Dönem Kürtler için hep kritikti ama 2015’ten sonra daha da kritik oldu. “Yeni Nizam” Ortadoğu’yu şekillendirirken hiç kuşku yok Kürtleri de şekillendirmek istedi.
Belki “Yeni Nizam”ı kısaca açmak gerekir.
Bu, elbet dünyanın insan ve diğer canlılar ile onların temel ihtiyaçlarını karşılayan doğal kaynaklardan da oluştuğunu görmeyen sadece para ve çıkar odaklı sınıfı temsil edenlerin nizamıdır.
Bunların Ortadoğu’da yeni bir şekillenmeye giderken 40 milyonluk yekpare bir halk istemeyecekleri çok açık. Birbirinden ayrılmış, coğrafyası dağılmış, küçük beylikler istemelerinin bir nedeni budur.
Benzerini 1. Dünya Savaşı’nda Araplara yaptılar. Şimdi aynısını Kürtlere yapıyorlar. Mümkün olduğunca ayrık, siyaseten birbirinden uzak ve bir o kadar da her biri farklı bir cepheden “Yeni Nizam”ın hizmetinde olan bir topluluk.
Başarırlar mı?
Eğer Kürtler bütünlüklü davranmaz, dünyanın vicdanını ayağa kaldıran hamleyi doğru yönetemezler ise tamamen olmasa bile büyük oranda başaracakları görünüyor.
Güney Kürdistan’daki yeni siyasal gelişmeler de bize gösteriyor ki -bir mucize gerçekleşmez ise- ne yazık ki Kürtlerin bütünlüklü davranması zor görünüyor.
“Yeni Nizam” Kürtleri istediği çizgiye getirdiğinde ya da ona yakın bir noktada olduklarını hissettiğinde de kendileri açısından önem arz etmeyen statüleri peşi sıra belirleyebilir.
Ama önce dizayn etmek için zaman harcayacak.
Bu, sadece Suriye ile sınırlı bir durum değil. Kısa vadede Irak’ı ama orta ve uzun vadede Türkiye ve İran’ı da kapsayan bir sürece tekabül ediyor.
ABD sinsi bir planla Rojava yönetimine Girê Spî ve Serêkaniyê’yi Türkiye’ye teslim etmesini ve ardından 32 km içeri çekilmesini dayattı. Bu kabul görmeyince geri çekildi, alanı Türkiye ile ona bağlı radikal cihatçı grupların saldırganlığına teslim etti. Bu iki kent işgal edildikten sonra durmak istemeyen Türkiye’yi bu kez Rusya devreye girerek durdurdu ve ardından istediğini elde eden ABD de boşalttığı yerlere geri dönmeye başladı.
Girê Spî ve Serêkaniyê’nin şimdilik Türkiye’nin denetiminde olması Avrupa devletlerinin de hesabına geliyor. Böylece Avrupa’ya geçmesi muhtemel milyonlarca göçmeni tutabilecekleri yeni bir yaşam alanı oluşturabilirler. Bunun için kesenin ağzını açıp Trump ve Erdoğan gibi iki müteahhide milyonlarca euro aktaracaklarına da şüphe yok.
Geri kalan alanlarda ise Kürtlere bir statü tanıyarak şiddetin önüne geçmek amacıyla bazı adımlar atacaklar ancak öncesinde muhtemelen Güney Kürdistan’ı da istedikleri noktaya getirmeleri gerekir.
Irak’ta 1 Ekim’den bu yana devam eden gösterileri izliyorsunuz. Halk, Bağdat’ta Yeşil Bölge denilen Bağdat’ın içindeki özel alan dışında hiçbir yeri bırakmadı, tümünü ele geçirdi.
Basra, Necef, Kerbela’da kışlalar bile halkın kontrolünde.
Polis ve askerler hükümeti dinlemeyip göstericilere katılıyor.
Parlamento toplandı, halkın taleplerini görüştü ama hiç de halkın talep etmediği yeni anayasa tartışmalarını güncelleyip gözünü Güney Kürdistan’ın federatif statüsüne dikti.
Bu, çok da plansız bir adım değil.
Bu gelişmeye şiddetle karşı çıkacağını açıklayan Güney Kürdistanlı siyasi güçler Rojava’daki gelişmeleri de göz önüne getirerek adım atmalıyken, “düşman kardeşler” KDP ile YNK başladılar birbirleriyle kavgaya. İki taraf son birkaç gündür peşpeşe açıklamalar yapıp karşılıklı birbirini suçluyor.
Eğer önlem alınmaz ve Kürtler bir araya gelme becerisi göstermezler ise zaten yitip giden Kerkük, ardından ise Efrîn, Girê Spî ve Serêkaniyê tamamen rüya olur,.
Rojava yönetimi birbirinden ayrık Qamişlo ve Kobani’ye, YNK Halepçe ve Süleymaniye’ye, KDP ise Hewlêr ve Duhok’a razı olur. Bu arada Irak’ın kentleri merkeze bağlı özerk eyaletlere dönüştürme planı da bölge devletleri ile batılıların desteğiyle hayata geçer.
KDP ile YNK arasındaki tartışmaların ayrıntıları, sahada yaşanan gelişmeler bu siyasetin ipuçlarını bize veriyor.
Elbet Türkiye burada durmaz. Irak’ta oluşması muhtemel karmaşa ve boşluktan da yararlanarak uzun zamandır planlarını oluşturduğu Silopi Ovaköy’den Telafer üzeri Musul’a, oradan da Bağdat’a uzanan uluslararası yolun inşası için işgal ve inşaya başlar. Böylece Güney Kürdistan ile Rojava bağlantısını keser, Şengal’i de büyük olasılıkla işgal edip DAIŞ’in yarım bıraktığını tamamlar.
Bu durum Neo-Osmanlı’nın ABD, Rusya ve Avrupa devletleri eliyle realize/revize edilen biçimidir.
Senaryo korkutucu gelebilir.
Ancak sahadaki güçlerin adımları, Kürtlerin henüz edilgenliği aşamamaları ve bir kısım Kürdün söz konusu planın parçası olduğu izlenimi, bu korkunç ve acımasız senaryonun yaşama geçeceği/geçebileceği kanısına götürüyor insanı.
Durum bu iken Kürtlerin 2013’ten beri pratize edilmeye çalışılan, 2015’ten bu yana da acımasız saldırılarla kendilerine kabul ettirilmek istenen bu plana dur diyebilecekleri olanaklarının henüz tükenmediğini hatırlatmakta yarar var.
Birinci olanak dünyanın harekete geçen vicdanıdır.
Ancak ikinci ve en önemli olanak Kürt siyasal güçlerinin bir araya gelip bütünlüklü davranış geliştirebilme güdüsüdür.
Bu güdü halka güven verir ve halk gücünün etkili bir şekilde devreye girmesini de sağlayabilir.
Hiçbir parti bu plana karşı yekpare görüş sahibi değil.
KDP ve YNK kadrolarının azımsanmayacak bölümü, diğer partilerin ise önemli bir kısmı bu planın farkında ve bunun için bir araya gelinmesini ve ortak tutum alınmasını savunuyor.
Bu adım atılabilirse Kürtlere ölüm yerine sıtmayı dayatanlara karşı çıkmak mümkün.
Aksi durumda sıtmaya razı olma dışında bir seçenek görünmüyor.