Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri devam ediyor. Son iki haftada Elazığ, Şırnak ve Van’dan kadın cinayeti haberleri geldi. Elazığ’ın Karakoçan ilçesinde 6 aydır kayıp olan Remziye Apaydın’ın cenazesi korucubaşı olduğu belirtilen Nihat Cav’a ait evin bahçesinde gömülü olarak bulundu. Cav, ifadesinde cinayeti işlediğini kabul etti. Şırnak’ın Silopi ilçesinde Sakine Kültür, Özel Harekat Ocakları Başkanı İbrahim Barkın tarafından öldürüldü. Van’ın İpekyolu ilçesinde Suna Pek ise özel güvenlik görevlisi olarak çalışan eşi Yunus Pek tarafından öldürüldü. Kadın cinayetlerine tepkiler sürüyor. Diyarbakır’da bir çok kadın kurumundan oluşan Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı, Dağkapı Meydanı\'nda basın açıklaması yaptı.
\'Etkin Soruşturma Yürütülmüyor,Cezasızlık Politikası Uygulanıyor\'
Açıklamanın yapılacağı alanda polis yoğun önlem aldı. Meydana çok sayıda çevik kuvvet ekibi konuşlandırıldı. Polisin yoğun önlem aldığı alanda kadın kurumları adına açıklamayı Rosa Kadın Derneği Yöneticilerinden Avukat Berfin Polat okudu. Elazığ, Şırnak ve Van’da yaşanan kadın cinayetlerini hatırlatan Polat, kadınların işkence edilerek katledildiğini söyledi. Bu ülkede, kadına karşı şiddet ve kadın cinayetlerinin her gün katlanarak arttığına dikkat çeken Polat, “Her gün işkence edilen, dövülen, öldürülen, tecavüz edilen, intihara ve fuhuşa zorlanan, kaybedilen kadınların haberlerini alıyoruz. Ve yine her gün idari ve yargısal süreçlerde ayrımcılığın, adaletsizliğin ve yeni şiddet biçimlerinin tekrar tekrar ortaya çıktığını okuyor, tanık oluyoruz. Soruşturmaların etkin yürütülmediğini, yasaların uygulanmadığını ve cezasızlık politikasının, bu sistemin en kuvvetli “kadın kırımı” mekanizması olarak erkek-devlet anlayışını palazlandırdığını biz kadınlar görüyoruz” dedi.
\'Resmi,Gayr-i Resmi Paramiliter Yapılar
Türkiye’de yürütülen kadın kırımı politikalarının Kürt kentlerinde yıllardır daha pervasızca yürütüldüğünü ifade eden Polat, “Kürt kadınları, sadece cinsiyet temelli değil, dili, ırkı, kimliğinden dolayı çoklu ayrımcılığa ve şiddete maruz bırakılmaktadır. Kadın ve Kürt düşmanı politikalar, toplumları kutuplaştırmakla kalmayıp, kentlerimizdeki resmi, gayr-ı resmi, paramiliter yapılar içerisindeki üniformalı, silahlı erkekler tarafından, devletten aldıkları cesaretle, düşmanca ve pervasızca, Kürt kadınlara karşı her türlü şiddeti uygulamakta ve bu anlayışlarını mahkeme salonlarında gerekçelendirerek savunmaktadırlar. Siyasal iktidarın cinsiyetçi, ırkçı, yerli, milli, söylem ve uygulamaları kadınları açık hedef haline getirmektedir” diye konuştu.
\'Failler İdaeri ve Yargısal Tüm Mekanizmalar Tarafından Korunuyor\'
Toplum kırımı gerçekleştirmek amacıyla kadınların öncelikle hedef seçildiğini ifade eden Polat, yaşanan bu olayların münferit olmadığını ve tek bir failin tutuklanması ile son bulmayacağını söyledi. Bu cinayetlerin çeteci bir örgütlenme ile sistematik olarak üretildiğini ifade eden Polat, şunları söyledi: “Bu kirli anlayışın bir devlet politikası olarak üretildiğini, faillerin göstere göstere idari ve yargısal tüm mekanizmalar tarafından korunduklarını, desteklendiklerini, sırtlarının sıvazlandığını biliyoruz. Yaşam mücadelesi verirken, kendisine sistematik işkence yapan, şiddet uygulayan erkekleri, öldürmek zorunda kalarak meşru savunma haklarını kullanan kadınlar, ağır cezalarla cezaevlerine atılıyor. Sadece siyaset yaptıkları İçin binlerce kadın siyasetçi, aktivist, düşünce suçlusu hala hukuksuzca cezaevlerinde tutuluyor, sistematik bir şekilde yapılan operasyonlarla kadın hak savunucuları yıldırılmaya çalışılıyor. Çıkarılan aflar, yapılan infaz yasası düzenlemeleriyle binlerce şiddet faili erkek serbest bırakılarak, kadına karşı şiddeti önleme konusunda göz boyamaya dönük yasal değişikliklerle toplum manipüle ediliyor.
\'Katilleri Tanıyoruz.Katiller,Şiddet Failleri Aramızda!\'
Cezasızlık politikasıyla failliğe ortaklık eden bir devlet, bu şiddetin ve cinayetlerin suç ortağıdır. Çocuk istismarcılarına af isteyen, kadınları ve kız çocuklarını kendilerine tecavüz eden erkeklerle evlendirme niyetinde olanlarla, İstanbul Sözleşmesi\'nden vazgeçilmesini isteyenler bu cinayetlerin suç ortağıdır. Vatan- bayrak güzellemesi ile militarizmi ve Kürt-kadın düşmanlığını tırmandıran, hiç bir yasal düzenlemeye ve denetime tabi olmayan paramiliter yapılanmaların oluşmasına ön ayak olanlar bu cinayetlerin suç ortağıdır. Musa Çitil’den, Musa Orhan’a isimleri değişen ama anlayışları aynı; kamu görevlisi olduğu için korunan şiddet faillerini yakından tanıyoruz. Her birine karşı hep beraber karakollarda, adliyelerde, meydanlarda ve sokaklarda gerçeği açığa çıkarma mücadelesi yürüttük. Militarist ve eril anlayışın özel savaş politikaları ile kentlerimizde kadınları hedef almasını kabul etmiyoruz! Güvenli ve şiddetsiz bir yaşam, en temel hakkımız! Eşit ve özgür bir yaşamı inşa etmek için, Toplumsal cinsiyet eşitliği için, dil ve kimlik haklarımız için mücadelemizi büyütecek, özel savaş politikalarını teşhir edecek ve asla vazgeçmeyeceğiz.”
\'