Cumhurbaşkanı Erdoğan\'ın tartışmaya açtığı yeni anayasa için Cumhur İttifakı dışında kamuoyundan ilk açık desteği veren Abdullah Gül oldu. Adı bir dönem Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan\'ın karşısına çıkartılacak adaylar arasında geçen Gül, “Sayın Cumhurbaşkanı’nın bugünlerde gündeme getirdiği fırsat açık, önyargısız bir yaklaşımla değerlendirilmelidir” dedi.
Gül, ismini taşıyan Abdullah Gül Üniversitesi’nde düzenlenen Cumhuriyetin 100’üncü kuruluş yılı etkinliklerinde konuştu. Gül, konuşmasında Kürt meselesi, yeni Anayasa tartışmaları ve Filistin meselesiyle ilgili mesajlar verdi.
Gül’ün konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
Mustafa Kemal Paşa’nın daha 1923’lerde İzmit konuşmasında dikkati çektiği Kürt meselesinin, büyük bir özgüven içinde daha kapsamlı demokratik ve temel hak ve özgürlükler çerçevesinde çözümünü gerçekleştirebilseydik, bütün vatandaşlarımızın ülkeye aidiyet ve sadakatini pekiştirir ve meselenin bölgesel boyutlara varmasını, böylece uluslararası güçlerin oyunu haline gelmesini engelleyebilirdik.
Ne yazık ki önce Sovyetler ve Rusya’nın, ardından daAmerikan güçlerinin kendi bölgesel çıkarları ve öncelikleri doğrultusunda lojistik destek verdikleri bölücü terör, ülkemizin iç barış ve ekonomik kalkınmasında bir engel oluşturdu.
Bugün hepimiz görüyoruz ki Türkiye’ye yakışan, yeni yüzyıla modern, demokratik devlet anlayışını ruhunda ve lafzında taşıyan, yeni bir Anayasa ile girmektir. Sayın Cumhurbaşkanı’nın bugünlerde gündeme getirdiği bu fırsat açık, önyargısız bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. Mevcut Anayasa, farklı zamanlarda yapılan birçok değişikliklerden sonra kendi içerisinde tutarsızlıklar ve noksanlıklar içeriyor. Bu durumda, yeni bir Anayasaya ihtiyaç duyulduğu aşikâr. Yeni Anayasa, evrensel ilkeleri düstur edinerek, temel hak ve hürriyetleri herkes için her yönüyle eşit vatandaşlık temelinde güçlendirmeli ve teminat altına almalıdır.
Millet olarak mutabık olduğumuz, birlik ve bütünlük ile demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyetin temel ilkelerinden taviz verilmemelidir. Şüphesiz ki modern demokrasilerin şeffaflık ve hesap verilebilirlik kavramlarını, güçler ayrılığı ilkesi ile fren ve denge sistemlerini içinde barındırmalıdır. Böylece, Türk demokrasisini kurumsallaştıracak yeni bir Anayasaya ulaşılabilir, devirlerden, şahıslardan, iktidarlardan bağımsız, kalıcı, sürdürülebilir ve tutarlı bir adalet ve demokrasi ortamı oluşturabiliriz.