Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi\'nin öldürülmesiyle ilgili olarak \"Tahir Elçi’nin ölümüne vicdanen cinayet demenin bir mahsuru yok. Ama henüz hukuken cinayet diyemediğimiz de açık\" diyen Akşam yazarı Etyen Mahçupyan, \"Tahir Elçi’nin hedef haline gelmesinde ve yeterli şekilde korunamamasında hükümetin sorumluluğu var\" dedi. Mahçupyan, yazısında \"Eğer bu bir cinayet ise, şu da Demirtaş’ın kenara yazması gereken bir gerçek: Büyük ihtimalle PKK/HDP içinden birileri o tetiği çekeni ‘içlerinden biri’ gibi tanıyor\" görüşünü dile getirdi.
Etyen Mahçupyan\'ın Akşam gazetesinin bugünkü (6 Aralık 2015) nüshasında yayımlanan yazısı şöyle:
Tahir Elçi’nin ölümüne vicdanen cinayet demenin bir mahsuru yok. Ama henüz hukuken cinayet diyemediğimiz de açık. Bu konuda kişi ya her şey belli olana kadar susmak durumunda ya da yaşananları akılcı bir çerçeveye oturtarak ucu açık tahminler yapmak zorunda. Ölüm nedeni tabii ki bir kaza kurşunu olabilir. Ama eğer bunun gerçekten de bir cinayet olduğunu varsayacak isek, olayın detayları katilin devletten ziyade PKK saflarında aranması gerektiğini söylüyor. Toparlayalım...
İki polisin ölümüne neden olan olayda araba polis tarafından durdurulmuyor. Kendisi gelip, kenara çekip duruyor. İçinde silahlı kişiler var. O saatte, Tahir Elçi’nin açıklama yapacağı yere kabaca seksen metre uzaklığa ne amaçla geliyorlar? Bu kişilerin ve bağlı oldukları organizasyonun Elçi’nin açıklama yapacağından haberlerinin olmaması mümkün değil. O gün o civarda başka bir etkinlik olmadığına göre, bu kişilerin Elçi ile bağlantılı bir amaçla orada olmaları çok güçlü bir ihtimal. Polislere ateş ettikten sonra niçin Elçi’nin açıklama yapacağı yere doğru koşuyorlar? Arkalarında polis yok. Bölgeyi muhtemelen avuçlarının içi gibi biliyorlar. Elçi’nin konuşma yapacağı yerde ise başka polislerin olacağı aşikar. Sokağa girdiklerinde polisi görünce niçin başka yerden dolanmayı tercih etmeyip sokağın içine doğru giriyorlar. Bu bir şaşırtmaca ve oyalamaca olabilir mi? Zaten görevleri bu olabilir mi? Unutmayalım ki bu kişiler eğer sokaktan uzaklaşsalardı polisler silaha sarılmayacak ve ortada hiç ateş eden olmayacaktı. Acaba bu, sırf polislerin ateş etmesini sağlamak üzere uygulanan bir taktik miydi? Bu kişiler niçin polislere doğru koştular? Polis öldürmek gibi bir amaçları gözükmediğine göre gerçek amaç neydi? Acaba polislerin her yöne ateş etmelerini sağlamak üzere mi önlerinden geçip gittiler? Polisler ateş etmeye başladıktan sonra görgü şahitlerinin ifadesine göre hendekler tarafından da ateş edilmeye başlanıyor. Konuşma yerinin hemen 5 ve 20 metre arkasında hendek olduğu bizzat Elçi’nin avukat arkadaşı tarafından ifade edildi. Acaba bütün bu kargaşa hendeklerden yapılacak atışı gizlemek için miydi? Elçi’yi öldüren kurşun ensenin sol yanından girip sol alından çıkmıştı. Elçi’nin de eğildiğini ve polislerin bir metre uzakta duran birini kafasından yanlışlıkla vurma ihtimalinin pek fazla olmadığını düşünürsek, acaba bu açıyı sağlayacak atışın hendeklerden yapılması daha olasılıklı değil mi? Eğer atış hendeklerden yapılmışsa, bunun PKK’li olmayan biri tarafından yapılma ihtimali var mı? Böyle bir durumda o hendeklerdeki kişilerin katili ve muhtemelen cinayeti görmeleri gerekmez miydi? Savcı ve avukatların olay yeri incelemesi niçin defalarca engellenmek istendi. Bu uğurda beş ayrı yerden roket atılmasının, uzun namlulu tüfek atışı yapılmasının, bir arabanın havaya uçurulmasının bir anlamı yok mu? Nihayet Elçi kimler için bir tehlikeydi? Ölümü kimlerin işine yaradı? Bugün ‘PKK terör örgütü değildir’ diyen milyonlarca insan var. Ama bölgede ‘hendekler kapansın’ diyebilen kaç kişi var? Elçi orada açıklama yaparken HDP neredeydi?Evet, Tahir Elçi’nin hedef haline gelmesinde ve yeterli şekilde korunamamasında hükümetin sorumluluğu var… Ve evet, ölüm nedeni bir kaza kurşunu olabilir. Ama yukarıdaki detaylar meselenin pek de ‘tesadüfi’ olmayabileceğini ima ediyor. Eğer bu bir cinayet ise, şu da Demirtaş’ın kenara yazması gereken bir gerçek: Büyük ihtimalle PKK/HDP içinden birileri o tetiği çekeni ‘içlerinden biri’ gibi tanıyor.