Hakların Demokratik Partisi (HDP) Merkez Yürütme Kurulu 10 Şubat günü TSK’nın Kürdistan Bölgesi toprakları içinde yer alan Gare bölgesine yönelik yürüttüğü operasyonlarda PKK tarafından alıkonulan 13 kişi hakkında yazılı bir açıklama yayımladı.
“Basına yansıyan bilgi ve yorumlara göre söz konusu 13 vatandaşın uzun süredir PKK’nin elinde tutulduğu bilinen asker, polis ve devlet görevlileri olduğu anlaşılıyor” denilan açıklamada, “Halkların Demokratik Partisi olarak, bu sınır ötesi operasyon sonucunda, uzun süredir PKK’nin elinde tutulan ve kendilerini silahlı bir saldırıdan koruma imkanından mahrum olan 13 kişi ve hayatını kaybeden herkes için derin üzüntülerimizi, kayıpların ailelerine ve sevenlerine başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz” denildi.
Açıklamada şu sözlere yer verildi:
“40 yıldır süregelen ve on binlerce yaşama mal olan çatışma boyunca, daha önce de PKK tarafından asker, polis ve devlet görevlileri alıkonmuş, ancak alıkonanların canlarına bir zarar gelmemesi ve en kısa zamanda serbest bırakılmaları için başlatılan diplomatik çabalar her zaman olumlu sonuç vermişti. İnsan hakları örgütleri ve barış aktivistlerinin oluşturdukları inisiyatiflerin yürüttükleri görüşmeler sonucunda alıkonanların tümü eksiksiz ve sağ salim evlerine dönmüşlerdi.
Halkların Demokratik Partisi, barışa ve çatışmasızlık gayretlerine katkı verme sorumluluğuyla alıkondukları günden itibaren asker, polis ve devlet görevlilerinin aileleriyle temas halinde oldu. Yakınları ve evlatlarının serbest bırakılması için çare arayan aileler İnsan Hakları Derneği (İHD) yöneticileriyle birlikte 2015, 2016 ve 2019’da 4 kez Meclis grubumuzu ziyaret ederek yakınlarının özgürlüğüne kavuşması için gayret göstermemiz dileğinde bulundular. Hem bu görüşmelerimizde hem de basın toplantılarında ve Meclis Genel Kurulu’nda yaptığımız açıklamalarda, iktidarın ve diğer partilerin de bu çabalara katılması halinde, payımıza düşen her tür görev ve sorumluluğu yerine getirmeye hazır olduğumuzu açıkça ifade ettik.
Halkların Demokratik Partisi, ailelerin ve kamuoyunun soru ve taleplerini TBMM gündemine taşımasına karşın, bu çabalarımız yanıtsız bırakıldı. İktidar, ailelerin çırpınışlarına olumlu veya olumsuz hiçbir yanıt vermediği gibi, kimi aileleri de Diyarbakır İl Binamız önünde süregiden oturmaya dahil etti.
Oysa iktidarın alıkonulanların serbest bırakılması için gösterilen çabaları cesaretlendirerek, sivil toplum örgütleri, barış aktivistleri ve etkin politik şahsiyetlerden bir heyet oluşturarak, onların ailelerine kavuşması için yolu açması, önceki örneklerin de gösterdiği gibi pekala mümkündü. Ne yazık ki, görevlilerinin yaşam ve özgürlüğü için üzerine düşen diplomatik ve insani sorumlulukları üstlenmekten kaçınan iktidar, maksadı ve hedefi belirsiz bir askeri operasyon ile yaşamlarını riske attığı ve sonunda ailelerine naaşlarını teslim ettiği kayıpların sorumluluğunu, bu süreçte daima ailelerin yanında durmuş olan partimize yükleme çabasına girişmektedir. Bunu hiçbir vicdan kabul etmez.”
HDP Merkez Yürütme Kurulu açıklamasının devamında, “İktidar, partimizden hesap sorma değil, kayıpların ailelerine ve topluma hesap verme konumundadır. Aynı şekilde PKK de hayatları kendilerine emanet olan tutsakların nasıl can verdiklerine, bu ölümlerdeki kendi sorumluluklarının ne olduğuna ilişkin olarak Türkiye ve dünya kamuoyunu bilgilendirmelidir” sözlerine yer verdi.
Ankara, Erbil ve Bağdat hükümetlerinin ulusal ve uluslararası basının kayıpların gerçekleştiği bölgede gözlem yapmasının önünü açması gerektiğine vurgu yapılan açıklamada, “Ulusal ve uluslararası insan hakları örgütlerini de bu olayı araştırmak üzere harekete geçmeye çağırıyoruz. Bu ölümler, tüm ayrıntılarıyla araştırılmalıdır” ifadeleri kullanıldı.
Açıklamada şunlar kadedildi:
“Alıkonanların yaşamları rastlantılara ve çatışma ortamının insafına bırakılmamalı, ailelerin ve kamuoyunun talebine karşılık, PKK elinde tutmaya devam ettiği kişileri salıvermelidir.
Bu vesileyle, hayat kayıplarının önüne geçilmesinin temelli ve sonuç alıcı tek yolunun çatışma politikalarına son verilmesi, Kürt sorununun çözümsüzlüğünün demokratik ve barışçıl yollarla aşılması olduğunu bir kez daha ifade ediyoruz.”