşi gibi Yazıcı soyadını benimser.
Abdulfettah Yazıcı yaşadığı bölgede Hazrolu İmam Abdulfettah yada Hacı Seyda olarak tanınmıştır. İkisi kız ikisi erkek dört çocuklu ailenin en büyük çocuğu olarak ilk eğitimini imam olan dayısı Ahmed’in yanında alır. Ailenin ve çevrenin muhafazakar anlayışı onun bütün yaşamını etkileyen ana unsur olacaktır. Sevgiliyi Allah aşkıyla derin bir muhabbetle sevmesinin kökeninde çocukluğunda verilen dinsel eğitimin rolü büyüktür. Bu inanç sistemi onun bütün yaşamını şekillendirecek yegane gerçeği temsil eder.
Birçok şehir gezen ve çeşitli hocalardan eğitim alan Fethi en sonunda medrese icazetini imam olan Hüseyin Qiçik’dan alarak baba toprağı olan çok sevdiği, doğduğu yer olan Hazroya döner. Medrese eğitiminden sonra imamlığa başlamasıyla birlikte kendisine halk tarafından dinsel olarak önemli bir yeri olan Seyda ünvanı verilir. Böylelikle Seyda Abdulfettah diye çağrılır.
Fethi’nin ana özelliklerinden biride halk ile içi içe onların sorunlarını dinleyen, elinden geldiğince yöre halkına yol göstermeye çalışan, samimi, yardımsever, alçakgönüllü biri olmasıdır. O dönem Fethi kadar sevilen sayılan kendisine hürmet gösterilen bir başka din adamı daha yoktur. O Seyda ünvanını sadece derin ve engin dinsel bilgisinden dolayı almamıştır. Halkın her yönüyle onu benimseyip bir evlat gibi bağrına basması ve kendinden biri gibi kabullenmesi bu ünvanı almasındaki ana etkenlerin başında yer alır. Daha 16 yaşındayken dayısı Abdullah ile Hacca gitmesi nedeniyle yöre halkı ve sevenleri, yaşı ilerledikçe onu Hacı Seyda olarak çağırmaya başlar.
Temaları aşk, özlem, şikayet, acı olan Kürtçe, Arapça ve Farsça kaleme aldığı bir çok şiirinde kendisini Fethi olarak adlandırmıştır. Bu yüzden klasik Kürt şiirinde Hacı Seyda ya da Hazrolu İmam Abdulfettah diye anılmaz.
Onu birçok şairden ayıran temel özelliği, hislerini yalın, olduğu gibi, bütün varlığının her zerresiyle dışa vurmasıdır. Çektiği acıları, çaresizliğini, sevgiliye hasretini, sabırsızlığını, derin kederini, sevgiliye olan tutkusunu Allah aşkı ve huzurunda bulmasını bütün samimiyetiyle mısralarına dökebilen ender şairlerden biridir Fethi. O aşkın ve imanın şairidir.
Fethi bütün hayatı boyunca iki kere evlenir. İlk eşi dayısı Abdullah Düşünücü’nün kızıdır. İlk evliliğinden çocukları olmaz. Eşinin 1944 yılında vefat etmesiyle birlikte bir süre sonra Şeyh Muhammed Selim Hezani’nin kızıyla evlenir. Bu evliliğinden de çocuk sahibi olamaz. Fethi ölene kadar ikinci eşiyle birlikte yaşar.
83 yıllık ömrünün 52 senesini ilim, irfan sevgisine adayan Fethi 1975 yılında Hazroda yaşama gözlerini yumar, sevenleri tarafından son yolculuğuna uğurlanır. Ölümünden sonra Kürtçe ve Arapça birçok eserini geride bırakır.
Dîwan, Qesîdeya Qelem, Eqaîd Tev Fethi’nin Kürtçe yazdığı eserleridir. Qesîdeya Tayî (Mulimmatul-ahzan), Qesîdeyên Alfabeyî, Hediyyetu ‘s- Sibyan, Tehyîcul-Qulûb, Lexxez û Nîşankirina Dîrokê, Manzûmeyên Serf û Nehwê, Sarf û Qira’atê de ve Bed’ul-Emali Arapça yazdığı eserler olarak bilinir.
Fethi’nin şiirlerinden oluşan 'Diwan'ı, Tehsin İbrahim Doski tarafından latinize edilerek 2012 yılında Nubihar Yayınları'ndan çıktı. Aruz vezniyle yazılmış bu şiirlerinde tasavvufi aşkın en güzel örneklerini görmek mümkündür.
Fethi bir şiirinde aşkından yanıp tutuştuğu, deli divane olduğu sevgiliye yalvararak şöyle seslenir.
Kurban olayım boyuna posuna
Kurban olayım o güzel gözlerine
Bütün kalbim, canım, ruhum, tüm varlığımla
Kurban olayım kurban.
Ne yazıkki bugün bile birçok eseri günümüz Latincesine çevrilmemiş ve baskısı yapılmamıştır. Ne muhafazakar Kürt düşün dünyası ne daha seküler inançlara sahip Kürt edebi çevreleri ne de varolan yayınevlerimiz tozlu raflarda çürümeye ve unutulmaya terk edilmiş bu birbirinden değerli eserleri günümüz kültür ve edebiyat dünyasına kazandıramamışlardır.