Annesiyle birlikte Suriye\'de yaşanan iç savaştan kaçarak Halep yakınlarındaki Tuways kasabasına sığınan üç yaşındaki Zehra\'nın hikayesini benzeri binlerce savaş hikayelerinden ayıran en önemli ayrıntı \"babasının sakalı kısa diye IŞİD tarafından öldürülmesi, dedesinin sakalı uzun diye PYD tarafından hapsedilmesi\".
Zehra\'nın hikâyesini kamuoyuna aktaran Habertürk\'ten Aslı Öktener \" Zehra şanslı çocuk. Gerçekten! O aslında Suriye’de uzun çöpü çekenlerden. Hâlâ hayatta bir kere. Dahası, annesiyle birlikte. Halep yakınlarındaki Tuways kasabasında, kalan tek akraba yaşlı halasının yanındalar\" yorumunu yapıyor. Öktener, sözlerinin devamında \"Zaten Suriye’de doğan hemen bütün çocuklar aslında en baştan kadersiz, hayata kısa çöpü çekerek adım atıyordu\" ifadesini kullanıyor.
Zehra’nın babası, dedesi, teyzeleri, amcaları ve daha pek çok aile mensubunun iç savaşta akıl almayacak şekillerde yok olup gittiğini ve 3 yaşındaki Zehra’nın henüz tüm bu olup bitenlerin farkında olmadığını vurgulayan Öktener Suriye’de yaşanan büyük trajediyi ve masum çocukların en büyük zararı gördüğü korkunç tabloyu şöyle özetliyor:
“Suriye’de doğan hemen bütün çocuklar aslında en baştan kadersiz, hayata kısa çöpü çekerek adım atıyordu. 15 Mart 2011’de ülkenin güneyindeki Dera kentinde küçük bir kıvılcımla başlayan iç savaşta, bugüne kadar yarım milyon insan öldü. 15 bine yakını çocuktu ve pek çoğu ya okul içinde ya da yakınlarında hayatını kaybetti. Okullar açık olduğu için değil, sığınılacak bir yer gibi görüldükleri için... 22 milyonluk nüfusun –ki onun da 4’te 1’i eridiyüzde 35’i 14 yaşına gelmemişti daha. 9 milyonu, yani çocukların hemen hemen tamamı savaştan doğrudan etkilendi. 6 milyonu ciddi insani yardıma ihtiyaç duyuyor, 2 milyonuna ulaşılamıyor bile. Bırakın süt bulmayı, bazı bölgelerde kedi, köpek eti yenebilmesi için fetvalar verildi. Ülkedeki pek çok sığınma kampına bile hâlâ çocukların ihtiyaç duyduğu gıdalar gitmiyor. Aileleri de dağıldı; yüzde 67’sinin... Suriye’de 6.5 milyon insan evlerini terk etmek zorunda kaldı. 8 binin üzerinde çocuk yalnız başına sınırı geçerek çevre ülkelere sığındı. 3 çocuktan 1’i savaş dışında bir şey bilmiyor. Tıpkı Zehra gibi...”
Henüz 25 yaşında olan Zehra\'nın annesi Line’nin 5 çocuklu bir ailenin en küçük kızı olarak 1992’de dünyaya geldiğini dile getiren Öktener, Line’nin 2009’da başladığı Halep Üniversitesi Hemşirelik Bölümü’nü üçüncü yılında Suriye’deki karışıklıklar nedeniyle yarıda bırakmak zorunda kaldığını ancak evde oturmak istemediği için gönüllü olarak ilkokul öğrencilerine dersler vermeye başladığını, bu sırada tanıştığı matematik öğretmeni Hasan’a aşık olarak evlendiğini dile getirir.
Halep’teki hava saldırısında Line’nin ağabeyini bombalara kurban vermesi ve ardından hemen tüm akraba ve tanıdıkların art arda kırık, yırtık resimlerden kayıp gitmeye başlamasıyla çeresiz kalan aile küçük Zehra 2 aylık olduğunda, para karşılığı aracılarla anlaşarak Halep’ten yollara düşer, tehlikelerle dolu 400 kilometre kadar bir yolu kâh doluştukları bir araçla kâh yayan güçlükle aşarak Türkiye’ye sığınırlar.
Kendilerinden önce Malatya’ya yerleşen akrabalarının yanında geçinmeye çalışsalar da, bunu başaramazlar ve bir süre sonra “Belki güvenli bir bölgede yaşayabiliriz” umuduyla tekrar Suriye’ye, Line’nin ailesinin yaşadığı Halep’in Ahtarin kasabasına dönerler. Ancak tam yeni adrese yerleşmeye, alışmaya çalışırlarken bölge terör örgütü IŞİD tarafından işgal edilir.
Baba IŞİD tarafından sakalı uzun diye öldürülür
İnsanlar hakkında karar vermek için sakal boyu gibi basit ölçüleri olan IŞİD’lİ teröristlerin kocası Hasan’ı “sakalının yeterince uzun olmaması” suçlamasıyla esir aldığını dile getiren Line o olayı Öktener’e şöyle anlatır:
“Günlerce haber alamadım. Sonra haber geldi. IŞİD’liler Hasan ve yanındakilere önce bir hendek kazdırmış. Ardından içine girmelerini söylemişler. Onları oracıkta işkence yaparak vahşice öldürmüşler. Hasan’ın suçu sakalının yeterince uzun olmamasıymış.” IŞİD’e göre inanç, sakal boyuyla ölçülüyor.
Dede PYD tarafından sakalı uzun diye hapse atılır
Bu korkunç olayın ardından Ahtarin’e yönelik hava bombardımanı üzerine kızı ve hayatta kalan aile fertleriyle birlikte Mare’ye geçmeye çalışan Line bunu başaramayınca IŞİD’in kontrolünde bulunan Rakka’ya gitmek zorunda kalır.
Rakka operasyonu başlayınca bu kez buradan kaçmaya karar veren aile Rakka’dan yaklaşık 80 km uzaklıktaki Ayn İsa beldesine geldiklerinde Line, kızı Zehra ve babası PYD’li güçler tarafından yakalanır.
10 günlük sorgunun sonunda kızıyla birlikte kadınlar kampına yerleştirilen Line “IŞİD\'lilerin zulmünden kurtulmak için sakal uzatmak zorunda kalan babasının” PYD’liler tarafından sakalının uzunluğu nedeniyle IŞİD’li olma şüphesiyle hapse atıldığını belirtir.
Babasından günlerce haber alamayan ve umudu kesen Line, küçük kızı Zehra ile birlikte TSK ile ÖSO’nun kontrolünde bulunan ve ailesinden geriye kalan tek akrabası, halasının yaşadığı Tuways kasabasına ulaşır. Tüm sevdiklerini kaybeden Line\'nin tek isteği hayata tutunmasını sağlayan 3 yaşındaki kızına iyi bir yaşam verebilmek için yarıda kalan hemşirelik eğitimini sürdürmek
Sakal ölçüsüne uymayana ceza
IŞİD, ele geçirdiği her yerde erkeklerin sakal bırakmasını fetvalar yayınlayarak ‘zorunlu’ kıldı. Benzer bir durum Afganistan’da da Taliban tarafından uygulanmıştı. 1996’dan sonra 5 yıl ülkeye egemen olan Taliban adeta bir ‘sakal rejimi’ başlatmıştı. Öyle ki bu amaçla özel bir kavanoz ölçüsü bile hazırlandı. ‘Taliban kavanozu’ erkeklerin çenesine tutuluyor ve sakal dibe değerse bir sorun olmuyordu. Ancak sakalın boyu kavanozun dibine ulaşmazsa, erkeklere ‘yasak ihlali’ cezası uygulanıyordu.
Aslı Öktener\'in Habertürk\'teki yazısının tamamını okumak için tıklayın.