Tüm dünyanın savaş verdiği koronavirüs, geçmişte milyonlarca insanın ölümüne yol açan salgın hastalıklarını da gündeme getirdi. Yakın tarihte ise SARS, domuz ve kuş giribi gibi hastalıklarla boğuştuk. Dünya Sağlık Örgütü’nün koronavirüsü “küresel pandemi” olarak sınıflandırıldı. Ancak tarihte tedavileri bulunamayan pek çok hastalık da bir şekilde son buldu. İşte dünden bugüne; tarihte insanlığın savaştığı ölümcül virüsler…
Ebola
Tarihteki en ölümcül virüsler arasında yer alan ebolaydı. İlk olarak 1976 yılında Sudan ve Kongo’daki salgınlarda tespit edilen virüs, adını Kongo’daki bir nehirden aldı. Virüsün doğal kaynağının Afrika’daki meyve yarasaları olduğu düşünülüyor. Virüslerin varlığı bu yarasaların coğrafi dağılımıyla örtüşüyor. Ölüm oranı yüzde 50 olan bu virüs, Ebola virüsü hastalığı (EVD) veya Ebola kanamalı ateşi (EHF) olarak anılıyor. Virüsün enfekte kişilerin vücut salgılarıyla temas yoluyla yayıldığı düşünülüyor. Virüsün belirtileri arasında ise; ateş, boğaz ağrısı, kas ağrısı ve baş ağrısı bulunuyor. Ayrıca kişilerin diş etlerinde kanamalar da görülebiliyor. Ebolanın kuluçka süresi ise iki gün ila üç hafta arasında değişiyor. Bu ölümcül virüs nedeniyle Temmuz 2018’den bugüne kadar toplam 777 kişi öldü, virüsü taşıyan 380 kişi ise iyileşti.
Marburg Virüsü
1967’de, Almanya’nın Marburg ile Frankfurt kentinde ve Sırbistan’ın Belgrad kentinde bir grup laboratuar çalışanı, virüs taşıyan bazı Afrika yeşil maymunları nedeniyle yeni bir tip hemorajik ateşe yakalandı. Yüzde 23 ila 90 oranında ölüm riski bulunan bu hastalık, insandan insana yakın temas yoluyla yayılıyor. Semptomları ise baş ağrısı, ateş ve vücutta üzerinde döküntü ile başlıyor. Ancak virüs daha sonra çoklu organ yetmezliğine ve iç kanamaya neden oluyor. Tedavisi ise bulunmuyor. Son vakalar 2014 yılında Uganda’da görüldü.
Hanta Virüsü
Kore Savaşı sırasında keşfedilen böbrek sendromlu (HFRS) hemorajik ateşe ve 1993’te ortaya çıkan hantavirüs pulmoner sendromuna (HPS) neden olduğu biliniyor. Hantaviruslar, doğada çok sayıda tipi bulunan ve bunlardan bir kısmı insanlarda hastalık yapabilen virüslerdir. Hantavirüs’ün doğadaki kaynağı fare ve benzeri küçük kemirgenlerdir. Hastalık insandan insana direkt olarak bulaşmaz. Ancak virüsü taşıyan canlıların dışkıları, sıvıları yoluyla bulaşabilir. Bu nedenle hastaların karantinaya alınması gibi önlemlere gerek yoktur. Ancak Hantavirus ile enfekte bir hastanın kan, idrar gibi çıkartılarının doğrudan mukozalara teması ile hastalık bulaşabilir. Hantavirüs belirtileri arasında; yorgunluk, ateş, büyük kas gruplarında ağrı bulunur. Ayrıca enfekte olan kişide; baş ağrısı, baş dönmesi, karın ağrısı, ishal, kusma, bulantı gibi belirtiler görülebilir.
Lassa Virüsü
Lassa, Batı Afrika’da Mastomys natalensis adı verilen bir fare türü tarafından taşınıyor. Akut viral bir hastalık olan Lassa ateşi, ilk olarak Nijerya’nın Lassa bölgesinde görüldü. Ebola virüsü ile aynı aileden olan bu virüs, hayvanlardan insanlara geçebiliyor. Lassa ateşi belirtileri arasında; hafif ateş, halsizlik ve baş ağrısı bulunuyor. İlerleyen semptomlarda ise enfekte kişinin diş etlerinde, gözlerde ve burunda kanama görülebiliyor, solunum güçlüğü yaşanabiliyor. Buna bağlı olarak da kişi şoka giriyor ve hayatını kaybediyor. Lassa virüsünün ölüm oranı yüzde 1 civarında. Ancak hastaneye yatırılan hastalarda bu oran yüzde 15-20’yi bulabiliyor.
Kuduz Virüsü
En korkunç virüslerden biri olan kuduz ise; merkezi sinir sistemini ağır şekilde tutan viral bir hastalık. Bu hastalık da hayvanlardan insanlara geçebiliyor. Hastalıklı hayvan tarafından ısırıldıktan sonra kas dokusuna giren virüs, önce kas dokusu içinde çoğalıyor. Daha sonra periferik sinirler aracılığıyla merkezi sinir sistemine ve oradan hızla beyne ulaşıyor. Ancak kuduzun aşısı bulunuyor. Louis Pasteur, 1882 yılında mikroskopla dahi görülemeyen kuduz virüsünü keşfetti. Daha sonra kuduz virüsü verilen tavşanın omuriliğinin kurutulmasından elde edilen maddeyi, kuduz aşısı olarak kullandı. Bu aşının 5 doz olarak uygulanması gerekiliyor. Hastalık şüphesi bulunan bir hayvan tarafından ısırılan kişilerin ise tedavisi olması gerekiyor. Öte yandan hastalığın kuluçka süresi sekiz günden iki yıla kadar değişebiliyor. Bu süre içerisinde kuduz aşısı veya anti serumu yapılırsa hastalık belirti vermeden önlenebiliyor.
Variola Virüsü
Çiçek hastalığına neden olan virüs, binlerce yıl boyunca dünya çapında yüz milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. Çiçek hastalığı tarihteki en ölümcül virüsler arasında yer alıyordu. Ancak nihayetinde çiçek hastalığının aşısı geliştirildi. Hastalığın aşısını İngiliz cerrah Edward Jenner’ın bulduğu kabul edilir. Bu virüsün etkeni Poxvirus grubundan bir virüs. Bu virüs, ani ve şiddetli belirtilerle kendini gösterir.Kuluçka dönemi 10-14 gündür. Enfekte kişide; baş ağrısı, ateş, kusma görülür. Ardından ise yüzde, baş, göğüs, sırt, kol ve bacaklarda sert kabartılar durumunda küçük kırmızı lekeler belirir.
Dang Virüsü
Bu virüs Dang hummasına neden olur. Bu virüs sivrisineklerden bulaşır. Virüs, çok şiddetli ağrıya, yüksek ateşe ve iç kanamaya neden olabilir. Dang humması, az sayıda insanda hayati risk haline gelebilir. Virüs tedavi edilebilir ve bulaşıcı değildir. Ancak henüz virüs için bir aşı geliştirilebilmiş değil. Öte yandan sivrisinekler nedeniyle bulaştığı için çok fazla korunmak da mümkün değil. Her yıl Her yıl, 50-100 milyon arası kişinin dang hummasına yakalandığı biliniyor.
Grip
Grip ise yıllardır karşılaştığımız ve bilikte yaşadığımız bir virüs ancak tamamen tedavi edilebilen bir virüs değil. Çünkü antibiyotikler virüs üzerinde etkili değil. Bunun yanı sıra 1918’deki İspanyol gribi insanlık tarihinin en kötü salgınlarından biriydi. Ölümcül bir virüs olan İspanyol gribi, dünya nüfusunun yüzde 20 ila 40’ını enfekte etti. Sadece iki yıl içinde 50 milyon insanın ölümüne neden oldu Ancak grip virüsü süreli mutasyona uğradığı için farklı şekillerde hayatımıza girdi. 2009 yılında H1N1 domuz gribi dünya çapında on binlerce kişinin ölümüne neden oldu.