Türkiye’de hava kirliliği ile ilgili oluşturulan, aralarında sağlık, çevre ve iklim örgütünün bulunduğu Temiz Hava Hakkı Platformu (THHP), verilerine göre 2021 yılında Türkiye genelinde hava kirliliği nedeniyle en az 42 bin kişi yaşamını yitirdi.
‘Hava kirliliği, deprem bölgelerinde DSÖ değerlerinin 7,5 katına çıktı’
Sputnik'ten Sertaç Kayarın haberine göre geçtiğimiz Mart ayında hava kalitesini değerlendiren raporunun beşincisini yayımlayan THHP, Türkiye genelinde hava kirliliği Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kılavuz değerlerinin 4 katı iken, depremden etkilenen kentlerde bu değerlerin 7,5 katına çıktığını duyurdu.
Havası en kirli beş kent
Rapora göre Türkiye’de, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) standartlarına göre havası temiz şehir yok. Havası en kirli beş kent ise sırasıyla Batman, Iğdır, Ağrı, Şırnak ve Malatya. Depremden etkilenen kentlerde hava kirliliği ulusal limitlerin 2,5 katına, DSÖ kılavuz değerlerinin ise 7,5 katına çıktı. Kanser, kalp-damar, KOAH gibi hastalıklara yol açan hava kirliliği, ruh sağlığı ve uyku düzenini de olumsuz etkiliyor.
Diyarbakır’da da hava kirliliği arttı: Kirli bir havayı soluyoruz
Dicle Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Kılıç, son zamanlarda Diyarbakır’da da hava kirliliğinin arttığını ve kirlilik oranının DSÖ’nün ve Avrupa’nın belirlediği kriterlerin üzerinde çıktığını kaydetti. Kılıç, “Yani kirli bir havayı soluyoruz. Bunu sürekli olarak yeni cihazlarla kontrol etmemiz lazım. Gerekli önlemleri alırsak hem şehrimizde hem ülkemizde ve dünya genelinde sağlık alanında ciddi boyutlara ulaşan, özellikle solunum yolu hastalıklarının önüne geçebiliriz. İnsan sağlığı üzerinde, üst solunum yollarında kanser yada başka tahribatlar yaratıyorsa, aynı şekilde diğer canlılar üzerinde de olumsuz etki yaratır. Bu durumda bizim biyolojik çeşitliliğimiz azalır” dedi.
‘Ciddi boyutlara ulaşıyor’
Hava kirliliğinin başında yaz aylarında taşıtların, kış aylarında da hem taşıtların hem de kalitesiz yakıtın geldiğini ifade eden Kılıç, “Bunlar Diyarbakır’da hava kalitesine olumsuz etki yapıyor. Şehir merkezinde nüfus 1 milyonun üzerinde ve kullanılan yakıtların da etkisiyle hava kirliliği artıyor. Bizde maalesef elektrikli araçlar, raylı sistemler olmadığı için, ağırlıklı olarak fosil yakıtların kullanıldığı araçlardan tabiata, şehre sürekli olarak egzoz ve diğer kimyasallar bırakılmakta. Bazen öyle ciddi boyutlara ulaşıyor ki mesela sabahın erken saatlerinde temmuz ayında şehrin üzerinde yoğun bir kirli hava tabakası görülebiliyor. Kışın bu katlanıyor. Özellikle kalitesiz kükürt oranı yüksek kömürler, şehir kirliliğini daha da arttırıyor” şeklinde konuştu.
‘Nüfusun yüzde 70’ten fazlası şehirlerde yaşıyor, kırsal nüfus düşüyor’
Çimlendirmelerin gerçekçi olmadığını, çok su istediğini kaydeden Kılıç, ağaçlandırmanın yaygınlaştırılması gerektiğini söyledi. Kılıç şöyle devam etti: “Ülkemizde nüfusun yüzde 70’ten fazlası şehirlerde yaşıyor. Bu oran giderek artacaktır. Kırsalda oturanların sayısı giderek azalıyor. Yapmamız gereken şey, şehrin yoğunluğunu azaltmaya yönelik olarak varoşlarda yada uydu kentlerde bir artışı sağlamak. Ekilebilir alanların şehrin hemen kenarında yada kimi bölgelerinde olması lazım. Ağaçlandırmanın fazla olması lazım. Bu şekilde karbondioksit emisyonlarını düşürebilirsek küresel ısınmaya karşı da olumlu yönde bir katkıda bulunabiliriz.”