AKP Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu, çatışma ve çözüm sürecinin askıya alınmasına ilişkin açıklamalarda bulundu.
Miroğlu’nun Habertürk\'ten Esra Yazdıç Demir\'in sorularına verdiği yantılar şöyle:
Hendekler konusunda yaptığım değerlendirmeler nedeniyle tehditler alıyorum. Bölgede halk susturulmuş durumda. HDP’de politika yapan arkadaşlar açık fikirleriyle kamuoyunun önüne çıkamıyor.
Burada sokağa çıkma yasağının doğurduğu ihlaller var. Amenna, buna kimsenin “Hayır” dediği yok. Ama buna yol açan ihlaller nedir, düşünmek lazım. Çözüm sürecinde sistemli bir şekilde şehirlere tahkimat, silah depolamaları yapılmış.
Devletin bu silahların bölgede depolandığından haberinin olmaması mümkün değil. Ama devlet bunu çözüm süreci hatırına tolere etmeyi düşünmüş olabilir. “Öcalan yüzünü çözüm sürecine dönmediği sürece her zaman Doğu ve Güneydoğu’yu bu halden kurtarmak mümkün olur” gibi düşündü devlet. Öcalan 6-7 Ekim olaylarında, açlık grevlerinde iyi bir sınav verdi ve bunların önüne geçti.
Bence Öcalan’ın kapısı çalınmalıdır. Ancak bu defa karşı karşıya kaldığımız şey PKK için stratejik hedefi olan bir hadise... Kandil’in Öcalan’ı dinlemeyebileceğinin belirtileri ortaya çıktı. “Artık silahsızlanma konuşalım” denildiğinde PKK buna karşı çıktı. Demirtaş’a, “Bu senin işin değil, git siyaset yap” dediler. Öcalan’a ise tutukluluk koşullarında “Onun böyle bir karar alma yetkisi yok” lafları ettiler. Ancak, burada 3 önemli aktör var: Öcalan, PKK ve HDP. Belli ki PKK’nın yüzü Türkiye’ye dönük değil artık. O, Türkiye’de İran, Şam ve Bağdat blokunun inisiyatifi ile bir vesayet savaşı sürdürüyor.
Çözüm sürecinde masayı PKK devirdi. Melekler gelip devirmedi. (Cumhurbaşkanı’nın “Karşı karşıya oturulan bir masa yok” ifadesi) Cumhurbaşkanı bu sözü söyleyinceye kadar PKK ve HDP’den süreci darmadağın edecek açıklamalar geldi. Hadi masayı devirdiniz; bunun alternatifi devrimci halk savaşı stratejisi midir?
Demirtaş PKK’ya “Biz yeni devrimci halk savaşı stratejinizde yokuz” demeli. Bir HDP’li vekilin “Devletin hükümranlığı altındaki bir yere bu şekilde girerseniz devlet buna müdahale eder” dediği bir iklimde, HDP’nin eski HDP olarak kalması ve sadece PKK’nın şiddet politikalarını tolere eden bir pozisyonda olması mümkün değil. Sonuçta bir geçiş süreci yaşanıyor.
Kürt siyasi kanadı ile silahlı kanadı arasında bir geçiş süreci yaşanıyor. Burada ne yaptığını çok iyi bilen bir silahlı örgüt var ama ne yaptığını bilmeyen, örgütün önüne koyduğu vazifeleri ifa etmekle meşgul olan bir sivil partimiz var. Bu geçiş sürecinde “Silahın mı gücü belirleyici olacak, yoksa siyasetin mi?” sorusuna yanıtı, HDP verecek.