Savaşın başlamasıyla yaşlı emekli peşmergeler astıkları silahlarını alarak cephelere koştular. Mustafa Barzani’nin kahraman silah arkadaşlarının barbarlara karşı vatanlarını savunmak için duydukları heyecan tüm Kürtlerin gönüllerine kazındı.
Bitlis’in Norşên (Güroymak) ilçesinden bir arkadaşımız, 25 yılını Peşmerge olarak Kürdistan davasına adamış, kendisini Mustafa Barzani\'nin askeri olarak tanımlayan yaşlı bir peşmergenin varlığından ve bir başına yaşadığından bahsedince, Kürdistan’ın bu asil evladına olan vefa borcunu ödemesi gerektiğini düşünerek, yaşam hikayesini yeni nesillere aktarabilmek amacıyla Norşên’e gittik.
Grê Koşkê (Köşk mezrası) Bitlis’in Norşên (Güroymak) ilçesinin yaklaşık 5 km kuzey doğusundaki küçük bir mezra. Köyün birbirinden bakımsız iki yolu var ve biz bu yollardan daha kısa olanını tercih ettik. Yol oldukça bozuk, deyim yerindeyse köstebek tarlasını andırıyor. Yürümeyi tercih etsek köye daha çabuk ulaşmamız işten bile değildi.
Yolu yarılamışken köye gitmeye çalışan çarşaflı bir kadın ve eşi ile karşılaştık. Bizi köye kadar götürmeleri ricasında bulundular. Araçta sıkışarak onlara da yer verdik.
Orta yaşlı amca siyasilerin sadece seçim zamanında kendilerini hatırladıklarını, tutmadıkları vaatleri sıraladıklarını ve seçim sonrası kaderleriyle baş başa bıraktıklarını kızgınlık ve sitem dolu bir ses tonuyla anlattı yol boyunca. Defalarca sorunlarını dile getirmelerine rağmen, köyün yurtsever olması nedeniyle köy yolunun hala asfaltlanmadığını, hizmetlerin aksadığını aktardı.
Sohbet ederek köye ulaştık. Köy camisinin önünde durarak camiye yöneldik. Tek katlı caminin yanında alt katı tuvalet ile gasilhane, üst katı ise cami imamının evinin bulunduğu iki katlı bir bina var. Arkadaşımız üst kata çıkarak Melle Bedrettin’in evde olup olmadığına bakındı. Az sonra yanımıza geldi ve evde olmadığını söyledi. Bunun üzerine Melle’nin nerede olabileceğini sorduğumuz komşular, köy içinde gezintiye çıkmış olabileceğini söyleyerek bir müddet beklememiz halinde gelebileceğini ilettiler.
Şansımıza çok fazla beklemek zorunda kalmadık. Başındaki beyaz kefisi ile Melle az ilerimiz\"de bulunan evlerin arasından belirdi. Yanımıza ulaştığında hep birlikte yıllarını Kürdistan davasına adamış bu yaşlı adamın ellerini öperek saygımızı gösterdik.
Melle’nin akrabası olan ve onun Peşmerge yaşamını ve desteğe ihtiyacı olduğunu aktaran Norşênli arkadaşımız (Melle Bedrettin\'in yeğeni), bizi kendisine tanıştırdıktan sonra Melle önde biz arkada camiye girdik. Cami soğuktu. Hep birlikte bağdaş kurarak oturduk. Arkadaşımız, Melle’ye kendisini ziyaret nedenimizi ve şayet kabul ederse Barzani Vakfı’nın kendisinin varlığından haberdar olması için girişimlerde bulunmak istediğimizi anlattı.
Melle Bedrettin çok fazla konuşmayı seven bir yapıya sahip değildi. Arkadaşımız, Melle’nin yaşının 80’in üzerinde olduğunu söylemişti. Bizde aynı intibaya sahip olduk ancak Melle’yi yaşına rağmen oldukça dinç bulduk. Ara sıra yakalandığı önemsiz hastalıkların dışında hiçbir kronik hastalığa veya kalp tansiyon benzeri rahatsızlığa sahip olmadığını ve sigara içmediğini öğrendik.
Melle Bedrettin’i bizler açısından özel kılan, 1960’lı yılların ortasından başlayıp 1991 yılına kadar devam eden aktif Peşmergelik yaşamıydı. Dile kolay, çeyrek yüzyılı aşkın bir Peşmergelik yaşamına sahip olan bir Kuzey Kürdü, başta Norşên ilçesi ile Bitlis ilindeki yurtsever kesimler olmak üzere, kimsenin ilgi ve desteğine mazhar değildi ve yapayalnız bir başına bırakılmıştı.
Melle Bedrettin’le söyleşimize havadan sudan sohbetlerle başladık. Çok fazla konuşkan bir insan olmadığı için daha çok bizim sorduğumuz sorulara verdiği cevaplarla onu tanımak mümkün olacaktı. Evvela yaşı ile ilgili sorduğumuz soruya, “Pirsa emre min nekin, min ji emre xwe xêr nedît!” (Bana yaşımı sormayın, ben ömrümden hayır görmedim!) şeklinde sitemkâr bir karşılık vererek geçiştirdi.
Melle Bedrettin Bitlis Merkez doğumlu. Arkadaşımız, Melle’nin 1930 civarında doğmuş olabileceğini söyledi. Yani yaşının 83-85 arası olması kuvvetle muhtemel. Kimliğini görme isteğimizi ilettik Melle’ye. Ceplerini karıştırdı, bulamayınca da “Yukarıda odada olmalı,” dedi. Yaşı ile ilgili hassasiyetine saygı duyduğumuz ve onu yormak istemediğimiz için bu konuda pek ısrarlı olmak istemedik.
Melle Bedrettin’in Kutbettin isimli bir ağabeyi varmış. Uzun yıllar boyunca ağabeyi ile birlikte yaşamışlar. Arkadaşımız, varlıklı bir ailenin evladı olduklarından iki kardeşin rahat bir çocukluk ve gençlik dönemi yaşadıklarını dile getirdi.
Askerliğini yapıp döndükten sonra da evli ağabeyi ile birlikte yaşamaya devam etmiş. Defalarca kendisini evlendirmeye çalışmışlar ancak bir türlü kısmet olmamış. Sebebi hala bilinmeyin bir olay nedeniyle bir gün aniden evden ayrılmaya karar vermiş ve o tarihten sonra uzun yıllar boyunca kimse kendisinden bir haber almamış.
Kardeşinin akıbetini merak eden ve uzunca bir süre onun izini süren ağabeyi Kutbettin sonunda kardeşinin Güney Kürdistan’da Peşmerge güçlerine katıldığını öğrenmiş.
Arkadaşımız ve konuştuğumuz bazı köylüler, varlıklı olmalarına ve babalarının kardeşini sahiplenmeleri vasiyetine rağmen Kutbettin’in çocukları ile HDP’li Norşên Belediye Başkanı dahil akrabalarının Melle’ye yardımda bulunmadıklarını, onun varlığından bihaber davrandıklarını aktardı. Kimsenin ilgilenmediği Melle, son 20 yıl boyunca Grê Koşkê mezrasında köylülere imamlık yaparak yaşamını sürdürüyor.
Melle Bedrettin, geçtiğimiz yıl devletin kendisine 3 ayda 400 tl’den oluşan bir yaşlılık maaşı bağladığını, bunun haricinde zekat ve bağışlarla geçindiğini, elbiselerini köydeki komşuların yıkadığını ve kendisine yemek verdiklerini anlattı.
Melle Bedrettin tam tarihini hatırlamamakla birlikte 1960’lı yılların ortasında, tahmini olarak 1965-66’li yıllarda Güney Kürdistan’a geçiş yaptığını söyledi. Peşmergeden nasıl haberdar olduğu şeklindeki sorumuza, “o tarihlerde insanların Güney Kürdistan’a gidip geldiklerini, Peşmergenin direnişinin kuzey’de yaygın olarak bilindiğini ve insanlarda heyecan yarattığını,” söyleyen Melle, Peşmergeye katılma kararı aldıktan sonra Cizre’nin de bulunduğu bir güzergah izleyerek 10 gün süren bir yürüyüş sonrası Güney Kürdistan’a ulaşmış.
Peşmergelerle birlikte geçirdiği günleri anlattığı anlarda yüzüne konan mutluluk, hüzün, özlem, coşku ve gurur karışımı tebessümün farkına varmamak mümkün değildi.
Melle Bedrettin, çoğunluğunu Amed ile Şırnak bölgesinden Kürdlerin oluşturduğu 50-60 arası Kuzey Kürdünün de kendisinin bulunduğu dönemde Peşmerge saflarında savaştığını vurguladı. Çoğunlukla Duhok ile Zaxo bölgesinde bulunduğunu ancak Soran bölgesi olarak tabir ettiği Süleymaniye’ye varana değin çok geniş bir coğrafyada savaştıklarını aktardı.
Peşmergelik bir ayrıcalıktı diyor ve gözlerindeki ışıltıyla “güney Kürtlerinin kendilerine hep büyük bir saygıyla yardım ettiklerini,” vurguladı. Mustafa Barzani’nin emrinde bir Peşmerge olarak savaşmanın kendisi için büyük bir onur olduğunu ve o günleri hep derin bir özlem ile andığını bilhassa dile getirdi.
Kullandıkları silahların türü ve nereden temin edildiği şeklindeki bir sorumuza, “İran’ın gerek 8 yıl süren savaşta, gerek savaş öncesi ve sonrası Kürdistan Peşmergelerine silah ve mühimmat yardımında bulunduğunu, savaşırken İran tarafından kendilerine sağlanan Kaleşnikofları kullandıkları,” cevabını verdi.
Irak ordu güçleriyle savaşırken helikopter ve uçakların kendileri için büyük bir handikap oluşturduğunu ifade etti ve “Gelîye Zaxo (Zaho ovası’nda) düşmanı kuşattıklarını ancak helikopter ve uçaklar yüzünden geceyi beklediklerini ve geceleyin tüm düşman birliğini yokederek silah ve cephanelerini aldıkları şeklindeki bir anısını anlattı bizlere.
Bu anısının ardından dudaklarından belli belirsiz bir şekilde, Kürtlerin uğradığı en büyük zulmün kaynağının Araplar ile Türkler olduğunu mırıldanarak, “balafirên me tune ne,” diyor sitemkar bir ses tonuyla ve ardından hiç beklemediğimiz şekilde bir mısralık bir şiiri okuyor:
“Ey Kurdê me hûr û gir in, hûr û gir in
Malê xwe bidin top û teyyaran bikirin
Wî wextê emê serbest bibin
Malê xwe û welatê xwe xelas bikin.”
1991 yılında Saddam Hüseyin’e bağlı Irak ordu güçlerinin gerçekleştirdiği saldırılar neticesinde Peşmergelerin büyük bölümü İran’a, aralarında Melle Bedrettin ile diğer Kuzey Kürdistan peşmergelerinin de bulunduğu bir bölümü de Kuzey Kürdistan’a sığınır. Melle ve bazı peşmerge arkadaşları bir müddet bir köyde barınırlar. Daha sonra Melle ile gelen peşmergelerin tümü ayrılır.
Melle Bedrettin o günden sonra geri dönmez ve bir müddet sonra, kendisini ziyaret ettiğimiz, Grê Koşkê mezrasına yerleşir. Köylülerin anlatımına göre Melle uzunca bir süre yas tutmuş ve gizli bir şekilde ağlamış. Hiç kimse bunun nedenini çözememiş. Melle de bu konuda tek kelime etmemiş. Kimileri Melle’nin Irak’ta evlendiğini, Saddam Hüseyin’in Duhok’ta gerçekleştirdiği ve bine yakın insanın hayatını kaybettiği kimyasal gazların da kullanıldığı hava saldırılarında karısını ve çocuklarını kaybettiğini, yasının ve gizli ağlamalarının sebebinin bu olduğunu iddia etmişler. Melle, doğrulanmamış bu iddialar dışında ömrünü bekâr bir şekilde geçirmiş.
Ramazan bayramı sonrasında Güney Kürdistan’a gitmeyi, bir zamanlar direndikleri topraklardaki özgürlük havasını solumayı istediğini söyledi. Konu dönüp dolaşıp Kürdistan üzerine her geldiğinde bir çocuk gibi heyecanlandığını gözlemledik. Kafesteki bir kuştan farksız olduğu izlenimi veriyor bize. Kanatlanıp tutsak olduğu kafesten kurtularak özgür olarak savaştığı ve ait olduğu topraklara geri dönmek için çırpınıyor gibi…
Güney Kürdistan’dan ayrıldıktan sonra geçen 23 yılı aşkın sürede bir an bile Peşmergeler ve Güney Kürdistan ile ilgili gelişmeleri takip etmekten geri kalmamış. Başur ile Rojava’da yaşanan son gelişmeleri, IŞİD ile yaşanan savaşı ona anlattığımızda, can kulağıyla bizi dinlediğini ve arada sırada bazı konuları aydınlatmamız için bize sorular yönelttiğini görünce, sahip olduğu bilgiyi farkederek şaşırdık. Bu anlatım esnasında Peşmergenin ve YPG gerillalarının başarılarını ve kahramanca direnişlerini dile getirdiğimiz anlarda duyduğu sevinç ve coşkuyu gözlerinden okumamak için kör olmak gerektiğini düşünüyoruz.
Melle Bedrettin fiziki olarak Peşmergeden ayrılarak sivil bir vatandaş olarak yaşamını sürdürse de ruhen hiçbir zaman Peşmerge’den kopmamış, kendisini bize ve Kürdistan\'a hatırlatan arkadaşımızın deyimiyle Kürdistan devriminin unutulan savaşçılarından biri olarak hak ettiği saygınlık ve destekten uzak bir şekilde yaşamını sürdürmeyi tercih etmiş.